Paylaş
Vergi teşvikleri yılın ilk 3 ayında devam etmesine rağmen ocak ayında toplam otomobil ve hafif ticari araç satışları 15 bin adet civarına gerileyerek, 2018 yılının aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 57 daralmış durumda. Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) tarafından beyana dayalı resmi rakamlar bugün açıklanacak ama ocak ayında pazarın en son 15 bin adetli seviyelere gerilediği yılların 2001, 2002 ve 2003 olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Konuştuğum analistlere ve sektör uzmanlarına göre ÖTV ve KDV teşviklerinin tüm yıl sürmesi halinde bile 2019’da pazarın en iyimser tahminle 350 bin adetlerde gerçekleşebileceği öngörülüyor. 3 ay sonunda teşviklerinin sona ermesi halinde ise pazarın 300 bin adetlerle kadar inebileceği uyarısı yapılıyor. Bu da pazarın 16 yıl öncesine dönmesi anlamına geliyor.
350 BİN İYİMSER TAHMİN
Pazarın son 6 yılı ortalamalarını dikkate aldığımızda ocak ayındaki satışlar toplam pazarın yüzde 4.11’ine tekabül ediyor. Yani vergi teşvikli ocak ayı bu yıl 15 bin adet civarında çıkarsa yıl sonu için 350 bin adetlik pazar biraz iyimser kalacak gibi gözüküyor. Çünkü son 6 yılın ortalamalarından yapılan hesaplarla ancak vergi teşviklerinin tüm yıl sürmesi halinde 350 bin adetlik bir pazar oluşabiliyor. Türkiye’de otomotiv pazarına ilişkin analizler yapan EBS Danışmanlık’ın Genel Müdürü Erol Şahin, son 6 yılın ortalamalarına alarak yaptığı yukarıdaki simülasyonda teşviklerin devam etmesi halinde pazarın seyrini ortaya koyuyor.
Yapılan analizlere göre teşviklerin devam etmemesi halinde ise pazar mevcut koşullarla ocak ayı sonucuna göre yıl sonunda ancak 300 bin adetlere ulaşabiliyor. 2001 krizinin ardından otomobil ve hafif ticari araçları o yıl 183 bin 752 adede, 2002 yılında ise 157 bin 449 adede gerilemişti. 2003 yılında kısmen toparlanan pazar yılı 364 bin 69 adetle tamamlamıştı. Bu yıl koşullar değişmezse yani ek önlemler alınmazsa pazarın 2003’ün altında kalacağı gerçeği karşımızda duruyor.
MANTIKLI OLUNMALI
Bu noktada bazı marka yöneticilerinin yıl sonuna ilişkin 500-600 bin adetlik pazar öngörülerini anlayabilmiş değilim. Çünkü bu koşullarda biraz daha mantıklı olup, tedavide en önemli evrenin teşhis olduğunu unutmamamız gerekiyor. Eğer dışarıya ‘iyiyiz’ mesajı verilirse, önlem alınma konusunda sıkıntı yaşanabilir. Tablo ne kadar net ortaya konulursa, tedavi şansı da o kadar yüksek olur. Tepki çekmemek için pazar öngörülerini olduğundan fazla göstermek inanın sadece sektöre zarar verir.
Unutmayalım bugün Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan, ihracatta ülkeyi sırtlayan otomotiv sektörü iç pazarda bu seviyelere inerse genel imajını da zedeler. Yani uzun vadede yatırım ihtimallerini de olumsuz etkileyecek bir süreçten bahsedebiliriz.
TÜRKİYE’DE 4 MARKA BİRLİKTE Mİ SATILACAK?
2017 yılında Alman Opel’i satın alarak bünyesindeki marka sayısını Peugeot, Citroen ve DS’ten sonra 4’e çıkartan Fransız PSA Grubu, 2019 yılından itibaren Avrupa’da 4 markayı birlikte satmaya başladı. İlk olarak Madrid’te 4 markanın birlikte satıldığı yeni showroom konseptini hizmete açan PSA Grubu, 2021 yılı sonuna kadar Avrupa’da showroomlarının en az yüzde 80’inin çoklu marka satmasını hedefliyor. Avrupa’nın 30 büyük şehrinin 21’inde faaliyet gösteren PSA Grubu, bu stratejiyle birlikte hem tüketicilere daha geniş bir ürün portföyü sunmak hem de yüksek işletme maliyetlerine sahip alanlarda verimliliği artırmayı amaçlıyor. 2018 yılında bunun denemesini yapan ve Avrupa’da 18 noktadaki PSA showroomlarından Opel satışını başlatan Fransız grup, bu deneme sonucunda 4 bin 200 adetlik bir satış gerçekleştirdiğini de açıkladı.
TÜRKİYE’DEKİ DEĞİŞİM
Grubun Avrupa’daki bu stratejisinin ardından şimdi gözler Türkiye çevrilmiş durumda. Alman Opel’i almasının ardından Türkiye’de de yeniden yapılan Fransız grup geçen yıl martta ilk olarak Bayraktar Holding tarafından satılan DS markasını yüzde 100 kendi şirketi Peugeot Otomotiv Pazarlama’ya devretti. Fransız Grup kısa bir süre sonra Peugeot, Opel ve DS’nin bağlı olduğu ‘Groupe PSA Türkiye’ isimli çatı şirketi kurdu. Başına da bir dönem Renault Mais’de Pazarlama Direktörü olarak görev yapan Olivier Cornuaille’yi getirdi. İstanbul Kozyatağı’nda Peugeot Genel Müdürlüğü’nün de bulunduğu binanın 15’inci katına yerleşen Cornuaille, görevine hızlı başladı. Cornuaille, ilk operasyona Opel Türkiye’den başladı. Opel Türkiye’nin son 12 yıldır Genel Müdürü olan Özcan Keklik’le vedalaşma kararı aldı. Keklik’in yerine ise bir dönem Doğuş Oto Maslak Genel Müdürü olan Çağrı Öztaş getirildi. Hemen akabinde Opel’in İzmir’deki genel merkezini İstanbul’a taşıma kararı aldı.
SON KALE DE ALINDI
Cornualle’nin son hamlesi ise geçen hafta geldi. 2-3 aydır yapılan görüşmeler ve pazarlıklar sonrasında 25 yıldır Türkiye’de Bayraktar Otomotiv tarafından temsil edilen Citroen markasının 4 Mart itibarıyla Groupe PSA Türkiye’nin bünyesine gireceği açıklandı. Yani Avrupa’da olduğu gibi 4 markalı şirket resmen faaliyetlere başlıyor. Hatta Cornualle, tüm markaların iletişimin bağlı olacağı Kurumsal İletişim Direktörlüğü departmanını bile kurup başına uzun yıllar Karsan’da görev yapan Burcu Özkutan’ı atadı. Şimdi PSA Türkiye’nin aynı Avrupa’daki gibi 4 markayı birlikte satıp, satmayacağı merak ediliyor. Eğer aynı konsepti Türkiye’de uygularsa, şehir ve bölgelerde 4 markayı satacak bayileri nasıl belirleyecek? Markaların şehirlerdeki performansına göre mi seçim yapılacak? Yani bir şehirde veya ilçede Opel çok satıyorsa, o bayi mi 4 markayı satma yetkisine sahip olacak? Peki diğer yatırım yapan bayiler boşa mı düşecek? Gerçekten zor bir süreç. Avrupa’dakinin aksine Türkiye’de hem bayi olmak zor, hem de yapılan showroom ve servis yatırımları çok daha fazla. Bu konuda Cornualle’nin açıklamalarını merakla bekliyoruz...
OTOMOBİLLERE ‘SALTBAE’
BÜNYESİNDE Volkswagen’den Audi’ye, Porsche’den Seat’a kadar 10 markayı barındıran Türkiye’nin en büyük otomotiv distribütörü Doğuş Otomotiv’le ilgili uzun zamandır kulaktan kulağa dedikodular yapılıyor. Önce Katarlılara satılacağı söylendi, ardından başka ortaklıklar ortaya atıldı. Gelinen noktada bunların hiçbiri şu ana kadar gerçekleşmedi. Ama halka açık olan bu gruptan yalanlama veya aksi bir açıklama da yapılmadı. Son 1.5 aydır ise aynı şirkete ilişkin yönetimsel değişiklikler yapılacağı dedikoduları yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. 31 Aralık’ta yazmıştım tekrar hatırlatmam gerekirse, grubun 3 şirkete bölüneceği bunların ticari araçlar, binek araçlar ve lüks araçlar olacağı, bu şirketlerin de 3 genel müdür tarafından yönetileceği iddia ediliyor. Geçen hafta bu iddialara, yeniden grubun satılacağı dedikoduları da eklendi. Bununla ilgili sosyal medya üzerinden bir çok şey yazılıp, çizilmesine rağmen şirket sessizliğini korudu. Bu konuda kulağıma gelen son dedikodu ise bir hayli ilginç. Doğuş Grubu’nun da ortağı olduğu Nusr-Et’in ABD’de ‘Saltbae’ ismiyle bir hamburger zinciri kuracağını geçen yıl öğrenmiştik. Hatta Nusret Gökçe kendisi ABD’de açıklamıştı. Bu zincir için gerçekten büyük bir yatırım yapılması gündemdeymiş. Bu yatırım için de tüm ortakların eline cebine atıp ortaya ciddi bir para koyması gerekiyormuş. Doğuş Grubu, kısa süre önce 23.5 milyar liralık borcunu yeniden yapılandırdığı (refinansman) için sermaye konusunda çözüm arayışındaymış. Bunun için Doğuş Otomotiv’i satabileceği iddia ediliyor. Bir başka dedikoduya göre ise mart ayında Cenevre fuarında bu konuda bir anlaşma olabilirmiş. Dediğim gibi bunların hepsi dedikodu, hepsi ortaya atılan söylentiler. Son sözü Doğuş Grubu ve Doğuş Otomotiv yetkilileri söyleyecek.
Paylaş