Paylaş
Gerek okul gerekse iş ortamında bir arada olduğunuz insanlarla dini konularda konuştuğunuz zaman, genellikle çoğu kişinin inancının gereğini yerine getirmediğinin farkında olduğunu, bunun için çeşitli bahaneler öne sürmelerinin yanında dini vazifelerini ileriki yıllarına ertelediklerini görebilirsiniz.
Sanki ölümün yaşı varmış ve her gün pek çok genç, gözlerimizin önünde ölüp gitmiyormuş gibi, “Henüz yaşım genç; ileride nasıl olsa yaparım” diyerek kandırır insan kendini.
*
Şeytan da boş durmaz, “Acelesi yok; daha ömrün çok” gibi süslü sözlerle destekler hemen kişiyi. Şüphesiz bu yanılgı ve gaflet şeytanın insana kurmuş olduğu tuzaklardan biridir.Hatta bazı aileler çocuklarının gençken hovarda bir yaşam sürmesini gayet normal olarak karşılarlar.
- ‘Biz zamanında neler yaptık, gençtir yapacak tabi’ ya da ‘Biz zamanında yapamadık, bari o çıkarsın hayatın tadını’ mantığı ile çocuklarının gözlerinin önünde kayıp gitmesine seyirci kalırlar.
*
İnanan bir insanın ömrü iyi bir eğitim için yetişme, dünya için çalışıp çabalama ve hayatının son demlerinde de inancının gereklerini yerine getirme şeklinde evrelere ayrılamaz.m İnanan kişi tüm eylemlerinde inancının gereğini yerine getirmeyi öncelemelidir.
- Geri kalan tüm işlerini bu gerekliliklere göre belirlemelidir.Kişi kulluk vazifelerini ileride yapacağını düşünüp kendince erteler ama insanın ileride yapmayı planladığı kulluk vazifelerini yapabilmek için yeterli bir ömre sahip olacağının garantisi yoktur. Sahip olsa ve gerçekten yapmaya çalışsa da, kaybettiği yıllarını telafi etme şansı da yoktur.
- Yani kısacası nereden bakarsak bakalım ya da ne niyette olursak olalım, bu anlayışa sahip biri her zaman için kayıptadır.
*
İnsan peşinen elde ettiği şeyi sevmekte, imtihan edilmek üzere geldiği ve sonsuz yaşamını belirleyecek olan ömrünü ise bu peşin şeyler uğruna tüketmektedir.m Oysa farkında olmadığı bir gerçek vardır; sahip olduğu gerçek değerler, kazanarak elde ettikleri değildir insanın.
- Yaratıcısı tarafından peşinen verilmiştir bu şeyler kendisine.Gözünü ya da karaciğerini satın alan ya da sahip olduğu mükemmellikleri kendi becerisi ile doğuştan elde ettiğini iddia edecek biri var mı?
*
İnsan, dünyaya gelmesiyle birlikte peşinen elde ettiği gerçek değerlerin bedelini ömrünün son yıllarında ödemek isterken, dünya nimetlerini hemen elde etmek ister.
- Oysa farkında değildir çoğu insan; su misali boşa akıp giden ömrün, faturası kabarık olur.Şeytanın bu erteleme tuzağına düşmemek gerekir. Yaşlılık dönemine gelip, bazı gerçekleri fark eden kişilerden ardında bıraktığı boşa geçen yıllarının pişmanlığını duymayan hiç kimse yoktur.Yaprak misali bir o yana bir bu yana savrulmuş ve sonunda derin bir pişmanlığa kapılmış bunca insanın boşa yitirilmiş ömürlerinin, henüz kendini genç görerek kulluk vazifelerini erteleyen kişilere ibret olması gerekir.
*
İnsanların hatalarını göz göre göre benzer şekilde tekrarlayarak tecrübe etmek, insan aklı ve onuruna yakışan bir tutum değildir.Bu konuda da şeytanın tuzağına düşmeyerek, dünya hayatının ışıltısının insanın gözünü alarak gerçekleri görmesini engelleyen bir ışık olduğunu fark etmek gerekir.
- Zaman öyle çabuk geçer ki bir anda tükeniverir ömür sermayesi.m Koca bir ömür dediği şey o kadar boş uğraşlar içinde geçer ki insanın, örneğin 60 yıl yaşadığını sanan biri günde 8 saatten 20 yıl uyur.
- Kalan 40 yılda da ayakta uyur. Ömür dediğin; işte budur!
ALLAH'IN İSİMLERİ
Kadir
Mutlak kudret sahibi, kudretin kaynağı ve sahibi olan.
Rakîb
Korumak için gözetleyen. Yarattıklarından bir an dahi olsa habersiz olmayan.
STATİK KURAMININ KURUCUSU: SABİT İBN KURRA (826-901)
İbn Kurra, fizikçi, astronom, matematikçi ve hekimdir. Mühendisliklerin temeli sayılan statik kuramının kurucusu olarak gösterilir.m Cisimlerin, kaldıraçların ve kolonların dengede durmak için sağlamaları gereken şartları keşfetti.m Güneş yılını 2 saniye gibi küçük bir hata payı ile hesaplamayı başardı, Batlamyus’un kuramını daha başarılı hale getirdi.m Batı’da bilimsel devrimin öncüsü olarak gösterilen Kopernik sık sık Sabit’in astronomik hesaplarına atıf yapmıştır.m Sayılar kuramında önemli kuramlar geliştirdi.m Yunanca, Arapça ve Aramice’ye anadili gibi hâkim olmasında ötürü, Yunan filozofların eserlerinin Doğu’ya taşınıp korunmasında büyük rolü vardır.m Tıp alanında da önemli eserler yazmıştır.
MANEVİ DOĞAMIZIN GIDASI: ŞÜKRETMEK
“İnanır şükrederseniz, Allah size azabı ne yapacak? Allah da şükrünüze karşılık verir (Şekur), O her şeyi gereğince bilir (Âlim).” (Nisa suresi 147)
Allah’a daima şükretmek ya da başka bir ifadeyle bizlere lütfetmiş olduğu sayısız nimet ve imkân için O’na teşekkür etmek en önde gelen kulluk vazifelerinden biridir.İnsan yapısı itibariyle daima istekte bulunur ve dünyevi imkânlar açısından sürekli olarak kendisini kendinden daha iyi durumda olanlar ile mukayese eder.
*
Modern çağın manevi değerlerinden olabildiğince yoksun bir hayat yaşayan insanları, mutluluk ve memnuniyeti sadece maddi değerlere indirgedikleri için sahip oldukları sayısız nimeti görememekte, göremedikleri için de tüm bu nimetleri kendisine veren yüce Allah’ı gereğince takdir edip O’na şükredememektedir.
Kuran’da:
- “Allah O’dur ki; sizin için işitme gücü, gözler ve gönüller oluşturdu. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (Müminun suresi 78) diye buyrulmakta ve insanların sahip olduğu gerçek değerlerin farkına varamayarak ne kadar az şükrettiklerine dikkat çekilmektedir.
*
İslam dinini kabul etmek yani Allah’a teslim olmak aynı zamanda Allah’ın hükmüne razı olmak anlamına gelmektedir.
- Şüphesiz yüce Allah kullarına karşı çok büyük lütuf ve merhamet sahibidir.
- Ezeli ilmi ile yaratmış olduğu tüm insanlardan daha fazla hikmet (bilgelik) sahibidir.
- Kullarının iyiliğini istemekte ve onları doğru yola iletmek üzere bildirimlerde bulunmaktadır.
*
Demek ki Allah, bizim için neyin hayırlı ve iyi olduğunu bizden daha iyi bilmekte ve bizi mutlu sona ulaştırmak için türlü şekillerde imtihan etmektedir.
- Kısacası, şayet kul Allah’ın rızasına erişmek ve ebedi bir saadete kavuşmak istiyorsa daima şükretmeli ve her zaman için Allah’tan hayırlısını dilemelidir.
- İçinde bulunduğu en zor durumlarda bile şükretmesini bilen insan farkında olmadan büyük bir kalp tatminine ve iç huzura ulaşır.
- Sahip olduğu sayısız nimet karşısında şükretmesini bilmeyen ve üstelik nankörlük yapan insan ise sahip olduklarından mahrum kalma kaygı ve endişesiyle daima mutsuz olacaktır.
Paylaş