Akdeniz havzası bir yana yeni dünya üreticileri, Uruguay, Şile, Arjantin bile bu konuda ciddi yatırımlar yapıyor.
İtalya’da geçen yıl Tarım Politikaları Bakanlığı, enoturismo yani şarap turizmi konusunda çıkardığı kararnameyle bu tür turizmi belli standartlara bağladı. Böyle düzenlemelerin bakanlık tarafından denetlenmesi mühim.
Çizme’de hızla gelişen zeytinyağı turizmi alanında da bu tür bir düzenlemeye gidilmesi bekleniyor.
İtalya’da zeytinyağı turizmiyle ilgili ilk bilimsel ve kayda değer çalışma, geçen sene Prof. Roberta Garibaldi’nin yayımladığı çalışması oldu.
Zeytinyağı ile ilgilenen turistin yüzde 61’i hasada, yüzde 41’i zeytinliklerde yapılan sanat etkinliklerine katılmak, yüzde 64’ü üreticilerin ve bölgenin hikayelerini dinlemek, yüzde 57’si üreticiyle doğrudan ilişki kurabilmek istiyor.
Asırlık zeytin ağaçlarını görmek isteyenler yüzde 70, antik zeytinyağı işleği ziyaret etmek isteyenlerse yüzde 76.
Zeytinyağı konusunda da turistin kalbine giden en doğru yol boğazı.
Zeytinyağı turizmiyle ilgilenenlerin yüzde 79’u zeytinyağı-yemek eşlemeli sohbetleri dinlemek, yüzde 69’u zeytinlikte yemek tecrübesi arzuluyor.
Edremit’te yarışmanın tadımlarının gerçekleştiği Venüs Termal Otel’de yapılan törenle dağıtıldı.
Yarışmanın Panel başkanı Antonio Lauro, Calabria’dan ben de Toscana’nın Bolgheri kasabasının zeytinliklerinden törenin parçası oldum.
Pandemi online katılımları hiç olmadığı kadar gerçek kıldı.
Yarışma sonrası “kazanan kim” diye soran çok oldu.
Bu yarışmaların spor müsabakaları gibi birer kazananı yok.
Jürinin elinde zeytinyağının olumlu özelliklerinden oluşan bir modül var.
Burunda verdiği duygu, damakta verdiği duygu ve bu duygunun devamlığı, yağın kendi içindeki dengesini değerlendiren birkaç başlık altında tadılan yağa puanlar veriliyor.
Edremit Türkiye’nin ilk uluslararası zeytinyağı yarışmasına ev sahipliği yaptı.
Arjantin, İtalya, İspanya, İsrail, Yunanistan’dan çok renkli bir jüriye, Türkiye’den değerli isimler eşlik etti.
İnsan olarak da profesyonel açıdan da çok şey öğrendiğim yoğun birkaç gündü.
Yarışma ateşli tartışmalar altında başladı.
Sevgili Selin Ertür, çok ödül verilen, kötü yağların Edremit’i gölgede bırakacağı bir iş olmasından yana duyduğu kaygıyı dile getirmişti özetle.
Yarışmalara olan mesafem yüzünden ve üreticiye de tüketiciye de “yarışmaları çok fazla önemsemeyin” mesajı veren bir tadımcı olduğum için günlerdir herkes soruyor. “Eeee, ne oldu, bu yarışma nasıl, katılan herkes ödül aldı mı, jüri dürüst mü” bir sürü soru...
İşte soru ve eleştirilere yanıtım...
Öncelikle tüketicinin en önemli kriterinin burnu olması gerektiği fikrindeyim.
Richelieu’nün özel şefinin, Fransa’nın İngiltere karşısında aldığı Port Mahon zaferini kutlamak için ilk kez 1756 yılında hazırladığı yemekte kullandığı en yaygın hikaye.
Bugün İspanya toprağı olan Minorka adasının en büyük şehri Mahon’un halkı ise Fransızların bu sosu kendilerinden alıp dünyaya yaydıklarını savunuyor.
Her iki hikayede de bu popüler sosun yaratılış tarihi 18. yüzyıl ortası.
Mayonezi endüstriyel bir ürün olarak paketlenip satılması ise 20. yüzyıl icadı.
Sıvı ve nötr yapısı bu sosu tüketildiği malzemenin aromaları, lezzeti için harika bir taşıyıcıya dönüştürüyor.
Bu sıvı, kaygan yapısı nedeniyle kimileri için “iğrenç” yiyecekler listesinde.
Popular Science dergisine göre mayonezi “iğrenç” yiyecek kabul edenler yüzde 20 gibi bir orana sahip.
Perugia Üniversitesi Tarım Fakültesi’inde İtalya, Yunanistan ve İsrail’in ortak olduğu, 3 yıllık çalışmanın sonuçlarının anlatıldığı bir konferans vardı.
Bilim insanları, Olive 4 Climate adlı proje için 3 yıl boyunca yerel yönetimler, dernekler, zeytinyağı üreticileriyle çalışarak zeytinyağı üretiminin sera etkisini azaltmakta nasıl etkin olabileceği konusunda 360 derecelik bir araştırma yapmış.
Araştırmadan, “iklim değişikliği sebeplerinden üçüncü sıradaki tarımın bir parçası olan zeytinyağı üretimi, doğru yapıldığında bu etkiyi tersine çevirebilecek bir güce sahip” sonucu çıkmış.
Yaklaşık 3 milyon Euro’ya mâl olan araştırmanın bütçesinin çoğu, Avrupa fonlarından geliyor.
İspanya, İtalya, Yunanistan ve İsrail mercek altına yatırılmış.
Dünyaya nefes aldıracak
Ekonomistinden tarım mühendisine, mimarından bilişimcisine bir bilim ordusu, farklı alanlarda 20 yılı bulan araştırmalarını harmanlayarak zeytin ağacının dünyaya iyi geldiğini görmüşler.
Güçlü gövdeli, odun kütlesi zengin, yaşlı zeytin ağaçları sera etkisini yumuşatma konusunda badem, portakal, şeftali gibi diğer meyve ağaçlarına nazaran daha etkili. Zeytinyağı üretimi ve zeytinin yıl içinde bakımında salınan karbondioksitin çıkarıldığı bir denklemde, düzgün üretilmiş bir zeytinyağı sera etkisinin yumuşatılmasında pozitif durumda.
Japonya’da yapılan iki zeytinyağı yarışmasından biri JOOP.
Her sene katılımda ciddi bir artış olduğunun altını çiziyordu organizasyon.
Söylediklerine göre bu sene 500’e yakın yağ katılmış, geçen seneye nazaran yaklaşık 100 yeni ürün varmış.
Bu yarışmayı benim için ilginç kılan İtalyanların düzenlemesi.
Japonya’da, İtalyan Ticaret Odası tarafından organize ediliyor.
Japonya, kültüründe olmasa da zeytinyağına çok önem veren bir ülke.
Asya’nın birinci, dünyanın sekizinci büyük zeytinyağı pazarı.
Pazarın başını da İtalyanlar çekiyor.
Kurulduğu günden bu yana gururla takip ettiğim Bahar Alan’ın başarılı zeytinyağı markası Nova Vera bu kez bir tasarım ödülüyle güzel haberler getirdi.
Bir diğer haber de yine içinde kadın eli olan bir marka Oleamea’dan.
Nova Vera’nın ambalajını değiştireceğini duysam kesin itiraz ederdim.
Zaten gayet güzel şişeleri vardı.
Türkiye’deki en zarif etiketlerden birine sahipti.
Değişen ambalajlarını gördüğümde ilk başta şaşırdım.
Kendi kendime “İspanyol olmuş” dedim.
Derginin içeriği, tüketici haklarını korumak ve tüketici haklarını kötüye kullanan kurumları ifşa etmek.
2015’te bu derginin yaptığı bir araştırma İtalya’da domino taşı etkisi yapmış ve çok büyük bir zeytinyağı skandalı yaşanmıştı.
Aradan geçen altı yıl ve pandemi çok fazla değiştirmemiş.
Il Salvagente, hem indirimli ürünler satan market zincirleri hem de normal market zincirlerinin raflarındaki zeytinyağlarının kimyasal analizini yaptırıp sonra da resmi bir tadım paneline götürmüş.
Normal prosedür bu zaten.
Zeytinyağını sızma olarak sınıflandırabilmek için illa ki tadım panelinden geçmesi gerekiyor, kimyasal değerlerin istenilen standartlarda olması önemli değil.
Bu nedenle üreticinin şişe üzerinde zaman zaman yer verdiği asidite, polifenol gibi değerlere tüketici olarak fazla prim vermemek gerekiyor.
Aslolan burun ve damak.