Paylaş
Benim, futboldaki ilk kahramanım.
Kendi ifadesiyle bir cunta çocuğu. Önce felsefeye vurulur. Sonra futbola. Sonra hekimliğe.
Sosyal adaletsizlik hep dikkatini çeker. Futbolun, ona yaşadığı ülkeyi öğrettiğini söyler. Ve ülkelerinin gerçeğini değiştirmeleri gerektiğini.
Profesyonel futbolculuk yaparken tıp eğitimini sürdüren bir tuhaf adamdır.
Corinthians'ta oynadığı dönemde, kulüp yönetiminin oyunculara karşı tavrından rahatsız olur. Oyuncular üzerinde kurulmak istenen tahakküme karşı çıkar.
“Corinthians Demokrasisi” diye anılacak olan bir hareket başlatır. Hareket sonunda, futbolcular emirlere itaat etmek yerine tüm kararları oylama ile almaya başlarlar. Sahaya hangi oyuncuların çıkacağından, antrenman saatlerine kadar her şey demokratik seçimlerle yürümeye başlar.
Corinthias 1982'de şampiyon olduğunda futbolcular üzerinde “Demokrasi” yazan tişörtlerle şampiyonluğu kutlar.
Socrates, sadece saha içi için değil, saha dışı için de demokrasi mücadelesi verir, taraftarları askeri diktatörlüğe karşı çıkmaya çağırır. Takım, onun öncülüğünde dikta rejiminin yıkılması umuduyla halkı sandığa çağırmak için “Ayın 15'inde oy verin!” yazılı formalarla sahaya çıkar.
O günler için şöyle demiştir: “Politik zaferlerim sportif zaferlerimden daha önemlidir. Bir maç 90. dakikada sona erer, ama hayat devam eder.”
Zarif bedeni, upuzun bacakları, asi saçlarına taktığı bantla Socrates, benim futboldaki ilk kahramanıdır. Babam, o, topu ayağına her aldığında bana "Bak bak, iyi bak şimdi!" derdi. Belki en çok da bu yüzden 1982 Dünya Kupası, hafızama Socrates'in topuk paslarıyla kazınmıştır.
Socrates, hiç Dünya Kupası kaldıramaz ama buna hiç hayıflanmaz. Aksine “Unvanların ne önemi var ki! Biz oynadığımız oyunla bütün dünyayı heyecana getirmiştik. Sorun bakalım insanlara, 1982 Dünya Kupası'ndan neyi hatırlarlar? Brezilya'yı!” demiştir.
Zaten, Dünya Kupası kaldırmanın her zaman güzel futbol demek olmadığını düşünür. 1994'te Dünya Kupası'nı kazanan Brezilya'nın oyununu berbat bulur. Brezilya'nın “eziyet verici” futbolunu; çocukların top oynayacağı boş arazilerin yok oluşuna, nüfuzlarını kullananların çocuklarını kulüp altyapılarına sokması nedeniyle sokak çocuklarının fırsat bulamamasına bağlar.
Futbolu bıraktıktan sonra, bir süre Brezilya'nın fakir kasabalarında gönüllü olarak doktorluk yapar.
Brezilya Milli Takımı'nın ve futbolun doktoru Socrates, üç sene önce bugün, 4 Aralık 2011'de, 57 yaşındayken hayata veda eder. Arkasında, endüstriyel futbolu nefis bir topuk pasıyla çalımladığı bir cümle bırakır:
“Futbol sahasında güzellik, zaferlerden daha önemlidir!”
Herkesin bir “Sevgili Doktor”u vardır. Kimilerininki Çehov, kimilerininki Che, kimilerininki sigortanın asabiyecisidir.
Futbolseverlerinki ise kesinlikle Socrates'tir.
Paylaş