Kimin aklına gelirdi uzun tutukluluk sürelerinden muzdarip onlarca sanığın sesini duyuramadığı hukuk dışılığı, bir spor kulübü senesi dolmadan ortaya çıkaracak?
Evet. şike bulunamayan davanın sözde örgütünün mali sorumlusu(!) da tahliye edildi. 2. adam denilen Şekip Mosturoğlu’ndan sonra. Tabi hala bu örgütün hangi suçu işlediği, hangi suç için örgütleştiği belli değil. 10 ay ve öncesinde 7 aylık teknik takibe rağmen.
Peker’den başlayıp menajerlik sınav sorularına kadar uzatılan torbaya Fenerbahçe ve başkanı da atıldı. Tek bağımsız gücü alaşağı etmek için ne güzel fırsat! Ayıkla ayıklayabilirsen. 3 celse haftası geçti ve 2-3 ayrı konu olduğu için herkes mağdur. Zaman kaybı hat safhada. Ama operasyonu yapanlar için ne güzel. Aziz Yıldırım en az 1 ay daha tutuklu.
Tabi dosyalarda en açık teşvik, halkı örgütleyip galeyana getirme ve devlete karşı kışkırtma girişimine sahip olanlar ancak 28 Mayıs’ta dinlenecek. 3 celse haftasında teşvik göndermekle suçlanan tek taraf, ancak 28 Mayıs’ta teşrif ettirilecek.
Aziz Yıldırım ve yöneticiler ise hala hangi maçta kiminle nasıl şike yaptığı ortaya konamamışken 10 aydır tutuklu.
Strateji aynı: Tapelerle birilerini itham et, tutukla. Örgüt etiketi koy. Özel yetkili mahkemeye sevk et. Tutukluluğa koz çoğalsın. Delil aramayla geçsin. Evrensel hukuğun tersi uygulanarak kişi, suçsuzluğunu ispatlamak için didinsin. Dosyayı geniş tut, bir yığın kişi dahil olsun. Böylece onu dinleyeceğiz, bunu dinleyeceğiz, yeni belge gelmiş onu inceleyeceğiz diye yine uzat.
Her defasında “delilleri karartma, kaçma şüphesi” diye celseyi bağla.
Ama mevzu Fenerbahçe iken tabloda arızalar başlıyor. Tüm hukukçuların artık gerekçe kalmadı demesine rağmen tutukluluğun devamı kararı, “siyaset gereği tutuklu” itirafı gibi.
Bakılan ilk şey şike ve teşviğe dair maddi delildi. Çıkmadı. Savunma çürüttü. Sonra mali denetleme geldi. Savcının atadığı yetkililer bir kuruş açık bulamadı. Sonra bahis ile saha içine bakıldı. Maçlarda anormal bahis hareketleri de bulunamadı. Saha içini anlamak için otoriteye bile gerek yoktu! 3 celsedir tüm tanıklar Fenerbahçe başkanı lehine ifade verdi.
Peki neden hala tutuklular?
Aziz Yıldırım boyun eğmiyor. Yalvarmıyor. Stat için el etek öpmüyor. Aksine tüm benliğiyle diyor ki “derdiniz ben isem bari arkadaşlarımı bırakın. Tüm bedeli öderim”. Türkiye’nin en güçlü figürünü alaşağı etmek için yanında bir yığın insanı da Metris’e, mahkeme salonlarına çeken bu operasyon delik deşik.
O direndikçe tutukluluğu uzuyor. Fenerbahçe’ye eziyet katlanarak artıyor. Fenerbahçe, AKP içindeki cemaat ve merkez eksenli güç savaşının kurbanı olmaya devam ediyor.
Cemaat bırakmıyor. Muhabirleri topluma nifak ekiyor. Kışkırtıyor. Adeta sokaklara taşsın, ülke futbol yüzünden şiddeti ve bölünmeyi yaşasın diye yükleniyor. Aynı şahısların başbakana hakaret etmelerinden, PFDK ve tahkim üzerine baskı kurma çabalarınden, Demirören’e tehditlerinden geri adım atmaya niyetli olmadıklarını anlıyoruz. Başladıkları işin yarım kalmasını kaldıramazlar. Aziz Yıldırım’ın kellesi alınmadan rahatlamayacaklar. Kazanırlarsa, başbakan kaybetmiş olacak.
Başbakan da Aziz Yıldırım’ın gücünden hoşnut olmayabilir. Aziz Yıldırım yönetilmeyi kabul etmez. Ama Fenerbahçe’ye müdahale olmadıkça kimseyle de sorun yaşamak istemez.
Bu oyunda son bomba CAS idi. Özel ricayla CAS davasını çekmek Fenerbahçe için intihara yakın riskti. Neden mi? 2020’nin hükümet için inanılmaz değerde olduğu ortamda, suçsuz Fenerbahçe’nin adil yargılamayı bulabilmesi için koz olacaktı. Bu teklifin kabul edilebilir tek karşılığı vardı: 10 aydır haksız yere hayatı çalınanların canı. Ama şimdi ne olacağı belirsiz.
İlk günden beri amaç Aziz Yıldırım’ı spor dünyasından ömür boyu men etmekti. Gaza bastılar. 19 Mayıs’ta seçilse bile mahkemede hüküm giydirip (suç nerede?!), başkanlığını düşürme niyeti bitmedi. İlhan Ekşioğlu üzerinden yüklenme amaçları da bu.
PFDK-etik raporu hakkında bu yüzden kavga gürültü kopuyor. Aziz Yıldırım ile ilgili en ufak itham, mahkemede karar için referans yapılacaktı. İtham yok. Peki bunu sanık lehine kullanmak isteyecekler mi? Emin değiliz!
TFF’nin Ağustos kararının yanlış olduğu ortaya çıktı. Fenerbahçe ile ilgili suçlamaların boş olduğu da. Çorbaya dönen bu tabloyu düzeltmek isterken “diğerleri bağırmasın diye ucundan Fenerbahçe’ye veya yöneticilerine şüphe yükleyelim” denirse Fenerbahçeliler yutmaz.
Bekliyoruz. Tek tek bakacağız. 7000 sayfalık klasörde tespit ettiğimiz bin beter konuşmalar da etik raporuna konuldu mu? Yoksa internette herkesin elinde dolaşan kayıp dedikleri Ankaragücü tapeleri gibi komediler mi var? Trabzonspor kısmı ne kadar detaylandırılmış, tespit edeceğiz. Diğer kulüplerin mali raporları ciddiye alındı mı? Göreceğiz.
Tekrarlıyorum: Trabzonlu bürokratlarca tetiklenen, medya ile körüklenen operasyonla Fenerbahçe’ye iftira atılacak; milyonlarca insana zulm edilecek; 6222 Fenerbahçe dışında kimseye uygulanmayacak; UEFA ile Fenerbahçe yüzünden değil Trabzonspor ve Beşiktaş taahhütname imzaladığı, Beşiktaş’ın yanlış mali bildirimini TFF onayladığı için başlar belaya girecek, UEFA soruşturma başlatmasın – Bochum olayı kaşınmasın diye paçayı kurtarmak için Fenerbahçe’den CAS’ı çekmesi istenecek... Yani mağdur Fenerbahçe mağdur bırakılacak, başkanı ve yöneticilerinin esareti dahi bitirilmeyecek.
Vicdansızlık ve adaletsizliği Fenerbahçe halkının sessizce kabul etmesini mi bekliyorsunuz? Yaşadığınız ülkeden bu kadar mı kopuksunuz?
Bu dava Ergenekon, Balyoz, veya diğer davalara benzemez. Bu davalarda halkın ideolojisi, particiliği, tutuculuğu ve bağnazlığı, adalet duygusunun önüne geçer. Sorgulamaz. Rahatsız olmaz. Ama Fenerbahçe’sine dokunursanız kadın, çocuk, başı örtülü-açık, genç-yaşlı, zengin fakir, işçi köylü, imam, öğrenci öğretmen, sanatçı, omuz omuza yürür, Çağlayan’da birikir. Hayatında tek bir 90 dakika izlememiş kadınlar statlara koşar. Parti tabanınızdaki en koyu üyelerinizin bile gözü sadece Fenerbahçe’yi görür. Ambleminizi değil.
Yandaş ve biat etmiş patronların medyası, Fenerbahçe taraftarını polise hedef yaptı. Fenerbahçelilik kimliği hedef oldu. 1 Mayıs’ta kamu malına zarar verenlere müdahale etmeyip, Çağlayan gibi etrafı boş alanda töleransı minimumda tutan yaklaşım, bunun sonucu. Saldıranları bir tarafa ayırmak yerine her randevuda kamyonla biber gazı bastıkları topluluğun içinde laf ettirmedikleri makamların partisinin sempatizanı da dolu. Belki çocukları, akrabaları, arkadaşları orada! Yani diğer davalarda yaptığınız gibi bu insanları ötekileştiremezsiniz.
Başbakan’ın durumu farkettiğine eminim. Yoksa tanıdığımız başbakan, Lefter’in cenazinde yükselen protestolara sinirlenip terkederdi. Ama Fenerbahçeli olarak soğukkanlı karşılayıp, töreni sonuna kadar takip etti. Ve yine biliyorum ki başbakan, Aziz Yıldırım ile Fenerbahçe’nin asla ayrılamayacağına kanaat getirecek kadar Fenerbahçe’yi ve ülkeyi tanır. Bir siyaset adamı olarak da parti içi güç savaşında kaybetmek ve karşısına almak istemeyeceği şey Fenerbahçeli halktır.
Muhalefet partileri mi? Lafını etmeye bile değmez. 10 ay susup şimdi Fenerbahçe üzerinden rant peşindeler.
Bakalım PFDK kararları, 19 Mayıs kongresi, ve 28 Mayıs’taki celseler ne gösterecek. Ülke menfaati için kendisini ateşe atanların uğradıkları haksızlık bitecek mi, yoksa 1 yıla yakın zamandır direnip taviz vermeyen halkı yola getireceğini düşünenler kendilerini mi ateşe atacak? Zira Fenerbahçe ne kadar darbe yese de yaralarını sarıp devam edecek. İsviçre ve yerel mahkemelerde, UEFA ve eski TFF (gerekirse disiplin kurullarındaki kişiler hakkında) davalar açacak. Gerekirse CAS’ı tekrar açacak. Medyanın tümüyle davalık olacak. Yabancı kamuoyuna kendisini anlatacak. Ülke futbolunu anlatacak.Kongrede kulübünü teslim etmeyecek. Etmeye çalışanların karşısına dikilecek. Ama önce en büyük tezgahı bozmak zorunda: Aziz Yıldırım’ın başkanlığını düşürmek.