Paylaş
Futbolun kendisinden, toplumsal ve sosyal bağlarından, doğasından zerre anlamayanların elinden çıkan bu operasyon takım tutkusunun ideoloji üstü olduğunu da bilmiyordu. Benzer soruşturmalar gibi unutturarak normalleştireceklerini zannettiler. Kargaşada futbola ve Fenerbahçe’ye kolayca şekil verebileceklerini zannettiler.
Fenerbahçelilerin direnişi bunu bozdu. Değerlerinin rencide edilmesine, adaletsizliğe, kulüplerine uzanan ellere isyan ettiler. Sokağa çıktılar. Kimseye zarar vermeden haklarını aradılar. Sorular sordular. Başkanlarına sırtlarını dönmediler. Diğer tutuklulara yapılan hukuksuzlukların da takipçisi oldular. Karşılarındaki çıldırmış organize gruba meydan okuyup aklın yoluna davet ettiler, vicdan istediler.
Oysa hukuk açısından mesele kısa sürede netleşmişti: Ya küme düşürürler ki bu Fenerbahçe ile sınırlı kalmaz ya da hiçbir ceza vermeden mahkeme sürecini beklerler. Bunların dışında çıkacak her karar eyyamdır. Kamu ve medyayı tatmin etme çabasıdır. Sahte dürüstlük imajı peşinde koşmaktır. Nasılsa hesap soran yok rahatlığıdır.
Peki 1.5 aylık bekleme sürecinin açıklaması ne? Bu kadar kısa sürede disiplin soruşturması mahkemede görülüp, sanıkların savunma hakkı korunup bitirilemeyeceğine göre? Hala hergün yeni gelişmeler yaşandığına, yeni ifadelere başvurulduğuna göre? Açıklaması şu: Soruşturmada piyonluğu üstlenen medyanın “çok net deliller” bombardımanına kanan; “mutlaka küme düşürülmeli” baskısına karşı çıkıp “hayır hukuk bunu der” diyemeyen ; sürekli fikir değştiren ; bu zayıflığı görünce iyice yüklenen medyanın tehditlerine dahi cezai işlem başlatamayan TFF.
Karar ne olursa olsun bu işin kazananı yok. Kazandığını zannedip gülenler, yakında kaybettiklerini anlayacaklar. Hiçbir maddi desteğe ihtiyacı olmadan kendi imkanlarıyla ayakta kalabilecek tek bağımsız güçten başlayan operasyonun, futbolu itibarsızlaştırma olduğunu reddedenler yüzleşecek. Bu dönemde susan tarafsızlara, 3 Temmuz’dan beri yandaş medyanın köşe yazılarından gönderilen mesajları hatırlatacağız.
Fenerbahçe maddi manevi büyük hasarlar aldı. Yıllarını kaybetti. Başkanı ve yöneticileri tutuklu. Yıpratılmış, hırpalanmış, itibarsızlaştırılmış. Aksi ispatlansa dahi bu ülke medyasının attığı her çamur, çamur olarak kalır. Kulüp kendi içindeki hainlerle yeni mücadelelere girecek. Yani asla 3 Temmuz öncesindeki gibi olmayacak. Lehine karar çıksa dahi. Medyanın bireysel ve kurumsal olarak 1.5 aydır Fenerbahçelilere yaptığı aşağılama, rencide etme eylemleri unutulmayacak. Hukuk önünde, davalarla uğraşacaklar.
Futbol dünyası ile enseye tokat yaşayan gazete ve televizyon müdürleri,editörler, fikir toplantılarında futbola şekil vermeye çalışan yazar yorumcular, yuvarlak masa lobicileri, yöneticilerle sınırları aşıp işlerine müdahale iznini verenler, haberleri sildirenler, gazetelerinde çıkacak haberleri yöneticilere ispiyonlayanlar… Hayatlarının normal akışını ve mesleklerindeki kokuşmuşluğu Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’nin üzerine yıkarak temize çıkacağını sananlar….
Kendilerini bu süreçte yokluklarıyla, sessizlikleriyle veya hakim olamadıkları kalemleriyle, klavyeleriyle ifade edenler, giyotin inince kurtulacağız diye var gücüyle yüklenenler, Fenerbahçelilerin ve hukukun soruları karşısında bocalayıp saçmalayanlar...
Hukuk ve UEFA yaklaşımını, ve hatta ülke içindeki disiplin cezalarının işleme mekanizmasını bilerek saklayanlar…
İs netleştiğinde ters köşe olmamak için, menfaatleri için susanlar…
Herkes kaybetti. Kulüpler, teknik direktörler, yöneticiler, taraftarlar, futbolcular, siyasetçiler... Her zaman tek kaybetmeyen medya idi. İpi boyunlara geçiren, sandalyeyi tekmeleyen hep medya olurdu. Ama bu sefer arka kapıdan sıvışamayacaklar. Zira bu sefer sürüklemeye çalıştıkları kulüp ve taraftarlar unutmayacak. 3 Temmuz’dan önce iki süslü lafla, dünya futbolu muhabbetleriyle kandırıp gönlünü aldıkları insanları artık bulamayacaklar.
Paylaş