Paylaş
Bir kaç dakika önce feshine dair önerge mecliste kabul edilen mahkeme, son kararına imza attı. Müthiş tesadüf değil mi? Türkiye’de eşi benzeri görülmemiş hızla, tam da yargı paketine göre burun farkıyla sonuçlandırılması normal değil mi?
1 yıl boyunca yaşadığımız onca “tesadüf” gibi.
Bu davanın niye ÖYM’de görüldüğünü açıklayabilen hukukçu, siyasetçi, gazeteci var mı? Yok. Zaten artık ÖYM de yok.
Örgüt içinde gösterilmeyen onlarca sanığın dosyalarının niye ayrılmadığını izah edebilen var mı? Yok. Zaten artık ÖYM de ismen yok.
Yargıtay’ın işi zor. Savcı Mehmet Berk’in iki gazeteciye aralıklarla yaptığı açıklamalarla güvenirliği iyice zedelenen bir dava var. Üstelik görünen o ki usül ve anayasal haklar açısından da ihlallerle dolu.
Mantık ihlalleri ise delirtecek kadar yaralayıcı.
Şu soruların yanıtları verilmeli:
- Davanın genişletilmesi talebinin reddi en temel savunma hakkının reddi anlamına gelir. Gerekçeler mutlaka detaylandırılmıştır. Ama birçok konu aydınlatılamamış, 2010-2011 sezonuna ait kamuya da yansımış birçok itham mahkemeye dahi taşınamamıştır. Sadece Fenerbahçe yöneticileri aleyhine olacak tape ayıklaması ile oluşturulmuş görüntüsü vardır. Hem kamu vicdanı hem de savunma için bu hukuki yaradır.
- Verilen karar sadece kişileri değil, Fenerbaçe Kulübü’nü de zan altına sokmuştur. Genişletme talebinin reddi milyonlarca taraftarı olan, ülkenin sembollerinden bir kulübün kendisini savunma hakkını almak demektir. Yüzleşme talepleri karşılığını bulamadı. Bülent Ataman gibi ligde tartışmaların göbeğinde oturan kişiler yok sayıldı. Telefon kayıtlarında Korcan hakkında suçlamada bulunanlar mahkemeye çağırılmadı. Mahkemede aleyhine ithamlarda bulunulan sadece Trabzonspor ile ilgili kişiler iken bunun derinleştirilmesine şans tanınmadı.
- Savcının iddianameye koymadığı telefon konuşmaları ile ilgili isyana mahkeme “o savcının takdiri” cevabını vermiştir. Savcı Mehmet Berk’in sözleri de iddianamenin Fenerbahçe üzerine hazırlanmasına dönük motivasyona itildiğinin itirafıdır. Bu da soruşturma aşamasının adil ve sağlıklı yürütülmediğini gösterir. Amaç şike ile mücadele ise şampiyonluk yarışındaki diğer takım da detaylı teknik takibe tutulmalıydı. Ayrıca belirtildiğine göre bazı telefon kayıtları da savcı insiyatifi ve kişilerin talebiyle silindi. Bu takdir, sanıklar için savunma hakkının da yokedilmesi anlamına gelmez mi?
- Savcı Mehmet Berk, Zekeriya Öz’ün Galatasaraylı olmasının davanın sağlıklı yürütülmesine engel olacağı mantığıyla kendisinin atandığını belirtmiş. Muhtemelen bu bireysel değil yargıdaki genel bakış açısını yansıtıyor. O zaman tutuklama ve dinleme izinlerinde imzası bulunan hakimin davaya bakması daha büyük tarafsızlık ilkesi çelişkisi değil mi? CMK’nın “Soruşturma evresinde görev yapan kovuşturmada yer alamaz” özü ile ters değil mi?
- Madem medyada çıkanların %90’ı yalandı ve savcı Mehmet Berk de süreçten rahatsızdı niye onca talebe rağmen engel olacak hamlede bulunmadı? Fenerbahçe tarafından gelen taleplere rağmen niye yayın yasağı koymadı? Niye bu yayın yasağı tam Fenerbahçe’nin şampiyonlar Ligi’nden ihracının arefesine geldi? Bu yasağa rağmen tape yayınlayanlar hakkında cezai işlem uygulandı mı?
- Yargıtayın Aralık 2011’de verdiği karara göre “Önleme dinlemesi kayıtları delil olamaz. Sadece bir soruşturma açılmasında kullanılabilir”. Telefon konuşmaları zaten ana delil olamaz. Gerekçeli kararı bekliyoruz. Belki de gizli tanık(lar) var. Ama mahkemeye veya sanık avukatlarına yansımamış ne çıkacak bilemiyoruz.
- Bu aşamada sanık avukatlarından Ali Rıza Dizdar’ın mahkeme sonuçlandıktan sonra yaptığı açıklama ürkütücü. Müvekillerini ve dolayısıyla savunmalarını ilgilendiren bazı tanık ifadelerinin, kendilerine haber verilmeden alındığını iddia etti. Bu savunma hakkının ihlaline girmiyor mu?
- Sürecin başından beri sanıklar lehine olan delillerin yeterince göz önüne alınmadığı tablosu var. Adil yargılama ne olacak?
- Örgüt suçlamalarına maddi delil olmaması bir yana şeması nerede? Dava boyunca kamuya da yansıtılan algı “kulüp başkanı ve yöneticisi otomatikman örgüttür”. Zira Aziz Yıldırım’ın suçlanma sebebi olan maçlara ya da iddia edilen eylemlere dair telefon konuşmaları yok. Avukat Köksal Bayraktar’ın savunmada belirttiği gibi “10 kişinin telefon kayıtlarının tutulduğu tarih Kasım 2010. Ama o tarihte sporda şiddetin önlenme yasası (6222) yürürlükte dahi değil. Olmayan suçu nasıl 6 ay telefonla dinlersiniz? 6 ay henüz ne yapacağı belli olmayan bir grup dinleniyor . Silah kaçakçılığı yapan gruplar bile Yargıtay kararında ancak 15 gün dinleniyor!” Yine soruyor Bayraktar: “Örgütün buna uygun yapısı dikkate alındığında her an cebir, şiddet uygulanabilir” denmiş savcılıkta. Varsayımla suç olur mu? Biz sizin huzurunuza bir varsayım üstüne çıkarılıyoruz. Bu insan haklarına ne derece uyuyor”
-
- Yine Köksal Bayraktar’ın vurguladığı gibi kişi ve kulübün hesaplarında açık yok. Anlatılamayan para akışı yok. Mahkemenin kendisinin çağırdığı 20 kişiden aleyhe ifade veren yok. Fenerbahçe, Aziz Yıldırım veya yöneticiler aleyhine ifade yok. Aziz Yıldırım’ın, gözaltı süresi 4 gün olmasına rağmen 8 gün göz altında tutulması var. Telefon konuşmalarında nokta nokta ile kayda geçirilmiş yerler var. Maç sonrası yapılan konuşmaların suça delil yapılması var. İsim benzerliği ile karıştırılan kişiler, tarih tutarsızlıkları var.
- Davanın en önemli aşamalarından olan çapraz sorgular tamamlanmadan mütalaanın neredeyse hazır olması hangi hukukla bağdaşıyor?
- Teknik takiplerde suçüstü yapılmıyor ama şike parası varsayımı ile insanlara suç isnat ediliyor. İçinde ne olduğunu ispatlamak iddia makamının vazifesi iken tam tersi uygulanıyor. Bu hangi hukukla bağdaşıyor?
- Şike bu mahkemenin ihtisas alanı değil. TFF kurulları bilirkişi pozisyonunda ve onun raporu dikkate alınmalı. Ama bilirkişilerin mahkemede dinlenmesi talebi de reddedildi.
- Sonradan alınan dinleme izinlerinin önceki tarihteki olaylar için kullanıldığı belirtildi.
- Vb vb vb.
Dava tarihe geçti bile. Yıllar sonra bu dönem tartışıldığında yargının işleyişini gösteren örnek olacak, ama maalesef negatif anlamda.
Bu dava özelindeki çelişkiler diğer davaları da sorgulatıyor. Ya da sorgulayan sayısı tahmin edilmediği kadar artıyor. “İsimsiz ihbarla”, Giresunspor ve Olgun Peker üzerinden başlatılıp bir anda Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’ye dönmesi, 6222’yi beklemesi, çete ve örgüt etiketi ile ÖYM’lere kaydırabilmek için gösterilen çabalar ile aklımızı zorluyor.
Ama en dehşet verici şey Fenerbahçeli olmayanların, ilkelerini, inançlarını, hak ve hukuk anlayışlarını sırf konu Fenerbahçe diye çiğneyip atmaları. Özsaygılarını yok eden bu inkarı midelerinin kaldırması.
Ve medya. Kendilerine verilen “kamuoyu algısını şekillendirme rolünü” gönüllü üstlendiler ve hükümde büyük katkıları oldu. “Kamuoyu tepkisi”ni hafifletebilmek, 1 yıldır boşuna mı bu denilmesin baskısı ile kurumları hukuk dışına itmeyi başardılar.
Fenerbahçe, başkanı ve yöneticileri 1 yıllık kara propaganda ile mahkum edildi. Şimdi sıra onlarda. Hukuki gerçekleri, savunmalarını satır satır anlatmalılar. Kamuoyunun damarına enjekte edilen yalanlara karşılık gerçekleri anlatmalılar. Her gün, bıkıp usanmadan. 2. kez yargısız infaza izin vermemek için.
Paylaş