Paylaş
Güneybatı Fransa’daki Lac de Montbel’in yüzde 80’den fazlası boş. Gölün kıyısındaki yerel yelken kulübünün tekneleri, suyu kurumuş kahverengi kıyıda karaya oturmuş durumda. Kuzey İtalya’da turistler, su seviyesinin ortalamanın 70 santim altında olduğu Garda Gölü kıyısından, normalde sadece tekneyle ulaşılabilen küçük San Biagio Adası’na son zamanlarda yürüyerek gidebiliyor. Bu kış Alpler’e normalden yüzde 63 daha az kar yağdı. Almanya’da Ren Nehri’ndeki sığ sular yüzünden tam yüklenemeyen mavnalar (yakın kıyılara ya da limanın uzağına demirlemiş gemilere yük götürüp getiren güvertesiz, büyük tekne) Orta Avrupa’ya giden gemileri yarı kapasiteyle çalışmaya mecbur bırakıyor. Üç yıldır su sıkıntısı çeken Katalonya ve Barselona, parklarını sulamayı durdurdu.
Gümbür gümbür gelen küresel su kriziyle alakalı yıllardır panik yaşanıyor. Su stresi çeken şehirlerin sayısı her yıl daha da artıyor. Deprem, sel... Türlü doğal afetle karşı karşıyayız ama son 50 yıldır en çok insan kaybının kuraklıktan dolayı olduğunu biliyor muydunuz? Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’nin (UNCCD) verilerine göre 1970’ten 2019’a kadar yaklaşık 650 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden olan kuraklık, insanlık için en büyük tehlikelerden...
Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Johan Rockstrom, İngiliz gazetesi The Guardian’a yaptığı açıklamada dünyanın su kaynaklarını ihmal etmesinin felakete yol açtığını söyledi: “Bilimsel kanıtlar bir su krizi yaşadığımızı gösteriyor. Suyu yanlış kullanıyor, kirletiyoruz ve iklime yaptıklarımızla tüm küresel hidrolojik döngüyü değiştiriyoruz. Bu üçlü bir kriz...”
Su, iklim krizinin ve küresel gıda krizinin temelini oluşturuyor. Rockstrom “Su krizini yönetemediğimiz sürece tarım devrimi falan olmayacak” dedi. Ayrıca sulak alanların ve tükenen yeraltı su kaynaklarının geri kazanılması, sanayide kullanılan suyun geri dönüştürülmesi, suyu daha verimli kullanan hassas tarıma geçilmesi ve şirketlerin ‘su ayak izlerini’ rapor etmeleri gibi konularda bu 10 yıl içinde acilen harekete geçilmesi gerektiğini belirtiyor. Peki, biz ne ara bu duruma düştük diye merak edenler için durumu şöyle özetleyeyim. Dünyadaki su sorunları ve su kıtlığına neden olan faktörler üç ana başlıkta toplanıyor. İlki, iklim değişikliği. İklim değişikliğine bağlı olarak artan sıcaklıklar, kuraklıkları da beraberinde getiriyor. İkincisi, altyapı yetersizliği...
1 KİLO MERCİMEK İÇİN 1.250 LİTRE SU
Dünya nüfusunun hızla artması, seneler önce kurulan şehirlerin veya yerleşim yerlerinin altyapılarının yetersiz kalmasına neden oluyor. Üçüncü ve belki de en önemlisiyse doğal kaynakların bilinçsiz tüketimi. Dünya genelindeki temiz su kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’i tarım için kullanılıyor. Yanlış tarım uygulamalarıyla su kaynakları israf ediliyor. Sadece 1 kilo mercimek yetiştirmek için 1.250 litre su harcanıyor. Tarımın yanı sıra hayvancılık, tekstil ve daha pek çok sektörde de su kaynakları sınırsızmış gibi tüketiliyor. Örneğin; sadece 1 kilo et için 13 bin litre su, 1 kilo pamuk kullanılarak üretilen kot için ortalama 11 bin litre su gidiyor.
Türkiye de maalesef su azlığı çeken ülkeler arasında. Artan nüfusun yanında, yanlış tarım ve hayvancılık uygulamaları, suyun geri dönüştürülmesine yeterli yatırım yapılmaması ve daha pek çok neden, 2030’a geldiğimizde daha olumsuz bir tablo öngörülüyor. 100 milyon olması beklenen nüfus dikkate alındığında 2030’da kişi başına düşecek su miktarının 1.120 metreküp olacağı tahmin ediliyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) raporu 2024 ve 2050 arasında Türkiye’nin özellikle tarım alanında ciddi anlamda risk yaşayacağını gösteriyor.
Bin 120 metreküpü de şöyle anlatayım... Biliminsanı Malin Falkenmark, 1989’da ülkelerin toplam nüfusu ve toplam su kaynağı miktarını ilişkilendirerek, doğal sistemin ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak, nüfusun su kaynakları üzerindeki baskısını işaret eden bir indeks hazırlamış. ‘Falkenmark İndeksi’ olarak ifade edilen eşik değerler, su kaynakları üzerindeki baskıyı tanımlayan ve sıkça kullanılan bir indeks. Buna göre 1700-1000 metreküp arası ‘su sıkıntısı’, 1000-500 metreküp arası ‘su kıtlığı’ olarak nitelendiriliyor. İşte durum bu kadar vahim. Ve gerçek o ki 70’li yıllarda çekilen filmlerde sıkça çıkılan yağmur duasından çok daha fazlasını yapmak gerekiyor.
700 MİLYON İNSAN RİSK ALTINDA
22 Mart Dünya Su Günü’nün asıl amacı güvenli suya erişimi olmadan yaşayan 2,2 milyar insanla ve su kaynaklarının doğru kullanımıyla alakalı farkındalık yaratmak. Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ne göre harekete geçilmezse;
- 2030 yılına kadar tahminen 700 milyon insan kuraklık nedeniyle yerinden edilme riski altında olacak.
- 2040 yılına kadar aşırı su sıkıntısı çeken bölgelerdeki çocuklar dünya çocuk nüfusunun yüzde 25’ini teşkil edecek.
- 2050 yılına kadar kuraklık dünya nüfusunun 3/4’ünden fazlasını etkileyebilir.
- Su kıtlığı, mahsul verimliliğinin azalması, deniz seviyesinin yükselmesi ve aşırı nüfus artışı gibi diğer faktörlerle birlikte kuraklık nedeniyle 2050 yılına kadar 216 milyon insan göç etmek zorunda kalabilir.
Paylaş