PaylaÅŸ
Fotoğraf: Sude UÇAROĞLU / DHA
Â
Bu haftaki röportaj konuğum Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu…
1-31 Ekim, Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı olunca Prof. Dr. Tamer Çolakoğlu ile bir araya gelip, meme kanseri üzerine konuştuk…
Â
Meme kanseri belirtileri neler? Kimler risk altında? Kimlere meme boşaltımı işlemi yapılır ve bu meme kanserindeki risk oranını ne kadar düşürür? Ve daha birçok konu üzerinde konuştuk.
Buyurun birlikte devam edelim…Â
Â
Â
Tamer Çolakoğlu kimdir, biraz sizi tanıyabilir miyiz?
1970 Antakya doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezunum. Ardından 2004 yılında, yine Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel cerrahi Anabilim Dalın’da Genel Cerrahi uzmanlığına hak kazandım . Cerrahi Onkoloji üst ihtisasıyla birlikte 2012 yılında Doçent , 2018 yılında Profösör oldum. Evliyim, Nehir ve Çağla isminde iki kızım var. Halen Adana Özel Medline Hastanesinde çalışmaktayım.
Â
Â
Meme kanseri belirtileri nelerdir?
En sık belirtisi, memede ele gelen kitledir. Meme başında çökme, kanlı akıntı yada pullanma, meme derisinde ortaya çıkan kızarıklık veya portakal kabuğuna benzeyen görünüm, meme kanserinin diğer belirtileri olabilir. Birçok hastada meme kanseri belirti vermez ve görüntülemelerde tesadüfi olarak saptanır. Bu şekilde meme kanseri tanısı konan hastaların, erken bir aşamada yakalanma ihtimalleri daha yüksektir. Erken tanılı meme kanserinde başarı çok yüksektir.
Â
Â
Herhangi bir ağrı yapar mı yoksa çok sinsice gelişen bir hastalık mıdır?
Meme ağrısı ile kanser arasındaki ilişki, uzun zamandır süregelen bir tartışma konusudur. Meme kistleri hormon duyarlı ve ağrılı kitlelerdir. Buna rağmen, elimizdeki bilimsel verilere göre, meme ağrısı ile kanser arasında bir ilişki saptanmamıştır.
Â
Kimler risk altında?
Kadın olmak ve yaşlanmak en önemli iki risk faktörüdür. Bunları,  aile hikayesi,  yoğun meme yapısı, yoğun kadınlık hormonu maruziyeti ve daha önce meme biyopsi hikayesi takip eder. Sigara, alkol, kilo, erken adet ya da geç menapoz yaşı ve radyasyona maruziyet meme kanserinin diğer nedenleridir. 25 yaş altı doğum, emzirme ve sporun koruyucu etkileri vardır.
Â
Hep kadınlar üzerinden bu konuşmaları yapıyoruz ama erkeklerin risk oranı nasıl?
Her 100 meme kanserlerinin bir ya da ikisi erkektir. Yakın zaman kadar erkek meme kanserlerinin daha agresif olduğu düşünülürdü. Meme tümörünün biyolojik davranışlarının anlaşılmasındaki yenilikler, hastalığın akıbetinin cinsiyetle ilgili olmadığını tümörün özellikleriyle ilgili olduğunu gösterdi. Sonuç olarak bu gelişmeler bizlere meme kanserini çok yüksek başarıyla tedavi etme olanağı tanıdı.
Â
Her yıl mutlaka kontrol yapılmalı mıdır?
Ekstra bir risk yok ise  25 – 40 yaş arası 2 yılda bir muayene ve ultrason, 40 ile 70 yaş arası yıllık muayene ile mammografi ve ultrason öneriyoruz. Meme kanserine yönelik kişiye yönelik risk analizlerinin yapılması, genetik alanında gelişmeler bu formulasyonu herkese genellemenin yetersiz olacağını ortaya koymuştur. Bir örnek vermek gerekirse, ailesinde yaygın meme kanseri olan, yoğun meme yapısına sahip, mükerrer kere meme biyopsisi yapılan bir kadının takibi ile hiçbir aile hikayesi olmayan görüntülemelerde hiçbir sorunu olmayan bir kadına yaklaşımın aynı olması beklenemez. Biz buna kişiye yönelik bireyselleştirilmiş yaklaşımlar adını veriyoruz.
Â
Meme boşaltımı işlemi kanser riskini sıfırlıyor mu?
Sağlıklı bir kadında artmış meme kanseri riskinden dolayı her iki memenin boşaltılıp eşzamanlı olarak protez ile rekonstrüksiyon yapılması, meme kanserine yakalanma ihtimalini %5’in altına indirir. Bu koruyucu olarak etkin bir ameliyattır.
Â
Peki meme boşaltımı işlemi kimlere önerilmeli?
Bu karar ‘bence senin memelerini boşaltalım’ önerisinin çok daha ötesinde rasyonel kriterlere göre verilmelidir. Risk analizlerine göre bir kadının ömrü boyunca meme kanserine yakalanma olasılığı % 25’in üzerine çıkmışsa, genetik çalışmalarda BRCA1 yada BRCA2 gen mutasyonu saptanmışsa yada meme biyopsisi sonucu kanser öncesi bazı durumlarda bu ameliyatlar önerilerilebilir.
Â
Hangi türlerde erken teşhis olsa bile, yapılacak bir şeyin artık olmadığı en en kötü huylu ur var mı?
Meme kanseri tedavisi en mümkün olan kanserlerin başındadır. Tıp camiası üçlü negatif denilen biyolojik olarak kadınlık hormonu ve akıllı ilaca duyarlı olmayan bir meme kanseri türünün tedavisinde bazı zorluklar yaşanmaktadır. Bu hasta grubunda yaygın kullanılan hormon tedavisi ve akıllı ilaç tedavisi bir işe yaramamaktadır. Geriye tek tedavi olarak kemoterapi kalmaktadır. Unutulmaması gereken iki şey bu hasta grubu kemoterapi tedavisinden çok fayda görmektedir. Dahası kullanmaya yeni başlanan bir çok yeni ilaç geliştirilmiştir. Sonuçlar umut vericidir.
Â
Sıkıntı stres tetikleyici midir?
Bilimin cevaplayacağı en zor sorulardan birini sordunuz. Meme kanseri ile stres arasındaki bağ henüz ispat edilebilmiş değil. Deneysel çalışmalarda stres hormonlarının kanseri önleyici yolakları zaafiyete uğrattığı gösterilmiştir.  Başka bir açıdan baktığınızda stresli bir insan genelde daha çok sigara ya da içki içer dahası bunları tüketmeye başlayabilir. Yediklerine dikkat etmez, spor yapmaz, sohbet etmez, gülmez. Kendini iyi hissettirecek herşeyden uzaklaşmaya başlar. Özetle keskin sirke küpüne zarar vermeye başlar.
Â
Ailede genetik olmasa dahi Gen mutasyonunu herkes yaptırabilir mi?
Meme kanserlerinin %5-10’nu genetik geçişlidir. Genetik çalışmanın gerekli olduğu durumlar tıbbı olarak, Sağlıklı kadınlar için; Birinci derece akrabaların birinde menapoz öncesi olmak üzere 2 kişide meme kanseri yada üçünde menapoz sonrası meme kanseri olması, birinci derece akrabaların birinde çift taraflı meme kanseri, meme ile birlikte eşzamanlı yumurtalık kanseri yada erkek meme kanseri olması. Meme kanseri olanlar için; Kırk yaş altı meme kanserine yakalanmak, Üçlü negatif meme kanseri olması şeklinde özetlenebilir. Belki bu gereklilikler zaman içinde biraz genişleyebilir. Ama aile hikayesi olmayan sağlıklı bir bayanda genetik danışmanlık ihtiyacı yoktur.
Â
Her meme kanseri olan kadının memeleri alınıyor mu?
Meme kanseri olan her 10 hastanın 7 ya da 8’nde meme koruyucu ameliyatlar yapılıyorr. Dahası onkoplastik cerrahi teknikleriyle memesinin tümünün boşaltılması gereken birçok hastada eşzamanlı olarak protez ya da kas flep ameliyatlarıyla meme rekonstrüksiyonu yapılabilmektedir.
Bekçi lenf nodu örneklemesi ile birçok hastada koltukaltı lenf bezlerinin temizlenmesine gerek duyulmamaktadır. Bu da ameliyat tarafındaki kolun şişme olasılığını ciddi anlamda azaltmaktadır. Böylece fiziki kısıtlamalardan uzak komforlu bir hayat mümkündür.
Â
Meme küçültme, büyütme ve silikon işlemleri tetikleyici olma ihtimali var mı?
Dilerseniz bir onkoplastik cerrah olarak konuyla ilgili olarak nihai düşüncemi bilimsel verileri deneyimlerimle birleştirerek  söylemek isterim.  Meme küçültme, toparlama ve protez ile büyütme ameliyatları meme kanseri riskini arttırmaz. Ameliyata bağlı kapsül reaksiyonları, yağ kistleri, nekrozu gibi birçok  masum ama kafa karıştırıcı durumlar ortaya çıkabilir. Tüm bu meseleler gelişen görüntüleme yöntemleriyle tecrübeli doktorların elinde bir sorun olmaktan uzaklaşmıştır.
Â
Tedavi sürecinde psikolojik destek ne kadar önemli?
Ben bu soruyu meme kanserinin nihai tedavisinin başarısına hızla giden bir yolda çok ileri bir durağa ulaştığımızın kanıtı olarak kabul ediyorum.  Biraz daha açmak gerekirse artık hastalığı tam tedavi edilmiş ve hayatında fiziki, fonksiyonel, sosyal ve cinsel anlamda bir eksikliği olmayan bir kadından bahsediyoruz. Bu tanım bile meme kanserinin artık tedavi edilebilir olduğunun kanıtı. Sorun hastaların bir çoğu bu durumdan haberdar değil. Artık meme kanserli kadınlar tedavi edilebilir bir hastalığa yakalandıklarını düşünmelidirler. Bu süreçte bize düşen görev tanı aşamasından itibaren tüm  meme kanserli kadınlara rehberlik etmektir.  Hastalığın ilk aşamasından itibaren kendisini, ailesini, hatta yakın çevresini bir bütün olarak görüp, bu dönemleri anlatmak, sonrasında normalleşme sürecini sağlamak ve hızlandırmaktır.
Â
Son olarak eklemek istedikleriniz neler?
Gelinen son noktada, meme kanseri nerdeyse astım, romatizma gibi sizi öldürmeyen bir ömür boyu varlığıyla yaşamak zorunda kalınan kronik, dahası önlenebilir bir hastalıktır. Erken tanı çok önemlidir. Düzenli takiplerle kanser olmadan yakalamak ve koruyucu ameliyatlar yapmak mümkündür. Yeterki farkındalığımız ve hassiyetimiz artsın.
PaylaÅŸ