Paylaş
Fotoğraf: Ali GÜLERYÜZ
Bu haftaki röportaj konuğum Nurşen Aksoy ama o herkesin NURLU’su…
Lise 2. Sınıfta eğitim hayatını yarıda bırakıp Fatih Aksoy ile dünyevine giriyor. Çocukluğundan bu yana da mutfak işlerini çok seviyor. Evlendikten sonra da okuyamamak içinde uhde kalınca dışardan bitirmelerle diplomasına kavuşuyor.
Ailesine, evine gelen misafirlerine o kadar güzel ikramlıklar yapıp, o kadar güzel sofralar hazırlıyor ki, herkes artık tarif almak için sürekli aramaya başlayınca, kızı Sultan devreye girip annesine blog açmasını söylüyor. Kızı sayesinde blog işlerini de öğrenip her yaptığı pasta, böreğin ve yemeklerin tariflerini blog da paylaşınca patlıyor… Hatta büyük markalar reklam için kapısını çalmaya başlıyor… Sonra kızı Instagram’a üye olmasını söylüyor, oraya da giriyor… 6 sene önce girdiği Instagram serüvenine 50 bin takipçiyle devam ediyor, videoları binlerce kişi tarafından izleniliyor.
Hatta takipçileri sadece tarif almakla kalmıyor, pişirdiklerinin fotoğraflarını da kendisine mesaj atıyorlar.
Bir araya gelip hep tarifleri hem de hayatını konuştuk. Gurur duyduğu iki evladı, çok aşık olduğu bir kocası, pamuk dede diye bilinen babası ve dünya tatlısı annesi var…
Ve bugün de onun doğum günü! Nice lezzetli yaşlara Nurlu…
Nurlu kimdir? Nurşen Aksoy kimdir?
Adanalıyım ama Niğde doğumluyum. Bir anne, eş, yemek blogger’ı.
Nerede başlıyor hikâye?
Eğitim hayatıma evlilik nedeniyle ara vermemle başladı. Lise ikinci sınıfta okuldan ayrıldım, evlendim. Sonra 2 çocuğum oldu. Oğlum Faruk ve kızım Sultan. Büyük bir aileye gelin gelmiştim, gezmeler, misafirler, ev idaresi, çocukların idaresi ama hep bir mutfak aşkım vardı. Çocukluktan beri. Okuldan gelirdim annemin yemek kitaplarını karıştırıp derslerime başlamadan yemekler yapar, masayı hazırlardım. Kimseye de elletmez babam işten gelince ona gururla gösterirdim. Evlendikten sonra evime yaptığım yemekler, misafirlerime hazırladığım pastalarla sofralarla daha çok gelişti, merakım arttı. Tabii ki ev hanımısınız, devamlı evinizde bir şeyler pişiriyorsunuz.
Peki neden hiç cafe, restoran işine girmediniz?
Öyle bir ortam hiç olmadı. Dediğim gibi büyük bir aileye gelin olunca böyle bir ortamda gelişmedi. Evimde zaten çokça misafir ağırlıyordum. Ve her misafir benim için çok büyük bir heyecan.
Peki sonra?
Misafir geldiğinde tarif vermekten hizmet edemez duruma geliyordum. Hatta akşam evlerine gidiyorlardı, bu kez de tarif trafiği telefonla devam etmeye başladı. Sonra çocuklarım büyüdü, üniversiteye başladılar. Ben daha çok boş vakit bulmaya başladım.
Peki size gelecekleri zaman “Ya Nurlu bize sadece şunu şunu yap, başka bir şey istemiyoruz. O çok güzel” diye?
Hayır. Benim evime gelen misafirlerimde başka durum var “Acaba Nurlu bize ne yapacak, ne gibi sürpriz var” düşüncesiyle geliyorlar.
İşin kötüsü kimse sizinle yarışamaz da! Siz bu kadar donanımlıyken sizi ağırlamak da zor. Öyle şeyler oluyor mu?
Çoook oluyor. Ama ben diyorum ki “Herkes mutlaka bir şeyi güzel pişiriyordur” yani pişirmeseler bile mühim olan sofrasını hazırlamak ve misafirlerini ağırlamak. Sunmak, evinizi açmak, sofralarda insanları ağırlamak… Ben medyatik olduğum için belki insanlar çekiniyor. (Gülüyor)
Misafir gelmeden önce restoran gibi mönü çalışması yapıyor musunuz?
Kesinlikle! Kitaplardan, kendi tariflerimden çıkarıyorum ya da başka kendi kendime tarif çıkarmaya çalışıyorum. O hafta 3 farklı misafirim de olsa ayrı ayrı asla tek mönü olmaz. 3 misafire de 3 mönü çıkar.
Mesela akşam yemeğe birileri gelecek diyelim. Nasıl bir mönü olmalı?
Önce kim gelecek? Erkekli bir misafir mi yoksa sadece kadınlar mı? Önce ben bu şekilde işe başlarım. Kimler gelecek, yeme potansiyelleri (Gülüyor) kadın grupları gelecekse daha hafif, daha salata vari, ızgara et. Erkekler geliyorsa mutlaka bir sıcak et, pilav ve daha geleneksel yemekler yapmayı tercih ediyorum. Kadınlara sütlü tatlı, erkeklere daha şerbetli tatlılar yapıyorum.
Diyelim ki misafirimiz gelecek. Nasıl işe başlanmalı. Kaç çeşit zeytinyağlı, ara sıcak.. Ana yemek olmalı?
Ana yemek ile yanındaki yapacaklarımız örtüşmeli. Ana yemekle, mezeler, salatalar uyumlu olmalı. Mesela kuzu tandır yaptım, yanına iç pilav. Mutlaka ara sıcak yaparım, etli yaprak sarması ve içli köfte olabilir ya da başamelli, kuşkonmazlı krep olabilir. Mevsimine göre ya enginar ya kereviz olur. Zeytinyağlı dolma olabilir, pancar dolması, kestaneli lahana olabilir. Yoğurtlu bir meze hazırlarım mutlaka. Erkekli misafir ise mutlaka börek olur sofrada.
Kaç günde kaç saatte hazırlıyorsunuz bunları?
Market işimi bir gün önceden hazırlarım. Etin marinesini bir gün önce yaparım, zeytinyağlıları bir gün önceden yapar dinlendiririm. Diğerlerini sabah başlarım ki be güne çok erken başlarım.
Kendi kişisel hazırlığınız?
Aslaaa bakımsız kimsenin karşısına çıkmam. Hemen hazırlanırım, topuklu ayakkabılarımla karşılarım. Asla fönsüz çıkmam. Ellerim hep manikürlüdür. Hep yemek yapanların elleri manikürsüz bilinir ama benim için el bakımı çok önemli.
Ani misafir gelirse?
Balık hazırlayabilirim. Yanına salata çeşitleri filan.
Her hazırlığı yaptınız ama yemekler olmadı. Yandı, tadı olmadı gibi şeyler başınıza geldi mi?
Hayır. (Gülüyor)
Hiç mutfak işlerinden anlamayan bir kişi sizin tarif kitabınızı alıp işe girişebilir mi?
Kesinlikle! Genelde böyle tarifler paylaşmaya çalışıyorum çünkü mutfaktan kaçırma değil, mutfağı sevmelerini istiyorum. Damak tatlarımıza uygun şeyler. Tabii ki arada değişik pastalar, zorlu tarifler var ama benim tarif verme şeklim konuşma diliyle. Annelerimizin bize tarif anlatması gibi yazıyorum.
“Tarifinize göre yaptım ama tutmadı.” Diyen var mı?
Hayır. En küçük püf noktasına kadar yazıyorum. Bir de her an bana takipçiler ulaşabiliyor. Mesaj atıyorlar, yorum yazıyorlar hemen cevap veriyorum takıldıkları bir şeye. Önem gösterip, yardımcı olmaya çalışıyorum. Herkes yapabilsin, eline attığı bir şey boşa çıkmasın, araya gitmesin istiyorum.
Tamam, bu kadar konuştuk ettik ama “Nurlu” nerede patladı?
Yaklaşık 6 senede oldu. Hiçbir zaman takipçim artsın diye çırpınmadım. Kızım bir gün “Anne neden blog açmıyoruz” dedi. Açtı, sonra bana da öğretti ama yapamadım, kızıma mail atıyordum kızıma, o da yayına alıyordu. Sonra “Anneciğim sen yapabilirsin artık” dedi, ben başladım yayına. Yavaş yavaş yayıldı büyüdü. Sonra da Instagram oldu. Kendiliğinden bir izleyici kitlesi oldu. Ama önce Adana ile başladı tabii, Adanalı zaten beni biliyordu. Sonra inanamayacağım şekilde büyüdü. Ben bile şu duruma gelmesine şaşırıyorum. Dünyanın her yerinden beni izleyip, takip ediyorlar.
Mesela?
İngiltere’deyiz, bir mağaza. Kızım da kabine deneye girdi. Sonra bir kadın da arkasından girdi, geri çıktı. Bana dönüp “Siz Nurlu değil misiniz!” dedi, Türk bir hanım. Kızım geldi o sırada “Anne ne oldu” dedi. Yani bu şekilde tatlı karşılaşmalarımız var. İnsanların sevgileri çok güzel, gösterdikleri tepkiler çok güzel. Beni sevmelerini seviyorum. Çok güzel bir duygu.
Zaten büyük bir ailesiniz, büyük de bir aileye gelin gelmişsiniz. Zaten kalabalık yaşamışsınız. Şimdi de bu şekilde bilinen bir kadınsınız. Fark var mı?
Var… Farklı arkadaşlıklar edindim, insanlar tanıdım. Hobimi meslek haline getirdim. İş kapısı oldu. Şefler, kitap yazarları arkadaşlarım oldu. Birçok kesimden insanlarla tanıştım. Hayatımı bence güzelleştirdi, maneviyatımı yükseltti. İnsanlarla bilginizi paylaşıyorsunuz bundan güzel bir şey var mı? Hatta bloğumun da ilkesi buydu.
Gerçekten her tarifi paylaşıyor musunuz?
Evet. İstiyorum ki insanlar benim gibi yapsınlar, yapabilsinler. Onlar da mutfaktan keyif alsınlar. Yemek pişirmekten mutluluk duysunlar bana göre mutfak en büyük terapi.
Üretmek güzel bir şey değil mi?
Aynen. Bana göre masada ailece oturup hep beraber yenen yemekler ailelerin en büyük bağlayıcısıdır.
İlla ki şık sofralar hazırlamak için en pahalı markalardan olması, en iyi yerlerden alınması gerekmiyor değil mi? O mesajı da alalım…
Kesinlikle! Alaçatı’ya, Bodrum’a gittiğim zaman pazarlara gidiyorum. O örtülerle masamı hazırlıyorum, pastalarımı onlarla sunmaya çalışıyorum. Bahçeden bir çiçek koparıp süsleyebilirsiniz, meyvaları güzel servis yapabilirsiniz.
Kaç takım tabak var sizde?
Ben bu konuda fazla meraklıyım. (Gülüyor) Tabii insanların kullanacağı miktarda olmalı. Mesela çeyizimden takımlarım var. Ama renklendirecek küçük setler alabiliyorum bazen. Küçük objeler filan.
Mesela evde olmazsa olmaz nedir?
Mutlaka her gün bir tatlı pişer. Ya sütlü, ya şerbetli ya da bir kektir. Evimde mutlaka olmalı, aile apartmanında oluyoruz. Misafir olmasa da pişer, dağıtıyorum. Mahallemizdeki esnaflarımıza yemek indirmekten keyif alıyorum.
Sizin apartmanın altında esnaf olmak istedim bir an!
(Gülüyor) Ramazanda mesela tepsi tepsi yemekler gönderiyorum. Kocaman tencerelerle yapıyorum yemekleri.
Eşiniz nasıl yemekleri seviyor?
(Gülüyor) (Bana antin kuntin yemek pişirme, kurufasülye pilav yap) der. Evde kurufasülye piştiğinde hemen mesaj atıyorum.
Sizin tarifleri alıp yapan ve bunları satarak evinin ekonomisine katkı sağlayan kadınlar da var mı?
Var tabii. Devamlı mesaj atıyorlar. Mesela bazı pastaneler benim tarifleri yapıp satıyor. Bir kızımız vardı, geldi burada beraber yaptık, öğrendi şimdi evinin ekonomisine katkıda bulunuyor.
Pastanelere kızmıyor musunuz?
Hayır. Katkısı olsun istiyorum. Kafelerde, lokantalarda girişimcilere destek vermek hoşuma gidiyorum. İnsanlar benim adımla da oraları tanısınlar istiyorum. “Nurlu’nun tatlısı” adıyla çıkıyor mönülerde.
Size tarif veren var mı?
Var tabii. Herkes yöresel tariflerini veriyor. Ama mutlaka o yörenin dersine çalışıyorum. Yemeğin hikâyesini araştırıyorum. Araştırmadan da insanlara sunmuyorum ki yanlış bir öneride bulunmak istemem.
Workshop’lar da yapıyorsunuz, şu aralar var mı?
Kış döneminde var. Şuaralar daha çok sosyal sorumluluk projeleri var. Belediyeevleri’ndeki hanımlarla sohbetler yaptık, work-shop yaptık. Çocuklar için okullara gidip kurabiyeler yaptık. İki tane de kitaba tarif verdim. Biri Sana’nın anneler günü için hazırladığı kitaptı. Bir de Favori Lezzetler diye bir grupta yazıyorum yine onların bir çalışması oldu. Oraya da 3 tarif ile dâhil oldum. Ve onun gelirini de Kanserli Çocuklara bağışladık. Şiddet Gören Kadınlar Derneği ile bir araya geldik, beni Örnek Hanım seçtiler. Osmaniye İşkadınlarıyla buluştuk.
Yakın tarihte sadece size ait kitap çalışması olacak mı?
İleride olacak, biraz daha tarif birikimim olması lazım. Çocuklarıma bırakacağım bir kitap olsun istiyorum.
Birçok tarif paylaşıyorsunuz. Ama iki tarifi vermiyorsunuz. Neden?
Magnolia tarifim bloğumda var am bir tane ayrıca var onu vermiyorum. Bir de Chiffon kek var, onu da vermiyorum. Kendime saklıyorum. (Gülüyor) kendime ait, bana saklı tarif olsun istiyorum böyle gizemli olsun.
Mesela Adana’nın börekçileri çok meşhur oldu. Sizinle de tarif için iletişime geçen var mı?
Var. “Bi Tepsi” ilk açıldığında benimle iletişime geçti. Tatmam için hem börek hem de tatlı getirdiler. Beraber oturup tattık. Hiç kimse daha bilmiyordu, çok yenilerdi. Önerilerimi yaptım lezzet anlamında. Sonra da sosyal medya önerilerinde bulundum. Şuanda çok iyiler, kendilerini çok geliştirdiler.
Anneniz ve teyzeniz evlenmenize en büyük etken. Daha sonra erken evlendirdikleri için pişman oldular mı?
(Gülüyor) şöyle… Babam, Adana’nın en eski avukatlarından. O zamanlar ben de Kurttepe Anadolu Lisesi’nde okuyordum ki babamda okuma konusunda çok istekliydi. Sonra dışarıdan bitirdim okulu. Ama benim sonrasında pişmanlığım olmadı, kocamı çok seviyorum. Ama okumak isterdim. Yurtdışında filan. Mesela babam beni hep çok destekler. Kocam da destekler, çocuklarım da destekler. Mesela babamı sosyal medyada “Pamuk dede” olarak bilirler.
En çok neyi merak ediyorsunuz?
Acaba okusaydım, hangi bölümü okurdum. Bunu hep merak ediyorum. Hiçbir şeyden pişman değilim ama bunu merak ediyorum. Dünyaya çocuk getirdim, onları büyüttük. Çok büyük bir gurur bu benim için.
Anneniz nasıl yemek yapar?
Çokkkk güzel yapar. Teyzem de çok güzel yapar. Annem zaten hep “Teyzene çekmişsin” der. Mesela bütün kız kardeşlerimle Adana kebap yapmasını biliriz.
En çok hangi tarifler soruluyor?
Hepsi… Tatlı pasta daha önde, börek çok önde. Ama sofra düzenini de çok soran var. O kadar çok teşekkür alıyorum ki. Mutluluk duyuyorum.
Her reklamı kabul ediyor musunuz?
Hayır, profilime uyan olursa anca. Elimden geldiğince seçici oluyorum.
Hedefte ne var? Mesela yemek programı düşünüyor musunuz?
Olmasını isterim. Ama bir programa çıkıp yapmak değil de kendime ait bir yemek programı yapmak istiyorum. Yemek eğitmeni olmak istiyorum. Bir de dediğim gibi çocuklarıma bırakacağım çok güzel bir yemek kitabı hazırlamak istiyorum.
Ünlü şef Yunus Emre Akkor ile tanışma hikâyeniz vardı bir de, anlatır mısınız?
Bir gün benimle iletişime geçti. Programında yemek tarifimi yapmak için müsaade istedi. Benim için o kadar gururlu bir şeydi ki. “Tabii ki” dedim “Başımla…” bu şekilde birbirimizi tanıdık, bilgi alışverişinde bulunur olduk. Sagolsun programlarında bana haber gönderiyordu, “Sizin sofranıza misafir olmak isterim” diye. Bir gün kardeşimle kebapçıdayım, fotoğraf attım. Hemen haber geldi “Bir yere ayrılmayın Yunus Emre Bey geliyor” diye. Orada tanıştı. “Ne zaman içliköfte yiyoruz” dedi eşi Elif Hanımla beraber bize geldiler, çok keyifli bir gün geçirdik. Çok lezzetli eli var, o kadar az malzeme ile nasıl muhteşem lezzetler çıkarıyor. Sağolsun kendi de benim yaptıklarımı çok beğendi. Eşi çok beğendi.
Bir reklam vardı. Adam arkadaşlarını davet ediyor eve, karısı da “Tabii gelsinler” diyor kapıdan Vedat Milor, Arda Türkmen giriyor. Sizin durum da bu olmuş.
Aynen öyle oldu. (Gülüyor) Yediğine göre sevdiğin düşünüyorum.
Şimdi arkadaşlarınızı anlıyor musunuz?
(Gülüyor) kesinlikleee!!!
Sürekli mutfakta mı geçiyor hayatın, özel durum nasıl?
Hayır değilim. (Gülüyor) Sofram mükemmel olacak, yemeklerim taze olacak ve ben çok bakımlı olmalıyım. Sofram, yemeklerim ve ben bir bütün olmalıyım. Bakımlı olmayı çok seviyorum. Saçlarımın bakımlı olmasını çok seviyorum.
Peki bu kadar mutfakla iç içe olan biri olarak. Şu sebze cilde iyi gelir, saçlara iyi gelir gibi bilgiler de var mı?
Var. Yağlarla saçlarıma bakım yaparım. Kayısı yağını cildime sürmeyi çok seviyorum. Yoğurtun içine zeytinyağı koyup, ellerime masaj yaparım. Tırnaklarım beslensin diye zeytinyağı, limon kürü yaparım.
Paylaş