Paylaş
Fotoğraf: Ali GÜLERYÜZ
Bu haftaki röportaj konuğum Fatma Sütcü… Adana ekonomisinde önemli rolü olan Abdioğulları Plastik Ve Ambalaj Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütcü’nün 5 çocuğundan biri…
Böyle bir kimliğe sahip bir babanın kızı olmak hem avantaj hem dezavantaj.. Fatma Sütcü bu kimliği hiçbir zaman kendine avantaja çevirmemiş. Her defasında kendi emekleriyle bir şeyler yapmaya çalışmış.
En büyük kardeş Neşe Sütcü, aile şirketlerinin İstanbul ayağıyla ilgileniyor, Merve Sütcü Adana’da ki fabrikada… 4 numaralı kız kardeş Safiye Sütcü ise İnsan Kaynakları mezunu ve Fatma Sütcü “Babamdan Safiye’yi de ben aldım, bir Sütcü de benim yanımda olmalı” diyor…
Çocukluğundan beri hayali Moda okumak… Ama aile şirketleri olduğu için kendilerinden beklenilen mezuniyet sonrası işlerin başına geçmeleri. Neşe ve Merve bu şekilde ilerliyor… Fatma ise Bilkent Üniversitesi’nde Muhasebe Bölümünü okuyor… “ O kadar isteksizdim ki bu bölümde, tam 7 sene sürdü mezun olmam” diyor…
Tabiri yerindeyse istediği mesleği yapmak için kendini parçalıyor. Baba yine de aynı fikirde, değişmiyor ama kızının mücadelesini de görüyor…
Sonunda Fatma, hayallerine adım adım ulaşmayı başarıyor. Önce Moda okuluna kaydını yaptırıyor, devam ediyor… Sonra ünlü bir markanın mağazasında tezgâhtar olarak çalışmaya başlıyor… Sonra yurtdışına gidiyor moda eğitimlerine orada da devam ediyor… Sonunda ailesinin de desteğini alarak hayallerine kavuşup, kendi butiğini açıyor. Feboom! Mağazanın adı da kendisi gibi farklı… Kıpır kıpır bir kız, gözü sadece hayallerinde… İnanılmaz mütevazı… Pandora sokağının hemen sonuna doğru, sol tarafta mağazası…
Röportaj çekimlerine Fatma Sütcü’nün destekçileri olan kız kardeşleri de katıldı… Hatta hepsi o kadar kardeş dayanışması içerisinde ki, Feeboom’un kıyafetleriyle dâhil oldular…
Fatma Sütçü kimdir?
Adana’da doğdum, 29 yaşındayım. Başkent Lisesi’nden mezunum. Bilkent Üniversitesi Muhasebe Bilgi Sistemleri, Fransızca Bölümden mezun oldum. Bilkent’te okurken muhasebe ile hiçbir ilişkim olmadığını anladım. O yüzden de hem tiyatro kulüplerine hem de tasarım kurslarına katıldım. Tiyatrodan devam edemedim ama stilistlik kursuna devam edip, çizim öğrendim. 7 senede bitirdim muhasebeyi. Bunun tek sebebi moda okuyamamanın bocalamasını yaşadım. Orada karar verdim “Tamam olmayacak bu iş” dedim.
Muhasebe seçmenin sebebi baban mı?
Babam. Üniversite sınavına girdikten sonra tercih listesi hazırladık. Benim ilk tercihim Mimar Sinan, Sahne Sanatları’ydı, ikinci tercihim İzmir Ekonomi Üniversitesi Moda Tasarım bölümüydü.
5 kardeşsiniz, beşinizin de üniversite tercihlerinde babanızın yönlendirmesi oldu mu? Sonuçta ortada bir aile şirketi de var?
Evet, ortada bir aile şirketi var ve birlik beraberlikle bu aile şirketini devam ettirmek diye bir şey var. Ama zorlaa “Hayır, sen buraya geleceksin!” gibi bir baskı da yok.
“Ama beni seçersen de hani iyi olur” durumu yok mu?
“Beni seçersen iyi olur ya da dışarda git çalış ama dönüşün bana olsun. Benim sizlere ihtiyacım var.” Diye düşünce vardı tabii.
Peki şu var mı, “Önce dışarda pişeceksiniz sonra bana geleceksiniz ya da fabrikaya geldiğinizde sıfırdan başlayacaksınız” düşünce var mı?
Var tabii. Tabii öyle dokumadan sıfırdan başlamak gibi değil de donanımına göre o alanda sıfırdan başlanılıyor. Dışarda çalışma özgürlüğümüz de var. “Sonra bana gelirseniz iyi olur” diyor çünkü beraber büyümek istiyor.
Bekir Sütcü’nün kızı olmak zor mu?
Çooook zorrr!!!
Ne anlamda?
Her anlamda çok zor! Çok başarılı bir adamın kız çocuğu olmak gerçekten zor!
Aynı başarı sizlerden de mi bekleniliyor?
İlla ki! Hiçbir zaman bunu yansıtmasa da bize.
Çevre olarak mı yoksa aile olarak mı bu beklenti var?
Çevre hiçbir zaman ne babamın ne de benim umurumda oldu. Sadece babamın beklentisi, “Beni geçsinler, benden daha çok başarılı olsunlar. Kendi ayaklarının üzerinde dursunlar. Ekonomik özgürlükleri olsun.” Şeklinde.
Bu sana ne kazandırdı?
Şuan ki halimi! 29 yaşındayım ve çocukluk hayalimi gerçekleştiriyorum, bunu kazandırdı bence.
Nasıl bir sürecin oldu?
Bilkent’ten mezun olduktan sonra İstanbul’a gittim. İstanbul Moda Akademisi’nde Moda Editörlüğü okudum, Vakko Esmod’ta da Moda Yöneticiliği okudum. Bununla beraber Palladium Vakko Butik’te de tezgâhtarlık yaptım. Moda dediğinde yelpaze o kadar geniş ki! Ya moda yazarı olursun, ya tasarımcı olursun, ya moda tasarım ekibinde olursun, ya modayı yöneten olursun, ya dergisinde çalışırsın, ya mağazada çalışırsın. Mesela ben çizim yaparken, dikiş yaparken sıkıldığımı fark ettim. Hepsini denedim, moda yazarlığı da yaptım o da olmadı. Benim en sevdiğim insannnn!!!! Kadınnn!!!!
Kadın!!! Genelde kadınlar kendinden güzellerden hoşlanmaz vs vs gibi bir durum var, gerçekten farklısın!?
O ego işte!!!! Bende yok mu? İlla ki ben de ego var, insanım sonuçta. Ki karşımdaki benden güzel olduğunda içimmm açılır. Takım arkadaşlarım da o olurdu mesela. “Benden çok güzel bir kız geldi ben ona satış yapıyorum” düşüncesine girerlerdi. Çok şükür hiç öyle bir şeye kapılmadım.
Peki ailenin en çılgını sen misin?
Evet. (Gülüyor)
“Fatma dur, bir sakın. Dur biraz, yavaş…” gibi haller oluyor mu?
Biraz.
Sonra ne oldu, her şeyi denedin baktın?
Dışardan maymun iştahlılık gibi görünse de ben her şeyi denemek istedim, tecrübelenmek istedim. Sonra perakende de olmak istediğimi anladım. Sonra Londra’ya gittim. Kafaya koymuştum zaten gidecektim ama iş deneyimi kazanmak istemiştim. İşten ayrıldım Londra’ya gittim. London Fashion of College’a gittim. 6 ay orada eğitimler aldım.
Dikişi ve tasarımı sevmediğini söyledin. Peki ama tasarlayıp diktiğin bir şeyi başkasının üzerinde görsen seni mutlu etmez mi?
İlerde edebilir. Hedeflerim arasında üretim var. 2. yılın sonu 3. Yılın başı gibi yapacağım. Atölye işine girip, Feboom etiketleriyle çıkacağım piyasaya.
Kombinleme yapacak mısın? Çanta, ayakkabı aksesuarları gibi?
Evet evet, aksesuar var zaten. Ayakkabı, çanta da girecek.
Peki “Şu modaymış bunu mağazama getireyim” misin yoksa “Bunu patlatırım moda olur, bunu mağazama almalıyım” şeklinde mi düşünüyorsun ürün seçerken?
İkisi de var ama daha çok kendi modamı yaratmaya çalışıyorum. Mesela herkes diyor ki “Aaa bu çok Over size, bu bedenler çok büyük, neden bedenler standart, neden getirdin?” diyorlar. Ben biraz dünya modasını takip ettiğim için. Özellikle mercek altına aldığım Almanlar var. Normalde kötü giyinirler ama son 2-3 yıldır çok güzel giyiniyorlar.
Gerçekten mi?!
Blogger’ları şuanda dünyayı yönetiyor!!! Amerika’nın bir stili olduğunu düşünmediğim için Avrupa diyorum. O yüzden dünyada Over Size modası var. “Aaa Feboom bize bunu alıştırdı” diyen var artık.
Feboom adı nereden geliyor?
Benden! Adım Fatma ama Fatoş deniliyor. Ablam bir gün çocukken “Üfff çok uzun adınnn, Sana Fe dicem” dedi. “Feee ne yaaa, böyle isim olur mu!” dedim. Sonra arkadaş çevremde filan adım Fe kaldı. Moda Akademisi’ne gittiğimde de bir kimliğiniz olacak dediler, ben zaten Fe’ydim. Feboom oradan geliyor.
Her eğitim bitti. Sonra butik kararı nasıl çıktı?
7 yaşında!!!! Okul notlarımın arasında barkod çizmişim mesela.
7 yaşından beri bir hayaldi, neden tercih etmedin?
Babam müsaade etmedi.
Sonra nasıl ikna oldu?
Mücadelemi gördü. Mücadeleme hayran kaldı. “Sen niye beni dinlemiyorsun da kendi yolunu çizdin” gibi gibi. (Gülüyor) Bir anlık bile vazgeçmedimmm!!! 4-5 yaşından beri babam işyerine götürürdü kardeşlerimi, ben gitmezdim. Götürürlerse de oturur çizim yapardım, kalemimi elimden alırlarsa da ağlardım. Ya da evde kalıp bebeklerime elbise dikerdim. Ben hep böyleydim ama babam inanmak istemedi. “Yok ablaları gibi olacak benim kızım” diye inandı. (Gülüyor) Bu arada ablamlar inanılmaz çalışkan, sorumluluk sahibi insanlar. Familyaya ters durum, iplik, ambalaj, plastik sektöründe, neredennn çıktııı bu moda olayı vardı.
Abdioğulları Plastiği’n kıyafet tasarım yarışmasındaki elbiseyi sen mi yaptın?
Hayır. Abdioğulları bambaşka ben bambaşkayım. (Gülüyor)
Merve Sütcü; Tamamen çalışanlar yaptı.
Neşe Sütcü: Elbiseyi temsil eden kişiden fikir çıktı. Şirket çalışanları için bir çalışma faaliyetiydi.
Çuval tasarım ihtiyacı olsa yapar mısın?
Neden olmasın! Zaten babamla planlarımız var.
Son yıllarda butik patlamasını nasıl değerlendiriyorsun?
Gelişme olarak görüyorum bunu. Bir ürünün herkese ulaşması olarak değerlendirmek gerek. Herkes Zara olmak zorunda değil. Dünya markaları içinde de artık Made in Turkey diye bir gerçek var. Bizim kumaşlarımızla “Aynı onların taklidini yapalım” deyip bir işe koyuldu üreticiler. Biz de ondan faydalandık ve herkes bu işi yapmak istiyor gibi bir şey oldu. Ama herkes bunu yapamıyor. Bu işi yaparken biraz kalite biraz samimiyet durumu var.
Tasarlayıp yıllar sonra karşına çıkan bir şeyler var mı hiç?
Ayakkabı tasarlamıştım, topuğunu F harfi yapmıştım. Şimdi çok ünlü bir markanın topuğu o şekilde. Allah’tan o zaman çizmişim elimde belgelerim var diye gülüyoruz.
Hangi konularda ailenin fikirlerini alırsın?
Ticari konularda.
Peki senin ticari fikirlerin ailen için ne kadar önemli?
Önemli… Bir yerde dizginlemeleri oluyor. Ben biraz uçuk düşünüyor olabilirim ama söz de dinlerim ama ya, aykırı filan olabilirim ama ortak noktada buluşurum.
Bu süreçte en büyük destekçin kimdi?
Annem!!!! Babam tasarım okuluna da gitmeyeceksin demişti. Annem destekledi ve gizli gizli gidip başladım. Vakko’ya işe girerken de yalvardım “Çok ihtiyacım var bu işe” dedim. Kimliğimi öğrenince almıyorlardı çünkü!!! Adana Beymen ve Vakko almadı mesela işe. İstanbul’a gittim o yüzden. Orada Kimse ailemi tanımıyordu. CV’mde Bilkent dikkat çekiyordu sadece.
Şimdi bu mağazada Safiye kardeşinle sanırım devam ediyorsunuz?
Evet, mağazada beraber devam ediyoruz. En büyük yardımcım şuanda sağolsun. Safiye’yi babamdan çaldımmmm. Parasal konular tamamen Safiye’ye emanet.
Safiye Sütcü: İnsan Kaynakları mezunuyum ki bu alanı çok istiyordum. Ama Fatoş, “Mezuniyet sonrası beraber çalışmak ister misin?” diye sordu. Kabul ettim ve şimdi çok seviyorum bu sektörü de.
Peki babanın bu butiği açmandaki katkısı ne kadar büyük?
Çooook büyükkk!!! Ne zaman benim bu isteğimi anladı o zaman hep arkamda, yanımda oldu.
“Gel fabrikada çalış, 1-2 sene paranı biriktir, sermayene öyle destek vereceğim” dedi mi?
Hayır hayır, KOSGEB’ten aldım desteği. Babamın hala kanatları altındayım. En büyük hayalim ilk tekerleğim döndüğünde, annemle babamı kazandığımda İtalya’ya tatile göndereceğim.
Tabii bu tatilin de bir maddi limiti olacak mı?
Ucuzuuu canımmmm!!!! (Gülüyor) Babam “Yeter kiii sen kazan kızımmm, sıkıntı değil. Sen öyle şeye takılma” diyor. Vakko da ilk maaşımla babamla, anneme hediye almıştım. Kendi maaşınla o his pahabiçilmez.
Bu mücadelen sana ne öğretti?
Hayallerinden vazgeçmemeyi. “Ben bu işi yapabilir miyim?” acaba diye gelip konuşuyorlar. Kendimi görüyorum. “Biri benim elimden tutsun, sesimi duysun yaa ben bunu istiyorummm” diye herkesle konuşurdum, akıl alırdım. Bir de ben açık açık “Bunu öğrenmek istiyorum, bu nasıl?” diye çok soru sorarım.
Paylaş