Paylaş
Bu haftaki röportaj konuğum Anavarza Bal Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Can Sezen. Konumuz Arı yetiştiriciliğinde dünya ikincisi olan Türkiye’de sektörün durumu…
95 yılından bu yana ciddi yol kat eden bir marka olarak, AR-GE’nin önemini, sahte bal piyasasını, markalaşmanın önemi gibi konuları konuştuk. Ayrıca Can Sezen’in sektöre dair önemli çalışmaları, tespitleri ve Türkiye’nin arı yetiştiriciliği konusunda önemli talepleri var…
Can Sezen kimdir, biraz sizi tanıyalım?
1982 Kozan doğumluyum, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun oldum, okurken ve sonrasında aile şirketimiz olan Anavarza Bal’da birçok görevde bulunduktan sonra son 5 yıldır Genel Müdür olarak görev almaktayım. İşlerim dolayısıyla daha çok İstanbul’da bulunuyorum. Ayrıca bölgemizde bulunan Girişimci Ekosistemi Derneğinin Yönetim Kurulu Üyesiyim, sektörümüz ile ilgili İstanbul’da yeni oluşturulan Güvenilir Gıda Platformu Kurucu Üyesiyim.
Ticaret hayatınıza öncelikle hangi sektörle adım attınız?
1979 yılından buyana Kozan’da ticari faaliyetlerini sürdüren bir aile şirketiyiz. Hayvancılık ve perakende sektöründe bölgeye hizmet veren işler yaptık, sonrasında ise Anavarza Bal ile ülke genelinde (hatta dünyanın birçok ülkesinde) tüketiciye ulaşan ulusal marka yolculuğu başlamış oldu.
Anavarza Bal olarak ne zaman hayata başladınız?
1995 yılında Anavarza markası ile bal üretimine başladık.
Anavarza ismi de Kozanlı olmanızdan mı?
Aynen… Anavarza ismi bölgemizin sembolü olan Anavarza Antik Kenti’nden aldık. Üretim tesisimiz de Türkiye’nin en çok bal üretilen ilçesi Kozan’da yer almaktadır.
Ürün temini de bölgeden mi peki?
Evet, aile olarak nesillerdir bu bölgede yaşadığımız için bölgeyi ve bölge arıcısını iyi tanımaktayız dolayısıyla ürünlerimizin büyük çoğunluğunu bu bölgeden temin ediyoruz. Anavarza Bal’ın bulunduğu coğrafyadaki arıcılar gezici arıcılık yapmaktadır; dolayısıyla arının konakladığı yerler bitki çeşitliliği bakımından oldukça zengin. Bu sayede Kozan’ın bal konusundaki liderliğini ve Türkiye’nin zengin çiçek florasını bölgenin kalkınması için bir fırsat olarak görerek üstün lezzete sahip balları kavanozlayıp farklılaşmış ve ulusal bir marka olmayı başarmış durumdayız. Anavarza Bal olarak markamızın var oluş amacı üstün lezzete sahip ballar kavanozlamaktır.
“10 milyon TL’lik yatırım”
Arı yetiştiriciliğinde Türkiye, dünya ikincisi… Peki Anavarza Bal’ın sektördeki oranı nedir?
Türkiye, dünyanın ikinci büyük arıcılığına sahip, Adana ise şu an ülkemizde ilk 3 bal üretim merkezinden birisi. O yüzden bölgemiz için de arıcılık çok önemli bir sektördür. Ayrıca bir diğer önemli konu bildiğiniz üzere Çukurova bir tarım bölgesi ve arının bal üretmenin dışında esas önemli görevi bitkilerin tozlaşmasını sağlamaktır, birçok ülkede verimliliği artırdığı yönünde de çalışmalar mevcuttur dolayısıyla tarım yönüyle kuvvetli olan bölgemizde arının ayrıca bu anlamda da önemi büyüktür.
Adana’da kaç tane bal tesisi var ve Türkiye’deki toplam pazar payı oranı nedir?
Adana’da bizim dışımızda 3-4 tane daha bal tesisi bulunuyor. Anavarza Bal olarak özellikle 3-4 yılda yapmış olduğumuz 10 milyon TL’lik yatırım ile dünyanın ilk 10 tesisi arasında yer alıyoruz. Ülkemizde ise Pazar payı ve bulunurluluk olarak şuan iki büyük markadan birisiyiz.
“Biz sektöre şu yenilikleri getirdik, şunları yaptık…” cümlesinin altını nasıl doldurursunuz?
Ülkemizde ve dünyada ilk olan birçok çalışma yapmıştık. Türkiye’de ilk defa Krem Bal’ı ürettik. Yine dünyada var olan ancak ülkemizde ilk olan Anavarza Toz Bal’ı ürettik, şuan gıda endüstrisinde birçok ulusal marka tarafından bizim Toz Bal ürünümüz kullanılıyor.
Yani?
Yani, yakın zamanda tüketicilerimiz şeker yerine çaya, kahveye ekleyebileceği şekilde şekere ikame ve daha doğal daha sağlıklı bir ürün olarak kullanabilecekler ve Türkiye’de ilk olan bu ürünümüz ilerleyen zamanda raflara girmiş olacak.
Bu arada tat kurulumuz var demiştiniz, biraz bahseder misiniz?
Dünyada sektöründe ilk olan bir departman bu. Anavarza Tat Kurulu Departmanı, Anavarza Bal Tat Kurulu, Duyusal analiz yöntemiyle, arıcılardan gelen tüm ürünleri numune aşamasından başlamak üzere üretim öncesi ve harmanlama sonrası fiziksel ve kimyasal tüm güvenilirlik analizleri dışında tek tek lezzet testine tabii tutar. Tek bir amaçları vardır, sadece üstün lezzete sahip balları sofralarla buluşturmak. Bu kurulun başkanlığını babam halen yapmaktadır.
“AR-GE desteği alıyoruz”
95 yılından bu yana Anavarza Bal olarak ciddi bir yol kat etmişsiniz… Bu süreçte ne gibi zorluklar yaşandı, markalaşma yolunda ne gibi adımlar attınız?
Bildiğiniz üzere artık dünyada markalaşmak çok zor ve uzun bir yolculuk, dolayısıyla bizlerin de bu süreçte zorlandığı birçok zamanlar oldu. Ama en zor ve sancılı dönem 2011 yılında başlayan markalaşma sürecinde bizim için büyük bir adım olan hem tesis yenileme süreci hem de markamızın kavanoz tasarımından tüm söylemlerine kadar yenilendiği dönemdi. Hatta şöyle bir süreç yaşadık, şuan ki Anavarza Bal kavanozu bize ait bir tasarım çalışması ve Oya Akman ile çalıştık bu süreçte, her şey tamamlandı o dönemde lansman yapıldı ancak Anadolu Cam kavanozu, teknik sebepten dolayı üretmeme kararı aldı. Ve biz 15 gün ne diyeceğimiz ne yapacağımızı bilemedik ama sonunda çözüldü bu durum. Bunun gibi birçok zorlukla karşılaştık. Ama sonunda da kavanozumuz hem tüketici nezdinde beğenildi hem de yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere 4 ödül aldı.
Ürünlerinizin üretiminde AR-GE çalışmalarında üniversite desteği alıyorsunuz. Bu kadar detaylı olması çok normal fakat bazen buna önem verilmeyebiliyor. Sizin önem verme sebebinizi öğrenebilir miyim?
Günümüz dünyasında ne iş yapıyorsanız yapın hangi koşullarda olursa olsun hedefiniz kendi sektörünüzde ilklere yerleşmek ise farklılaşmak zorundasınız. Dolayısıyla bu farkındalığı da yapabilmeniz için detaylı Ar-Ge çalışmaları gerekebiliyor ve hatta kendi tesis veya tecrübelerinizde yetmiyor, destek olarak üniversitelerin ilgili bölümlerinden destek alabiliyorsunuz. O yüzden hedeflerimiz doğrultusunda birçok Ar-Ge çalışması yapıyoruz ve destek almaya çalışıyoruz.
“Balın kimliklendirilmesi önemli”
Kaç çeşit bal üretimi var?
Balın çeşitliliği arının çiçeklerden aldığı nektardaki polene göre belirleniyor. Yani arı hangi çiçekten hangi poleni alıyorsa baldaki zenginlik odur. Dolayısıyla ülkemiz bu anlamda çeşitlilik bakımından çok zengin. Birçok bal çeşidi bulunuyor, başta Narenciye(Portakal) çiçeği balı olmak üzere ıhlamur, kestane, lavanta, keven-kekik, keçiboynuzu gibi.
Kimliklendirme açıklamanız var, onu biraz detaylandırır mısınız?
Birçok platformda da dile getiriyoruz ülkemiz bal sektörünün ihracatının artması ve dünyada söz sahibi olabilmesi için mutlaka bu çeşitliliğin kimliklendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor. Birçok sektörde olduğu gibi dünyaya ihracat yapıyoruz ancak varille, bunu markalı yapabilmek için özellikle ülkemizde bulunan yaklaşık 500 ballı endemik bitkiden çıkan balın kimliklendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor.
Taklit edilmesi çok kolay olan bir ürün pazarında bulunmak savaşların en büyüğü mü?
Balda en büyük sorunlardan birisi bu, bal taklidi kolay, tahlili zor bir ürün. Anavarza Bal olarak şuan dünyada analiz olarak tüm analizleri yapan bir bakanlık tarafından da akredite edilmiş laboratuvara sahibiz ve şuan balda 70 analize bakıyoruz. Numuneden başlayan süreçte arıcıdan alınan tüm balları teneke teneke analiz eden dünyada tek kuruluşuz diyebiliriz.
İşin bir bileni olarak, bir balın hilesiz olduğu nasıl anlaşılır?
Bir balın tadına, kokusuna, rengine bakarak gerçek ya da sahte olduğunu anlamanız mümkün değildir, mümkün olan tek yöntem gerçeklik analizlerinin yapılmasıdır. Ayrıca sadece gerçeklik analizleri de yeterli değildir, sizin kendi arınız olsa bile biz diyoruz ki mutlaka analiz ettirin, bunu arıcıya da söylüyoruz çünkü sizin kendi yetiştirdiğiniz arı bile olsa belki doğal olabilir, yani gerçek olabilir ancak kirli mi temiz mi bilemezsiniz, yani doğadan, bahçelerden ziraai ilaç nedeni ile almış olduğu pestisit kalıntı olabilir veya asfalttan aldığı kurşun ağır metali olabilir, bunları bilemez ve göremezsiniz. Tüketicilerimiz o yüzden tavsiyemiz kontrollü ve güvenilir markalı ürünler tercih etmeli.
Peki, arı sütü üretiminiz var mı?
Stamina, Viva ve Propolia olarak isimlendirdiğimiz arı ürünlerinden oluşan karışım ürünlerimiz var, bunlar tabii ki kovandan çıkan arının mucizevi ürünleri ancak ne yazık ki ülkemiz arıcısı bu ürünleri alamıyor ve arısütü, polen, propolis gibi arı ürünleri yurtdışından ithal olarak geliyor. En son Carrefoursa ve Anavarza Bal işbirliği olarak bölgemiz arıcılarına özellikle kadın arıcılarımıza destek amaçlı arı ürünleri üretimi ile ilgili eğitim programları düzenledik ve çok faydalı da oldu, buna benzer çalışmalar ile arı ürünleri üretimini ülkemizde yaygınlaştırmanın önemine dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Konuşmamız sırasında söylediğiniz ayrıntıya istinaden, çocuklara balı sevdirme kampanyanızdan da biraz bahseder misiniz?
Arının hep ürettiklerinden bahsettik ama ekosisteme esas faydasından çok bahsetmedik, arılar yediğimiz meyve ve sebzenin üçte ikisinin devamını tozlaşma ile sağlayan canlılardır dolayısıyla doğayı korumak istiyorsak arılara sahip çıkmamız gerekiyor. Albert Einstein’ında tezinde belirttiği üzere ‘Arılar yoksa dünyada yok olur’. Buradan hareketle en kıymetli varlığımız olan çocuklarımıza arı sevgisini ve arıların ekosistem içerisindeki rolünü anlatmak için 2014 yılında ünlü tiyatrocu Nedim Saban’ın kurucusu olduğu Tiyatrokare ile birlikte Anavarza Bal Çocuk Tiyatrosunu kurarak yola çıktık. Başta Adana olmak üzere Muş, Sivas, Kars gibi birçok ilde çocuklar ile buluştu tiyatromuz ve şuana kadar 30 bin çocuğa ulaşmış olduk. Ve devam ediyoruz.
Paylaş