Paylaş
Çağdaş komik
NE olur biri bana, ‘‘Yanlışsın arkadaş’’ desin... Desin ki, gelecekten umudumu kesmeyeyim. Siyasetten, siyasetçiden soğumayayım.
Gazetelerde boy boy fotoğrafları çıkan şu vatan evlatlarına bir bakın... Şu milletin vekillerine bir bakın... Kimlere mi?.. Size verebileceğim en son misal; Sebgatullah Seydaoğlu... Adam, Diyarbakır'ın değil, sanki Antalya'nın milletvekili... Yaz ve kış Antalya'dan ayrılmıyor. O disko senin, bu tatil köyü benim dolaşıp duruyor. ANAP'lılar kusura bakmasın ama, nereden bulup mebus yaparlar bu tür komik adamları anlamıyorum.
Üzüntüm, ANAP'ın kuruluşuna tanıklık etmiş biri olmam... Rahmetli Turgut Özal'ın Ankara büromuza tek başına paytak paytak yürüyerek gelişi hala gözümün önünde... O zaman Günaydın'dayım. Bekir Coşkun temsilci, ben haber müdürüyüm. Özal ise Başbakan Bülend Ulusu'ya kızıp müsteşarlıktan istifa etmiş eski bir bürokrat... İşi gücü yok. Anlayacağınız boşta gezer... Ne yapacağı bilinmiyor. Parti kurma fikrini ilk bize açtığı zaman söylediği şu söz üzerine, ‘‘Bu parti tutar’’ demiştim. Ne demişti, üç aşağı beş yukarı şöyle bir laftı; ‘‘Çağdaş, yenilikçi bir parti hedefliyorum. Bunu da gençlerle yapacağım. Türkiye'yi çağdaşlığa onlar taşıyacak. Onlara güveniyorum.’’
GÖRÜNTÜLERİ YAKIŞMIYOR
Yıl 1983 veya 84... O zamandan bu zamana 15-16 yıl geçmiş... ANAP öyle veya böyle Türkiye'ye damgasını vurmuş bir parti... Benim bu partinin kimliği, tüzüğü, programı, hedefi ile ilgili tek lafım yok. Ama, bu partiyi çağdaşlığa taşıyacak mebusları için edilecek çok, hem de çok laf var. İşte,
biri Sebga, diğeri az bir zaman öncesine kadar ANAP vekili olan bizim Sami... Gazetecilere kurbanlık koyun hediye eden Antalyalı zat-ı muhterem... Al birini, vur ötekine... O zaman, ikisi de can ciğer kuzu sarmasıydı... Halen de öyleymiş...
Gazetelere yansıyan fotoğraflara bakarak, Türkiye'yi çağdaşlığa taşıyacak kadronun diğer elemanlarını da bir değerlendirin... Gözlerinizi kapayın ve çizdiğim portreleri şöyle bir hayal edin... Işın Çelebi... Sabah'ta bir fotoğrafı çıkmıştı... Göbeğinden fışkıran, neredeyse yere değecek yağ torbası ile futbol oynarken... Ya, Yaşar Okuyan'a ne demeli?.. O dev adama plaj kıyafeti ne güzel de yakışmıştı!..
Haaa, bir de Mustafa Taşar... Adı, ‘‘Otel ayısı’’na çıktığında hiç oralı olmayan bakan...
Ben Mesut Yılmaz'a falan kızmıyorum... Bu insanlara da... Sadece ve sadece bu görüntüleri çağdaşlık adına yola çıkan bir partiye yakıştıramıyorum. Zavallı Özal...
Adı gibi candan
Helal sana Candan Erçetin... Adın gibi candan olduğun için bir kez daha helal... Bir sanatçı sahneye bu kadar mı hakim olabilir. Bu kadar mı, konsantre olur, kendinden geçer. Son dönemlerde izlediğim sanatçılar içinde en yapmacıksızı, en doğalı sendin... İnan öyle...
Hedef Sanat'ın patronu Hüseyin Demirtaş ile konserden sonra görüştük. ‘‘Nasıldı?’’ dedi... Yukarıdaki cümleleri aynen söyledim. ‘‘Sen Konyaaltı Açık Hava Tiyatrosu'na sık sık gelmiyorsun. Gelsen, biz de konserlerin hep böyle olduğunu görürsün’’ diye bir de laf çarptı. Aksine konserlere giderim. Fırsat buldukça tabii...
Candan'ı bu yıl ikinci izleyişim. İlki geçtiğimiz aylarda Ally'deydi.. Ama, oranın havasından mı, suyundan mı, bu kadar zevk alamamıştım. Oysa, söylediği tüm parçalar, her iki konserinde de son kasetindekilerdi... Sanırım, Konyaaltı'ndaki hayranları, Ally'dekilere oranla daha içten, daha doğaldı... Bir de dinleyici ile aynı frekansı yakalamak önemli. Candan, işte onu yakaladı.
Göbeğimi okşadı
Birini uzun süre görmediğin zaman, şişmanlamış veya zayıflamışsa hemen dikkat çeker. Türgen Şevki Bulut gibi... Uzun süredir göremiyordum kendisini... En son başkanlığını yaptığı Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği'nin (POYD) bir yemeğinde karşılaşmıştım. Hafta başı genel müdürlüğünü yaptığı Hotel Sıllyum 2000'de zayıflamış halini görünce şaşırdım. Sordum, tam 22 kilo vermiş. Kemerini gösterdi, 4-5 delik farketmiş. Nereden çıktı bu zayıflama diye sordum. Anlattı... ‘‘Hani, seninle Kışlahan'da karşılaştığımız bir gece vardı. O gece, sahnedeki sanatçı masamıza geldi. Masada eş, dost yakın dostlarım var. Geldi, benim yanımda durdu. Göbeğimi okşadı, şişman olduğumu söyleyince masadakiler güldü. İnanın bu çok zoruma gitti. Ve, o gece zayıflamaya karar verdim.’’
Bu arada, Sıllyum'u da gezdim. Belek'te hoş bir otel olmuş. Mimarisi akrebe benziyor. Sahibi Yalçın Sünnetçioğlu ve eşi, üstüne mimar da akrep burcunda olursa, demek ki yapıda böyle oluyor.
dgundogdu@hurriyet.com.tr
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş