Paylaş
Bilmeden çiğneyip geçtiğimiz o ot, aslında bir baharat.
Ezip gittiğimiz o ot, eşsiz bir parfüm, esans, tütsü, koku.
O ot, paha biçilmez yağ.
O ot, gıda katkısı, çeşni.
O ot şifa.
O ot ilaç.
*
Zenginliğimin farkında değiliz!
Seksenli yıllarda mecburi hizmet yaptığım Konya’nın uzak bir yerleşimindeki bir dağ yamacında, sırtında çantaları olan, kısa pantolonlu iki turist görmüştüm. Söktükleri bitkinin soğanını ellerindeki kataloğa bakarak isimlendirip, naylon poşete koyuyorlardı.
Yıllarca, Türkiye’nin bitkilerini, yumrularını, soğanlarını alıp götürdüler. Bizim köylümüz de tüm yardımseverlik duygularıyla, daha çoğunu, daha farklısını vermek için yer gösterdi... O profesyonel bitki hırsızlarına köylerine geldiler diye izzet, ikramda bulundular!
Mevzuyu bilmiyorduk çünkü...
Antik eserleri, heykelleri de, ‘Ne olacak ki taş bunlar!’ diyerek, ellerimizle teslim etmedik mi!..
TARIM VE GEÇİM
‘Milli ekonominin temeli tarımdır’ sözü çocukluğumdan beri hatırımdadır.
Atatürk’ün bu sözünün doğruluğunu bir kez daha anlıyorum.
*
‘Tarım ürünleriyle imtihan’ olduğumuz bir dönemi yaşıyoruz, fiyatlar öyle bir uçmuş ki alım gücü zorlanıyor...
Tarımla bağlantılı olan hayvancılık faaliyetleri de öyle.
Kısacası etin, sütün, peynirin, yoğurdun, yumurtanın, tahılın, balın sofralara kurulması daha maliyetli oldu.
*
Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi tarıma ve çiftçilere özel ilgi gösterilmeli. Tarımla, toprakla uğraşan, buradan geçim sağlayan kişilerin;
* Yarın ürünüm değerinde satılır mı, zarar eder miyim endişesi olmamalı.
* İlacı, mazotu, işçiliği, bakımı kafasına takmamalı.
* Güvenle, güle oynaya ekmeli, dikmeli.
* O sadece rüzgâr, kar, yağmur, sıcak, soğuk, don, sis gibi iklim olaylarıyla ilgilenmeli.
* Tarım önemsenmeli, tarım desteklenmeli, tarımda çalışanların refahı sağlanmalı.
* Fabrikalar, imalathaneler, kooperatifler, soğuk hava depoları, sebze ve meyve halleri üreticiyi sömüren değil destekleyen, tüketiciyi kollayan bir tavırda olmalı.
Bursa çiftçisi de, tüm kentlerin çiftçisi de o zaman daha çok üretecektir.
KURSLAR AÇILIYOR, EĞİTİMLER VERİLİYOR
Millî Eğitim Bakanlığı birçok sahada olduğu gibi tarım alanında da Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü eliyle eğitimlerin içeriklerini, programlarını belirliyor.
Bireyler meslek sahibi oluyor.
*
Tarım ve Ormancılık il ve ilçe müdürlükleri, belediyelerimiz ile halk eğitimi merkezlerimiz, tarımsal faaliyetlerin çeşitliliğini artırmaya, yaygınlaştırmaya yönelik faaliyetler yapıyorlar.
Üstelik bu faaliyetleri ücretsiz olarak yapıyorlar.
Kooperatifler ve özel eğitim kurumları da 2 bin ila 4 bin lira ücret alarak kurs düzenliyorlar.
Kişiler durumuna göre davransınlar artık.
TIBBİ VE AROMATİK TIBBİ BİTKİLER YETİŞTİRİCİLİĞİ
Bu kurslardan bir tanesinden, Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştiriciliği eğitiminden bahsedeyim.
Milli Eğitim Bakanlığı bu eğitim programını ilk defa 2017 yılında oluşturmuş. 72 saat süren eğitim genellikle 5 hafta olarak düzenleniyor. Eğitim bitince belge, sertifika veriliyor.
Artık tanımlanmış bir mesleğin, 6331 sayılı yasanın da bu sahada çalışanlar için aradığı sertifikanın da sahibi olunuyor.
*
Bu kurslarda ne öğreniliyor?
Değeri, önemi bilinmeyen, çiğnenip geçilen o bitkiler tanıtılıyor.
Otlar hakkında bilgi veriliyor.
*
* Çeşitlerini, nerede yaşadıklarını,
* Tohumunu, çimini, gövdesini, dalını, yaprağını, çiçeğini, meyvesini,
* Yararlanılan bitkilerin özelliklerini,
* Toprağı, kili, kireci,
* Toprak hazırlamayı, gübrelemeyi,
* Fide yetiştirmeyi, dikimi, bakımı,
* Ürünün toplanmasını, depolanmasını, işlenmesini,
* Kozmetiğe, yağa, ilaca, baharata, gıdaya dönüştürülmesini,
* İmbiği, distilasyonu öğreniyorsunuz.
Bu bitkilerin üretimlerinin bir kısmı doğadan toplanarak, bir kısmı da kültür yoluyla yapılıyor.
GELENEKSEL TIP
İnsanlık tarihiyle birlikte tanınan, tıbbi ve aromatik bitkiler ya da halk arasında ‘şifalı bitkiler’ günümüzde de; ilaç, gıda, beslenme, parfümeri, kozmetik bakım, terapi ve halk hekimliğinde yaygın olarak kullanılıyor.
Beşeri ilaçların etken maddeleri genellikle buralardan elde ediliyor.
Uzmanlık gerektiren derya, deniz bir konu bu.
Artık mevzuu aktarları aşarak, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları olarak hastanelerde yerini almış bir hale geldi. Artık GETAD doktorlarımız, merkezlerimiz, branşlarımız var...
Ülke ekonomisine de ciddi katkılar olmaya başladığını ama daha alınması gereken uzun bir yol olduğunu söylemeliyim.
BAKALIM NEYMİŞ DEDİK
Bitkisel kökenli ilaçların batı dünyasında kısmi de olsa reçetelendiğini biliyoruz.
Ülkemizde de gelişen ve değişen sağlık anlayışında yeni bilgilerin edinilmesi gerekiyor diye düşünürken Yıldırım Belediyesi’nin Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Yetiştiriciliği kursu açtığını öğrendim.
Kursiyer arkadaşlarımın avukatlar, doktorlar, biyologlar, gıda ve ziraat mühendisleri, öğretmenler, ev hanımları, serbest meslek mensupları olduğunu gördüm.
Değerli bilgileri ‘ücretsiz’ olarak öğreniyoruz.
Sanırım öğrendiklerimin birçoğunu uygulayabilirim...
BELEDİYEYE VE EĞİTİMCİLERE TEŞEKKÜRLER
Kurs hocaları, Ziraat mühendisleri Rüveyda Yılmaz ve Selahattin Yılmaz’ın etkili anlatım ve uygulama biçimleri olduğunu, Selahattin Bey’in ise sahada tanınırlığını da belirtmeliyim.
Bu tür kurslara katılanlar her geçen gün artıyor.
Yıldırım Belediyesi, halka sağladığı imkândan ötürü teşekkürü hak ediyor. Faydalı bir iş yapıyor.
*
Son söz;
Tıbbi ve Aromatik Bitkileri, devletimiz sürdürülebilir bir tarım politikasıyla desteklemelidir.
Bayramınız kutlu olsun.
Sevgili okuyucularımın, Kurban bayramınızı sağlık ve esenlik dileklerimle kutluyorum.
Paylaş