Aşırı şişmanlık, yetişkinleri olduğu kadar çocukları da tehdit eden önemli bir sağlık sorunu. Batı ülkelerinde yaşayan okul çağındaki çocukların en az yüzde 15'inde aşırı şişmanlık, yani obezite sorunu olduğu belirtiliyor.
Şişmanlıkla bağlantılı olan çocuk diyabeti (şeker hastalığı) vakaları da inanılmaz rakamlara ulaştı.
TIP dünyasının batılı anne ve babalara kötü bir haberi var: Bu gidişle, çocuklarımızın ömrü, anne ve babalarınkinden kısa olacak. Yale Üniversitesi Tıp Merkezi Obezite Bölümü uzmanlarından Dr. Kelly D. Brownell, geleceğin güvencesi olan çocuklarımızın yanlış beslenme ve hatalı uygulamalar yüzünden ciddi bir sağlık sorunuyla karşı karşıya olduklarını belirten bir de rapor hazırladı. Uzmanlara göre obezite, çocuklar arasında hızla yayılan bir salgına dönüştü.
Anne ve babalar, yavrularını ilk kez kucaklarına aldıkları dakikadan itibaren onların beslenmeleri birinci derecede önem taşır. Bebeğin hemen kilo almaya başlamasını isteriz. İleri dönemlerde de annenin en büyük endişesi yavrusunu iyi besleyememek olur. Hele çocuk tabağına konulan yiyecekleri yemekte nazlanırsa, o zaman ev halkı çocuğu beslemek için seferber olur.
BESLENME ALIŞKANLIĞI
Oysa tablonun bir de öbür yüzü var. Bebek, doğduğu günden itibaren doymak bilmez. Çocukluk çağı geldiğinde de tombul ve sağlıklı bir çocuk olarak ailesinin yüzünü güldürür. Aslında anne ve babalar, çocuklarının aşırı iştahlı olup, sürekli kilo almasına sevinecek yerde çocuklarının ciddi bir sağlık sorunu olması ihtimalini dikkate almalılar. Özellikle son yıllarda tombul çocuklar tıp dünyasını haklı olarak endişelendiriyor. Oysa anne ve babalar, çocuklarına fazla kilolardan kaynaklanan bir sağlık sorununu konduramıyorlar. Çocukların şişmanlığının hangi aşamada sorun yaratacak boyutlarda olacağını kestirmek de pek kolay değil. Çocuk sağlığı uzmanları, çocukların beslenme alışkanlıklarının dikkatle takip edilmesini ve de kilo artışının kontrol altında tutulmasını öneriyorlar.
AĞIRLIĞI ÖNEMLİ Mİ
Çocuğun ağırlığı, onun obez olup olmadığını saptamaya yeterli değildir. Asıl önemli olan çocuğun ‘‘vücut kitle ağırlığı’’dır. BMI adıyla bilinen bu ölçümün yapılması gerekir. Çocukların kiloları sık sık değişir. Örneğin ergenlik çağı yaklaşırken özellikle kız çocukların kilo aldıkları görülür.
Uzmanlara göre beş yaşında fazla kilolu olan çocuğun on yaşına geldiği zaman obezite sorunuyla karşılaşması mümkündür. Çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi genetik nedenlerden ve de yaşam biçiminden ötürü fazla kilolu olabiliyorlar. Şişman bir annenin çocuğunun da yaşı ilerledikçe obez olma ihtimali yüksektir.
HAREKET YAPMIYORLAR
Elbette genleri değiştirmenin imkanı yok. Ama ailede şişmanlık sorunu varsa, çocuğun erken yaşlarda kontrol altına alınması doğru olur. Günümüzün çocukları ne yazık ki, fazla hareketli değiller. TV ve bilgisayar karşısında saatlerce hareketsiz oturuyorlar ve de bu süre içinde sağlıksız abur cuburla karın doyuruyorlar. TV programlarında yayınlanan yiyecek reklamları da çocukları etkiliyor. Çocuğunuzun obez olmasını, sadece belirli tür yiyecekleri ona yasaklamakla önleyemezsiniz. Gazoz ve kola türü çeşitli içecekler de çocuğun obez olma riskini yüzde 60 oranında artırır.
Bu arada çocuklara neleri ne zaman yiyebileceklerini belirtmekle de sorun önlenemez. Çocuklar yasaklara karşı aşırı derecede duyarlı olurlar. Yasaklanan yiyeceklere karşı aşırı istek duymaları da mümkündür. Karnı acıkmayan bir çocuğa sofrada zorla yemek yedirmeye çalışmak, soruna davetiye çıkarmak anlamına gelir. Çocuk zamanla açlık ve tokluk arasındaki farkı unutur. Sürekli birşeyler atıştırma ihtiyacını duyar.
ASTIM VE OBEZİTE
Astımlı çocukların obez olma ihtimali çok yüksektir. Astımlı çocuk solunum sıkıntısı çektiği için yeterince hareketli olmaz. Böylece kilo alması da kolaylaşır. Astım hastaları için fazla kiloların büyük tehlike oluşturduğunu unutmayalım.
Çocuklarımızın obezite sorunuyla karşı karşıya kalmamaları için öncelikle bizler beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz. Çocukları sofrada bol sebze ve meyve yemeye alıştırmalıyız. Okul çağındaki çocukların fast-food büfelerinden karınlarını doyurmalarına izin vermemeliyiz. Ayrıca çocukların hareketsiz bir hayat sürmelerini engellemeliyiz. Aksi halde, gezegenimiz bir obez çocuk ve yetişkinler cenneti olacak.
HAFTANIN KİTABI
Bizim Duygusal Zekámız
İnsanlar uzun yılar boyunca zeká ölçümlerine göre değerlendirildiler.
Yapılan testler ile IQ denilen bir ölçek belirlendi ve insanların ne kadar akıllı oldukları hakkında görüş belirtildi. Oysa insanları sadece zekálarının değil, duygularının da yönettiği bir gerçek. Ne duygular ne de akıl egemen olmalı, aklımızı ve duygularımızı denge içinde yönetmeyi öğrenmeliyiz.
Dr. Erdal Atabek'in yazdığı ‘‘Bizim Duygusal Zekamız’’ adlı kitap, başarılı ve mutlu bir yaşam için aklı ve duyguları denge içinde yönetme yollarını bize sunuyor.
NOT: Bu kitap bir hafta boyunca tüm D&R mağazalarında yüzde 15 indirimli