Cleveland Kliniği'nde görme bozukluklarını gidermek için kurulan Cole Göz Enstitüsü'nün düzeltici ameliyat merkezi başhekimi Dr. Ronald R. Krueger, bu tür ameliyatlarda uygulanan yeni yöntemleri açıkladı. Dr. Krueger, miyop, hipermetrop ve astigmat gibi bozukluklardan yakınanların bilmeleri gereken noktalara da değindi.
ARTIK ister, gözlük ve lens takmaktan kurtulmak uğruna, ister daha iyi görebilmek için deyin, son yıllarda gözlük ve lens derdinden kurtulmak isteyenler, ameliyatla görme bozukluklarını düzelten cerrahlara başvurmak için yarış ediyorlar. Öncelikle şunu belirtelim, bu tür ameliyatlar isteğe bağlı. Gözlük ve lens kullanmaktan bir şikayeti olmayanların göz ameliyatı geçirme gibi bir gereksinimleri tabii ki yok.
Gözlük takmaktan nasıl kurtuluyoruz?
Bu tür ameliyatların nasıl gerçekleştirildiğini kısaca özetleyelim:
Bu, aslında basit bir cerrahi işlemden ibaret. Amaç kişinin doğru ve tam görebilmesi için gözlük ve lens kullanma zorunluluğunu ortadan kaldırmak. Uzağı göremeyenler (miyoplar), yakını göremeyenler (hipermetroplar) ve astigmatlar bu ameliyatlarla sorunlarında kurtuluyorlar. Ameliyat, gözün kornea tabakasının, yani gözün en dıştaki tabakasının gözü iyi görecek şekle sokulmasını sağlıyor.
1980'li yıllarda tüm dünyada yaygınlaşmaya başlayan düzeltici ameliyatta değişik yöntemler uygulanıyor. Tıptaki gelişmelere paralel olarak bu tür ameliyatlarda da bazı yenilikler dikkat çekiyor. Kornea tabakasında küçük bir parçanın kesilmesi için bugün lazer ışınlarından yaralanılıyor. Lazer kullanımı ‘‘photorefractive keratectomy’’ (PRK) olarak bilinen yöntemin gelişmesiyle sonuçlandı. Lazer kullanımının gelişmesiyle LASEK ve LASIK adlarıyla bilinen diğer teknikler geliştirildi. Hangi yöntemin kullanılacağı hastanın gözünün durumuna göre değişiyor. Yöntemi belirlemede korneanın kalınlığı ya da göz lensinin durumu gibi faktörler göz önüne alınıyor. PRK ve LASEK tekniklerindeki son gelişmeler iltihaplanma riskini azalttığı gibi iyileşme süresini de kısalttı. Bugünlerde PRK ve LASEK, LASIK tekniğine göre daha çok kullanılıyor.
Bu ameliyatların riski var mı?
Her cerrahi müdahalenin mutlaka bir riski vardır. Ne var ki, göz düzeltme ameliyatlarda risk düşüktür ve yüzde iki ile beşi geçmez. Risk olarak, geceleri
lambalar etrafında ışık halkaları görmek ve yine geceleri görsel kontrastı yitirmek gibi bazı yan etkilerden söz edilebilir. Bazı hastalarda gözlerde aşırı kuruluk da olabilir. LASIK ve LASEK tekniklerinde az da olsa iltihaplanma riski vardır.
Bu ameliyatların uzun dönemdeki etkileri biliniyor mu?
LASIK yöntemini yaklaşık 12 yıldır uyguluyoruz. Hastaların durumlarını gözlemlemek için 10 yılı aşkın bir süre beklemek gerekiyor. Ayrıca Güney Amerika'da bu tip ameliyatları lazer kullanmadan da olsa 50 yıl önce yapmaya başlamış ve bu uygulamanın öncüsü olarak kabul edilen doktorun verileri var elimizde. Buradan öğrendiğimiz en önemli şey gözün yapısal stabilitesini uzun süre korumak için ameliyat sırasında korneanın içini çok derin çizmemiz gerektiği.
Düzeltici ameliyatlar için yaş sınırlaması var mı?
Genelde, 18 yaşını tamamlayan herkeste bu ameliyatlar yapılabilir. Ancak 60 yaşlarına gelen kişilerde katarakt tehlikesi vardır. Bu kişilerin öncelikle katarakttan kurtulduktan sonra düzeltici ameliyatı yaptırmalarını öneriyorum.
İki gözün aynı zamanda ameliyat edilmesi doğru mudur?
Bu sorunun cevabı, uygulanan ameliyat türüne göre değişir. LASIK tekniği ile her iki gözü de aynı anda ameliyat edebiliyoruz. PRK ve LASEK yöntemlerinde ise bir ameliyatta bir göze müdahale ediliyor.
SORULAR-SORUNLAR
TOKLUK ŞEKERİ NE OLMALI?
Aç karnına ve genellikle sabahları yapılan kan şekeri tahlillerinde normal kan şekeri düzeyinin 70 ile 110 mg. olması gerektiği söylenir. Bu oran, tok karınla normal yani diyabetik olmayan bir kişide ne olmalıdır?
Tip2 diyabetik ve ilaç tedavisi gören (ilaçlara rağmen açlık tahlillerinde 110 ile 135 mg/l olan) kişilerde (bende), ne olmalıdır? Tip 2 diyabetik biri olarak tokluk kan sekeri tahlillerini her gün veya ara sıra yapmak gerekir mi ?
M MIZAN /FRANSA
Tokluk kan şekeri düzeyi, özellikle teşhis edilmiş şeker hastalığı olmayan kişilerde daha önemlidir. Glikoz tolerans bozukluğu denilen tablodaki kişilerde, açlıkta yapılan tahliller normal düzeyde bulunurken, toklukta yapılan kan şekerlerinin yüksek olduğu görülür. Tokluk kan şekeri yenilen yemeklerdeki karbonhidrat miktarına göre değişirse de genellikle yemekten 2 saat sonra yapılan ölçümdeki sonucun 140 mg'ın altında olması istenir.
Şeker hastalığı tanısı konulmuş ve tedavi altında tutulan hastada hedeflenen sınırları doktorun belirlemesi uygun olacaktır. Tedavi altında tutulan hastalarda zaman zaman HbA1C denilen tahlilin yapılmasında yarar var. Bu tahlil geriye doğru 4 aylık kan şekeri ortalamasını gösterir. Zaman zaman yapılan açlık kan şekeri kontrolları dışında doktorun uygun gördüğü zamanlarda HbA1C kontrolu yapılması, tokluk kan şekeri takibine oranla daha da yararlı olacaktır.
GÖĞÜS UCUM YOK
Ben üniversite öğrenimine devam eden 20 yaşında bir kızım. Benim göğüs uçlarımla ilgili bir problemim var ve bunu kimseye soramıyorum. Göğüslerim uçsuz. Kahverengi kısmın ortasında göbek deliği gibi içe doğru bir boşluk var. Bunun çevresindeki kısım büzüşmüş vaziyette. Göğüs ile ilgili problemlerin göğüs kanseri ile de ilişkili olabileceğini duymuştum. Bu da beni endişelendiriyor gerçekten. Anneme bu konuyu sordum. Genetik olabilir diye düşündüğüm için öğrenmek istedim. O da bazen öyle olabileceğini ama ailede böyle bir durum olmadığını söyledi.
Bazı kişilerde meme başı içe dönük olabilir. Doğuştan gelen bir özellik olan bu yapı sağlık açısından herhangi bir sakınca yaratmazsa da doğum sonrası emzirme zorluğuna yol açabilir. Bu gibi hallerde yapılan estetik ameliyatla bu durum düzeltilebilmektedir. Bu durumun kanserle ilişkisi yok. Ancak, daha önce düzgün olan meme başında sonradan şekil bozukluğu oluşursa o zaman kanser riski açısından tetkik gerekmektedir.