Paylaş
Onlara en iyi şekilde bakıp büyütelim derken hayata hazırlamıyor, çocukları eksik bırakıyoruz. Oysa insan zoru yaşamadan, sorumluluk almadan gelişemez, güçlenemez.
Yakışıklı bir delikanlı Çağrı. Çocukluğunda da getirmişler kliniğe, hatta ilaç bile kullanmış. Şimdi büyümüş, liseyi bitirmiş ama sorunları bitmemiş.
Hafifçe gülümseyerek karşımdaki koltuklardan birine oturuyor.
*Hoş geldin Çağrı, seni dinliyorum.
- Hoş bulduk. Küçükken de bu kliniğe çok getirdiler beni ama yine de nereden başlayacağımı bilemiyorum. İşin aslı, ben korkularım yüzünden geldim size. Son zamanlarda hayat beni çok korkutuyor.
*Ne tür korkular bunlar?
- Hayatın ta kendisi sanırım... En çok da gelecekten korkuyorum. Oysa diğer arkadaşlarımın, hele ki benden küçüklerin hiç böyle dertleri yok. Sinir oluyorum hepsine, o kadar kızıyorum ki... Adamlar hiçbir şeyi kafaya takmıyor, tek bildikleri gezip tozup eğlenmek, keyiflerine bakmak.
KORKULARIN KÖKLERİ GEÇMİŞTEDİR
Hayata uyum sağlamakla da ilgili sorunları var bence ama gelecekle ilgili korkularının altında yatan başka şeyler gizli.
- Gerçi çocukken ben de öyleydim ama çocuktum o zaman. Çok yaramazdım. Evde kırmadığım, dökmediğim bir şey kalmadı. Sonra okula başladım, bu sefer de derslere bir türlü dikkatimi veremedim. Aklım hep başka yerlerdeydi. Dersi dinlemez, ödev yapmaz, hep birilerine sataşır, okuldan çıkınca da eve gitmek istemezdim. Murat abi yani şoförümüz beni gezdirirdi, ben de arabayı olmadık yerde durdurur, canım ne isterse alır, bazen de kaybolurdum. Murat abi beni bulana kadar akla karayı seçerdi.
*Kaybolmaktan korkmaz mıydın?
- Hiç korkmazdım... Neden korkayım ki? Murat abi beni nasıl olsa bulurdu. Tam aksine kendimi bir kâşif gibi hissederdim o zamanlar... Gördüğüm her şey çok yeniydi. Evde saksıda çiçek gibi büyütmüşler beni. Dışarıda ne oluyor, ne bitiyor... Dünyadan haberim yoktu.
Demek çocukluğu hep evde geçmiş.
*Biraz çocukluğunu anlatsana.
- Çocukluğumda anlatacak bir şey yok. Koca bir yalıda doğmuşum ve evin tek çocuğuyum. Babam önemli bir işadamı, annem de gezmeci.
*Gezmeci?
- Yani onun tek işi arkadaşlarıyla gezmek, defilelere, alışverişe gitmek filan işte... Halide abla bakardı bana, çok tatlı bir kadındı. O zamanlar evin kralı bendim. Ben ne dersem olurdu. Yemeğimi bile bakıcılar yedirirdi. Halide ablanın kızıyla evin içinde koşturur durur, oyun oynardık. Okul zamanı gelince krallık bitti. Okulda kimse kral değil ya da herkes kral. O zamana kadar korku nedir bilmeyen ben, ilk kez biraz korktum galiba...
KRAL OLDUĞU YERE DÖNDÜ
Ne kadar haklı... Evde kral gibi büyütülen çocukların ortak korkusu bu.
*Çocukluğunda duyduğun o korku, şimdiki korkularına benziyor olabilir mi?
- Bilmem, hiç düşünmemiştim. Belki benziyordur ama artık çocuk değilim. O zamanlar aniden evden çıkıverince her şey bana çok yabancı gelmişti. Öğretmenden de korkardım, korktuğumu belli etmemek için de abuk sabuk şeyler yapardım. Ergenliğim de öyle geçti. Ailem ne dediyse hep tersini yaptım. Yalnız başıma sokaklara attım kendimi, girmediğim çıkmadığım yer kalmadı.
*Sanki hayatı keşfetmek ister gibi mi?
- Evet, belki de... Ama sonra bir durgunluk çöktü üstüme. Bu sefer de canım hiç evden çıkmak istemedi. Eve kapattım kendimi.
*Güvenli limana geri döndün yani.
Şaşırmış gibi bakıyor yüzüme...
- Güvenli liman dediğiniz ev mi?
*Evet, ev... Bir zamanlar kral olduğun ev.
- Koca adam olmuşum, hâlâ kendime güvenli liman arıyorum, öyle mi?
*İnsan büyüyünce güvenli liman aramamalı mı?
- Kendine güveniyorsan tekrar girmeyeceksin limana. Marifet evde kral olmak değil ki, marifet bunu dışarıda yapabilmek.
Demek öyle! Demek evden çıkınca hayat ona evdeki saltanatı yaşatmadı. Böyle olunca da kendine güveni azaldı, sonra da korktu. En çok da gelecek, yani aslında belirsizlik korkuttu onu.
BAZEN KORKULARIMIZI ŞAKAYA VURURUZ
- Bir sürü sınav var önümde. Yok üniversite sınavları, yok yurtdışı sınavları... Bu ara ders çalışmam gerekiyor ama onu da canım istemiyor.
*Yurtdışında okumayı sen mi istiyorsun, ailen mi?
- Baştan öyle planlamışlardı. Bakalım babam beni hangi üniversitede okutabilecek. Oralarda okumak için çok para lazımmış. Tam da iflas edecek zamanı buldular. Gerçi babam durumu kurtarmaya çalışıyor ama...
Demek gelecek korkularının asıl nedeni bu ama sanki çok önemsiz bir konuyu anlatır gibi iflas olayını dillendirmek istemiyor.
*Ne zaman yaşandı bu iflas?
- Liseye başladığım yıllara denk geldi. Bana belli etmemeye çalıştılar ama ben anlarım. Şimdi bile bana tam gerçekleri söylediklerini sanmıyorum.
Aniden gülmeye başlıyor.
- Bir de bakmışım, ben uzak diyarların birinde üniversite okurken bizimkilerde para bitmiş. Ne komik, değil mi?
Bazen hepimiz yaparız bunu, ağlamayı göze alamaz, acılarımızı, korkularımızı şakaya vurarak, sinirli kahkahalar atarak gösteririz.
- Ben bu ara elimdeki paralarla borsaya girdim. Akşama kadar bilgisayarın başından kalkmıyorum. Aslında denk getirebilsem aileyi kurtarabilirim belki de... Olamaz mı?
Tam da yetişkin bir erkek olup hayata karışmak üzereyken bu iflas çok korkutmuş bu çocuğu. Yalının küçük kralının kolay yoldan para kazanıp sadece kendini değil, tüm aileyi kurtarmak gibi hayalleri var.
- Bakarsınız kendime bir şirket kurarım ama o şirket ne iş yapacak, buna tam karar veremedim. Bizimkiler dalga geçiyorlar benimle, böyle boş işlerle uğraşma, diyor babam. Biraz da eve kapanmama üzülüyorlar galiba. Geçen gün borsada da para kaybedince canım sıkıldı. Babamdan gizli arabayı alıp gecenin bir vakti attım kendimi sokağa. Birkaç arkadaşımla İstanbul sokaklarında gezerken, nasıl oldu bilmiyorum yol kenarındaki direklerden birine çarptım. Az kalsın hepimiz ölüyorduk. Biz kurtulduk ama araba pert oldu. Keşke tersi olsaydı. Babam çok üzüldü.
İNSAN ZORU YAŞAMADAN GÜÇLENEMEZ
Aslında bu olaya en çok üzülen Çağrı olmuş... Bu sözün altında, “Ölsem de kurtulsam” mesajı yatıyor. O günden sonra Çağrı’yla uzun uzun konuştuk. Ardından Londra’da bir üniversiteye okumaya gitti ancak tam da en korktuğu şey oldu ve babası durumu toparlayamadı, yalıyı sattı, çok daha mütevazı bir hayata geçmek zorunda kaldılar. Çağrı ise okulunu değiştirmek yerine bir yerlerde yarı zamanlı çalışarak eğitimine devam ediyor. İlk kazandığı parayla bana da küçük bir hediye göndermiş.
Hangi ekonomik koşullarda olursak olalım, çocuklarımızı, gençlerimizi yeterince iyi anlamıyor, hayatı, hayatın getirdiği sorunları onlarla paylaşmıyoruz. Onlara en iyi şekilde bakıp büyütelim derken hayata hazırlamıyor, çocukları eksik bırakıyoruz. Oysa insan zoru yaşamadan, so-
rumluluk almadan gelişemez, güçlenemez. Hayat Çağrı gibi çok korkutur bu çocukları...
SEVGİYLE KALIN
Sizler de bana gb@madalyonklinik.com adresinden ulaşabilirsiniz. Hoşça kalın, sevgiyle kalın...
Paylaş