Paylaş
Bu hafta sizlere yine ülkemizin uzak diyarlarından birinde yaşayan çok ürkek, çok yalnız, çok kaygılı bir genç kızımızın acı dolu hikâyesini anlatacağım. Bu hikâyeler yoluyla sizlere kızlarımızın sesini, acı dolu çığlıklarını duyurmaya, o sessiz çığlıkların sesi olmaya çalışıyorum.
Çoğunun kaderi, yaşadıkları evlerde kötü yazılıyor. Sonradan mutsuz, güvensiz, depresif, çok kaygılı, umutsuz, doyumsuz ve başarısız yetişkinler haline geliyor bu çocuklar. Sadece okullarda aldıkları eğitim ve diplomalar, onları hayata hazırlamaya yetmiyor. Doğdukları ve büyüdükleri evlerde ne öğrendilerse, kendi çocuklarına da öyle davranıyor, yeni kuşaklara mutsuzluğu, yalnızlığı, korkuyu, umutsuzluğu öğretiyorlar.
Şimdi Zerrin’in hikâyesini okuyunca, ne demek istediğimi sanırım daha iyi anlayacaksınız.
*
SEVGİLİ Gülseren hocam...
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir... Her daim iyi olun...
Eğer beni soracak olursanız ben annem için hep iyi olmak zorundayım çünkü benim hayatımda yalnızca annem var. Aslında bir de anneannem vardı, onu 2 buçuk sene önce doktor hatası yüzünden kaybettik. Beni anneannem büyüttü. Onun ani gidişi ile öyle keskin bir acı çöktü ki içime, o acı zamanla ruhumu olgunlaştırdı. Bazı şeyleri şimdi daha iyi görebiliyorum.
‘BABAM VAR AMA YOK’
Ben küçüklüğümden bu yana hep sessiz, hep yalnız bir kızdım, hiç arkadaşım olmadı. Sınıfın en sessizi olmama rağmen beni kimse sevmedi. Beni sevsinler, beni de içlerine alsınlar diye o kadar uğraştım ki, ama ne yapsam olmadı. Sanki içimde hep bir şeyler eksik gibi hissederdim, herkeste var, bende yok. Annem o dönemler rahatsızdı. Sürekli İstanbul’a tedavi olmaya gidiyor, bizim ilçeye neredeyse hiç gelmiyordu.
Babam deseniz, o var ama yok. Bir baba düşünün ki sana aldığı çikolatayı eve girmeden önce açıp yiyor, size de ışıltılı kâğıdını veriyor. Ben o zaman 6 yaşındaydım. O kâğıdı koklar, çikolata kokusunu içime çeker sonra da başımı kaldırıp babama bakardım. Pis pis sırıtırdı bana.
Annemle babam 2008 senesinde boşandılar. Biz anneannem ve dedemlerin evine taşındık. Babamla görüşmüyorum. Kendisi ikinci evliliğini yaptı, bir kızı var. Onu öyle seviyor ki, içimden niye beni sevmedin baba demek geliyor. Desem ne olacak ki... Ben onun elindeki telefonun ucundayım, istese beni hiç olmazsa telefonla arardı değil mi?
‘ÜVEY BABAM KÜSTÜ’
Boşanmalarından iki yıl sonra annem, aslında biraz da benim yüzümden, evlendi çünkü babaları tarafından sevilen, sahip çıkılan arkadaşlarımı gördükçe onlara çok imrenirdim, bu yüzden benim üvey de olsa bir babam olsun istiyordum. Şimdi artık annem bunu başıma kakıyor; baba baba diye tutturmasan evlenmezdim, diyor. Sonuç olarak bu tutturmalarına değdi mi diye soracak olursanız, hiç değmedi. İlk günden beri aramıza bir duvar ördü o adam. Küstü bana. 12 yıldır aynı çatı altında yaşıyor ve hiç konuşmuyoruz. Göz göze gelmemek için ikimiz de âdeta bir savaş veriyoruz. Bu kararı alan ve bana küsen o. Koca bir adam, bir çocuğu ağzından çıkan tek bir cümle için neden böyle cezalandırır, hâlâ anlamış değilim.
‘DEDEM CANAVAR GİBİ’
Annem de sevmiyor bu adamı, sık sık kavga ediyorlar, annem ayrılmak istiyor ama ben mani oluyorum çünkü yeniden dedemin evine dönmek istemiyorum. Dedem, çocukluğumdan beri bize öyle kötü şeyler yaşattı ki, o eve geri dönmek beni çok korkutuyor. Onun yanındayken asker gibiyiz hâlâ. O odadan içeri girdiğinde herkes hazır ola geçer. Ufacık bir hatayı asla affetmez. Ona göre kadın erkek bir arada olamaz. Dediği yapılmazsa bir anda ortalığı yıkıverir. Elinden gelse keskin bir bıçakla kellemizi alacak. Küçüklüğümde dedem benim için, masallardaki kötü canavarlar gibiydi.
Beni zorla yatılı Kuran kursuna yolladığında daha çok küçüktüm. Annem itiraz edince onu evlatlıktan reddetmekle tehdit etmişti. Orada kendimi öyle yalnız hissettim ki sürekli ağladım ve bu ağlamalarımı kimse durduramadı. Sonunda annem geldi, aldı beni.
Ben 4 yaşındayken dedem beni sokakta uzun süre yalın ayak yürütmüştü. Neymiş, kız çocuğunu kucağa almak günahmış. Peki, yara bere içinde kalan ayaklarım ne olacak? İnsanda hiç mi merhamet olmaz, hiç mi Allah korkusu olmaz, bilmiyorum ki...
‘SEVGİLİM TACİZ ETTİ’
Sonunda bir de sevgilim oldu. Hiç olmazsa elin oğlu beni sever, bağrına basar dedim. Meğer onun da tek derdi benim bedenime sahip olmakmış. Beni sürekli taciz etti. Tüm kavgalarımız bu yüzden olurdu. O zamanlar, bütün bunları beni sevdiği için yapıyor sanırdım çünkü bir erkeğin beni nasıl sevebileceği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Bir psikiyatriste gittim. Onun yardımıyla ondan ayrılmayı başarabildim.
Fakat bende öyle bir iz bıraktı ki ben artık yalnız dışarı çıkamıyorum, her dışarı çıktığımda insanlar üstüme geliyormuş gibi hissediyorum. Kalbim çarpıyor, başım dönüyor, nefesim kesiliyor, elim ayağım titriyor. Artık erkeklerden korkuyorum. Yeni bir ilişki istemiyorum.
Umarım benim de sesimi duyarsınız. Eğer bir yanlışım olduysa affedin... Sizi çok seviyorum.
Sevgi ve saygılarımla...
Zerrin.
KENDİNİ İHMAL ETME ZERRİN
ÇOCUKLARINI el üstünde tutan, onların bir dediğini iki etmeyen, önceliği hep çocuklarına veren aileler de var bu ülkede, Zerrin gibi büyüyenler de. Kızcağızın kendini güvende hissedebileceği hiçbir yer yok. Ne dede, ne öz ne de üvey baba sahip çıkmış kıza. Bir anneanne varmış, onu da erkenden kaybetmiş. Sahipsiz kalmış kız.
Hiçbir suçu günahı yokken böylesine büyük acılara maruz kalan küçük Zerrin’in mutlu, başarılı, kendine güvenen, seven ve sevilen biri olmak için ne kadar fazla çabalaması gerektiğini sanırım anladınız.
İşte tam da bu nedenle dünyaya bir çocuk getirmeden önce hem anneler hem de babalar bunu çok iyi düşünmeli.
Sevgili Zerrin...
Yazdıklarını okuyan herkes sanırım seni çok iyi anladı ama senden umudumuzu hiç kesmedik. Senin şöyle güzel bir özelliğin var, yaralarının nerede olduğunu çok iyi görmüş ve anlamışsın. Yani kendini değiştirmen için gereken ilk adımı atmış, farkındalık geliştirmişsin. Şimdi sıra gelmiş bu yaraları tedavi etmeye... Mümkünse, mutlaka bir psikoloğa gitmeni öneriyorum. Bu yolda onunla beraber yürümeye ihtiyacın var. Tüm korkularının ve sıkıntılarının nedenine tek kelimeyle “sevgisizlik ve sahipsizlik” diyebiliriz. Hayatında sana sahip çıkan olmamış, şimdi sen kendi sahibin ol.
Hiç olmazsa bundan sonra sen kendini ihmal etme Zerrin. Şu sıralar ne yapıyorsan kendin için yap. Başaramadıkların seni korkutmasın, böyle bir geçmişten sonra ilk denemede başarısız olabilirsin ama sakın vazgeçme. Sıkı bir mücadele bekliyor seni.
Biz sana güveniyor ve sana çok sevgilerimizi yolluyoruz.
SEVGİYLE KALIN
Sizler de bana drgbudayicioglu@madalyonklinik.com adresinden ulaşabilirsiniz. Haftaya yepyeni bir hikâyede yeniden görüşmek üzere. Hoşça kalın.
Paylaş