Paylaş
Mevsimsel grip virüsü de dahil viral, bakteriyel ya da fungal her türlü enfeksiyon sepsis gelişmesine neden olabiliyor. Vücudun enfeksiyonlarla savaşan bağışıklık sisteminin vücudun kendi doku ve organlarında zarar meydana getirmesi durumunda oluşuyor. Dünya genelinde her yıl yaklaşık 50 milyon sepsis vakası görülüyor. Bu vakaların yaklaşık 11 milyonu hayatını kaybediyor. Bu da her 3 saniyede 1 kişiyi sepsis nedeniyle kaybettiğimiz anlamına geliyor. Hazır eylül, sepsis farkındalık ayıyken konuyu Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD) Başkanı Prof. Dr. Tuğhan Utku ile konuştuk. Sepsisten nasıl korunabileceğimizi, kimlerin daha çok risk altında olduğunu ve erken tanının kritik önemini öğrendik.
Zatürre, mide ve bağırsak gibi sindirim sistemi organlarının, böbrek, mesane ve üriner sistemin enfeksiyonu veya bakteremi diye bilinen kan dolaşımı sisteminin enfeksiyonu sepsise yol açabiliyor. Bunlarla birlikte sepsis; mevsimsel grip virüsleri, kuş ve domuz gribi virüsleri gibi enfeksiyonlardan ve menenjitten de kaynaklanabiliyor. Sepsis, vücudun bir enfeksiyona verdiği yanıtın kendi dokularına ve organlarına zarar vermesi durumunda ortaya çıkıyor. Dolayısıyla sepsisten korunmanın en iyi yolu vücudumuzda oluşabilecek enfeksiyonları önlemekten geçiyor. Aşılanma, temiz su kullanımı, el hijyeni, hastane kaynaklı enfeksiyonların önlenmesi, güvenli doğum ve farkındalık başlıca önlemler arasında. Önlemlere rağmen sepsis gelişen durumlardaysa enfeksiyon odağının hızla kontrol altına alınması hayat kurtarıyor. Erken tanı ve tedaviyle sepsise bağlı ölümlerin yüzde 80’i engellenebiliyor. Burada her saniye hayati önem taşıyor. Sepsiste ilk saatte tedaviye başlanmasında mortalite yüzde 20 iken altı saatten sonra başlanması durumunda yüzde 70’e yükseliyor. Erken tanıyla hemen tedavi edilmediğinde sepsis çoklu organ yetmezliği ve ölümle sonuçlanıyor.
Vücut ısısının değişmesi, aşırı titreme ve kas ağrısı, konuşma bozukluğu, nefes darlığı sepsisin belirtilerinden.
Herkes sepsis yaşayabilir ama özellikle kronik hastalığı olanlar, 1 yaş altı çocuklar, 60 yaşın üstündeki yetişkinler, dalağı alınanlar ve bağışıklık sistemi baskılanan kişilerin sepsis olma olasılığı daha yüksek. Bu kişilerin koruyucu önlemler konusunda daha hassas olması gerekiyor.
Sepsisin farklı belirtileri var. Vücut ısısındaki değişimler (ateş veya düşük sıcaklık), aşırı titreme ve kas ağrısı, konuşma bozukluğu ve zihin bulanıklığı, şiddetli nefes darlığı, bir gün boyunca idrara çıkamama, ölecekmiş gibi hissetmek ve cildin beneklenmesi başlıca belirtileri arasında. Sepsisle mücadele için antibiyotik tedavisi, solunum desteği, kan basıncını arttırmak ve su kaybını önlemek için sıvı yüklenmesi yaşamsal öneme sahip. Ancak gereksiz ve bilinçsiz antibiyotik kullanımının da yol açtığı antimikrobiyal direnç sepsis tedavisini sekteye uğratıyor. Antibiyotik verilen hayvan etini yemek veya evi paylaştığınız kişilerle temas, öksürme, aksırma, vücut sıvılarıyla temas yollarıyla antibiyotik direncinin geçişi söz konusu olabiliyor. Tedavi edilemeyen her türlü enfeksiyonun sepsise yol açabildiği düşünülünce, antimikrobiyal ilaçlara karşı gelişen direncin (AMR) nasıl can aldığını anlamak da mümkün. 2023 yılında bu direnç yılda 700 bin insanın ölümüne neden olacak. 2050 yılına gelindiğindeyse antimikrobiyal direncin yılda 10 milyon insanın ölümüne yol açacağı öngörülüyor. Bunu önlemek için bilinçli antibiyotik kullanımının tüm topluma öğretilmesi gerek. Çünkü sadece bizim antimikrobiyal ilaçları bilinçli kullanmamız çözüm olmuyor. Bazen hayvan besiciliğinde antibiyotik kullanılması bile yenen hayvanlar üzerinden antibiyotik direnci gelişmesine neden olabiliyor.
Paylaş