Doğan Uluç

Beatles’mı, Rolling Stones mu daha büyük?

16 Aralık 2013
Rock’n Roll’un yarım asırlık iki rakibi bir kez daha karşı karşıya.

Rock’un amansız rakipleri the Beatles ile Rolling Stones’ın biri stüdyoda diğeri açıkhava konserinde kaydedilen albüm ve CD’leri 44 yıl sonra arka arkaya piyasaya çıktı. Musiki aleminde ‘’Hangisi büyük.’’ kıyaslaması yeniden başladı. İki olay da değişik anılarım var.

1969 Temmuz’unda Rolling Stones’un Hyde Park’a konserinin iptal edileceği şayiaları dolaşıyordu. 65 bin kişinin kamp kurduğu parka sabahtan gelip tanıdık organizatörden özel kartımı aldım. İptal konusunu ben de merak ediyordum. Stones konser verecek mi? Öğleye doğru parkın yan girişinde hareketlenme başladı. Park çığlıktan geçilmiyordu. Grup solisti Mick Jagger sahne arkasından öne geldi, kollarını havaya kaldırıp hayranlarına ‘sus’ işareti verdi. Ardından ekledi: ‘’Konser iptali konusunu tartıştık, Brian hayatta olsaydı şov’a devam derdi.’’

Brian Jones the Rollings Stones’un üç kurucusundan biriydi. İki gün önce eroinman Brian’ın cesedini çiftlik evinin yüzme havuzunda bulmuşlardı. Şov’a ‘Dur’ diyen yoktu. Mick Jagger tüm zamanların en iyisi rock parçası diye tanımlanan ‘Satisfaction’ ( Tatmin Olamıyorum) nın ritmiyle dans figürlerine geçmişti. Anide sahne önünde karmaşa başladı. İri kıyım 4-5 genç çuval gibi yerde tekmelediklerini sırtlayıp götürdüler. Görünüş iğrenç idi. İlerimde oturan Jagger’in sevgilisi Marianne Faithfull’a‘’Kulise git.’’diye bağırdım. Duyduğunu sanmıyorum. Deri ceketinde ‘’Cehennem Melekleri’’ ibaresini taşıyan bir bıçkın önümden geçerken ‘’Bu da erken gitti.’’diye eroinman Stones’a gönderme yaptı. Ertesi gün gazetelerde dayakla komaya giren müziksever hakkında haber görmedim. Bir polis muhabiri ‘Güvenlik için kiralamışlar Cehennem Melekleri’ni. Ama ölüm varsa kimse onlarla dalaşmak istemez.’’dedi.

Rolling Stones’un ‘’Tatlı Yaz Güneşi: Hyde Park’tan Canlı’’ adlı DVD olarak satışa çıktı. Sıra ’Şahane Dörtlü’ Beatles’da. Grubun BBC stüdyolarında CD’ye çekilen 37 parça ilk defa yayına sunuldu. Mart 1962- Temmuz 1965 arasındaki çekimlerde Londra’da muhabirlik yapıyordum. John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Star’la röportajlarım hayli eğlenceli geçti. Beatles 4’lüsü çay molasında beni altı okka yaptılar. 40 yıllık yapıtları ise hala gözde.
Beatles-Stones kıyaslaması giderek zorlaşıyor. ‘Şahane 4’lü Lennon ile Harrison’ın ölümüyle 2’ye düştü. Grupta herkes şarkı söyleme yeteneğine sahipti, Stones’da tek şarkıcı hala Mick Jagger. Beatles müziği rock klasikleri. Eskiyecek yerde değer sürekli değer kazanıyorlar. Ödüllerinin sayısını bilinmiyor. En fazla albüm satışı listesinde Stones 250 milyon, Elvis 400 milyon, Michael Jackson 500 milyon, Beatles ise bir milyarın üstünde. John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Starr yalnızca dokuz yıl birlikte müzik yaptılar. Artık ‘’Beatlemania ‘’yok. Beatles mı, Stones mu derseniz internetten rastgele Beatles’tan iki parça indirin yanıt vermeniz kolaylaşır.
.

Yazının Devamını Oku

Hey Khloe, baban kim?

9 Aralık 2013
Şöhret, skandal, ünlülerin özel yaşamlarını topluma taşıyan tabloid basının rota ibresi yeniden Kardashian’lara döndü. Süper futbolcu O.J. Simpson’ın menaceri Norman Pardo Kardashian’lar dizisi oyuncusu Khloe’nin annesi Kris Jenner’in Simpson ile cinsel ilişkiye girdiğini açıkladı. O.J.’in menaceri ve yakın arkadaşı Pardo’nun ‘’Khloe’nun gerçek babası avukat Kardashian değil, O.J.’dir’’ iddiası skandal basın gündemi ortasına düştü.

‘’Kris’in şöhrete ulaşmak için yapamayacağı yok’’ diyen Pardo şöyle konuşuyor: ‘’1980’lerde O.J. futbolun süper yıldızıydı. Kris peşinden ayrılmaz, California’da çılgın eğlence partilerinde birlikte uyuşturucu ‘Ecstasy’ tabletlerini kullanırlardı. O.J. ve öldürdüğü iddia edilen karısı Nicole ile avukat Robert ve eşi Kris birlikte tatile giderdi. Khloe aileden değil, resimlerine bakın anlarsınız.’’

Bir dergide Kardashian kadınlarının tek sıra halinde dizilmiş resmine bakıyorum. Kim ile annesi Kris, Kourtney ve Khloe var. Khloe hepsine tepeden bakıyor. Kourtney, Khloe’den bir baş kısa. Tanıyanlar, Kardashian’ların genelde kısa olduğunu, boy eksikliğini ısmarlama ayakkabılarla kapadıklarını söylüyor. Ailenin en uzunu Khloe. O.J.nin menaceri ‘’Yüz hatları, vücut yapısı ailede hiçbirine benzemiyor. Diğer kızları Kim ve Kourtney de, babaları Robert de kısaydı. Khloe’un annesi Kris’in cinsel ilişkiye girdiği O.J. 183cm., kızı Khloe ise 175 cm. boyunda. Doğal saç rengi bile kızkardeşlerinden farklı’’ diyor.

Pardo’nun tüm Kardashian’ları ‘babalık’ testinden geçirmek isteğini aile kabul etmedi.

Kris futbolcu O.J.le ilişkisini inkar etti. O.J. vasiyetini değiştirdi, Khloe’i de mirasına aldı. Menajeri Pardo: ‘’Babalık iddiasını sorduğumda kıkır kıkır güldü. Benim için yeterli “cevap’’ idi‘’ diye konuşuyor. Ünlü futbolcu 1994’de eski karısı Nicole ile erkek arkadaşı Ron Goldman’ı bıçakla öldürme iddiasıyla tutuklanmıştı. Tarihin en vahşi cinayetlerinden birini işleyen Simpson inanılması güç bir kararla beraat etti .’’Rüya Takımı’’ lakaplı avukatlarının başında O.J.nin aile dostu Robert Kardashian vardı.

66 yaşındaki O.J. beraattan sonra Las Vegas’ta değerli spor malzemelerine el koyan bir koleksiyoncu kaçırma suçuyla 5 yıl hapse mahkum oldu. 2014 O.J. beraat ettiği cinayetin 20’inci yıldönümü. Süper futbolcu ‘’ Bir bomba patlatacağım’’ diyor. Adli makamlar eski eşi Nicole, erkek arkadaşı Goldman cinayetlerini, kendisi dahil, kimin işlediğini açıklayacağını söylüyor.

Şimdi sıra Khloe’nın gerçek babasının kimliğinde. Porno kasetlerini satarak milyoner olan Kim Kardashian dahi kız kardeşinin kimliğini bilmiyor. Bir gazete tam sayfa soruyor:

‘’Hey Khloe, baban kim?’’

Yazının Devamını Oku

Şikayet etme, izah da etme

3 Aralık 2013
Siyah limuzin bir sağa, bir sola yalpa vurarak anayola hızla girdi, dev meşenin gövdesiyle kucaklaştı. Polis devriye arabası son çeyrek saatte izlediği lüks Ford’un içindekilerin şipşak aşk için motele girmesini bekliyorlardı.

Direksiyonda kır saçlı adam gibi yanındaki sarışın güzelin haylice alkol tükettikleri belliydi. Polis sürücüden ehliyetini isterken adını sordu. Direksiyona yığılmış adam ‘’Henry Ford II’’diye yanıt verdi. Bu kimlik ehliyetteki adını onaylıyordu. Lüks Ford’un sürücüsü dünyanın en büyük otomobil şirketlerinin sahibi idi. Ford kızı yaşındaki sarışınla sevişmek için kent dışındaki motele geliyordu.Telaşlanan polis telsizle ambulans isterken paparazziler çıka geldi.

Birisi "Bay Ford, eşiniz kumral, yanınızdaki sarışın neyiniz oluyor?" diye laf atınca multümilyarder "Şikayet etme, izah da etme" dedi. Bu dört kelime akabinde pop kültürünün temel taşı oldu.

Rakam cümbüşündeki Amerika’da otelinden otomobile her yıl 1,9 milyar ziyaretçiye hizmet veren yan sanayiler ülke ekonomisinin can damarı.

‘Otel-motel’ deyip geçmek mümkün değil. Trajik olayların oran çoğunluğunda otel ve moteller başı çekiyor. Ağabeyi J.F.K.’in suikastini takiben başkanlık yarışına giren Robert F. Kennedy bir Filistin’linin kurşunlarına hedef olarak yaşamını yitirdi. R.F.K.bir motel balkonunda seçim konuşması yapıyordu. Siyahi lideri M.Luther King Memphis’de bir motelde aynı yıl ırkçı saldırısına kurban gitti.

Seks yıldızı Anne Nicole Smith 2007 Şubat’ında Miami’de Hard Rock Oteli’nde kloral hidrat ilacını aldıktan sonra hayatını kaybetti. En ünlü sarışın Marilyn Monroe’da Anne Nicole’ın kullandığı ilaçtan öldü.

Eğlence alemi şöhretlerinin gözde oteli Hollywood’da Şato Marmont. Jim Morrison, Doors grubu, esrar partilerindan sonra Şato içinde motosiklet turlarını gösteriye çevirdiler. Ünlü aktör-komedyen John Belushi Şato’da pop yıldızı Whitney Houston Beverly Hills otelinde eroin dozajını kaçırıp can verdiler.

Zirvedeki rock grubu Eagles milyonlarca satan 'Hotel California'yı plağa dökerken Şato’da kalıyordu. Sürekli kavga eden müzisyenler çoğu zaman hınçlarını otel mobilyalarından aldılar. 1979 Ekim’inde dönemin rock kraliçesi, eroinman Janet Joplin Los Angeles’te Landmark Oteli’nde geceyarısı sigara almaya giderken krize girdi. 24 yaşındaki Janet ambulans geldiğinde can vermişti.

Otel ve trajedi ikilemin en tipik örneği punk- rock’çu Sid Vicious ile sevgilisi Nancy Spungen iflah olmaz aşkları idi. İngiliz punk’çı Nancy’yle New York’ta Chelsea Otel’de kalıyorlardı. 1979 Şubat’ında Sid sevgilisini karnından bıçaklayarak öldürdü. Yarıçıplak Nancy banyoda kanlar içinde bulundu. Punk’çı Sid polise "Çok uçuyordum, öldürüp öldürmediğimi bilmiyorum" dedi. Sid daha sonra bilinçli olarak eroin yüklemesi yapıp intihar etti. Annesi pantolon cebinde ‘Elveda’ başlıklı bir intihar notu buldu. 21 yaşında ölen Sid "Nancy ile birlikte bir ölüm anlaşması yaptık. O ahdini yerine getirdi sıra bende. Beni sevgilimle gömün. Deri montumu, blucinimi, çizmelerimi yanımıza koyun" diye vasiyette bulundu. Sid Hristiyan, Nancy Yahudi idi. Vasiyet yerine getirilmedi.

Yazının Devamını Oku

Polis yanlış evliliğini hayatıyla ödedi

30 Kasım 2013
Savcı Sam Nitze “Joel Cacace tek bir nedenle polis Ralph Dols’u öldürttü. Dols, gangster Joel’in eski karısı Kim Kennaugh ile evlenmeye cesaret etmişti. Cacace tetiği çekmedi ama ‘öldür’ emrini verdi. Mafya tetikçileri sorgu-sualsiz azgın gangsterin emrini yerine getirdi’’ diyerek 35 bin kadrolu N.Y. polisinin merakla sonucunu beklediği davanın kapanış konuşmasına başladı.

Joel Cacace yıllardır cezaevinde.1987’de ‘Mafia Savcısı’ diye ün yapmış William Aronwald’a suikast düzenleme suçundan hapiste. Joel’in üç adamı savcı yerine yanlışlıkla babasını öldürdüler. Katillerden Eddie Canini o tarihte Kim evliydi. Cacace yanlış kişiyi katleden Canini’yi öldürttü, arkasından Kim’le evlendi. Cinayeti azmettirdiği için hapse düşünce Kim gangster kocasını boşadı. Hırsız-katil-polis ayrımı yapmaksızın yeni bir evliliğe adım attı, polis Ralph Dols’dan bebek sahibi oldu.

Eski eşinin yatağını polisle paylaşmasını hazmedemeyen gangster Joel cezaevinden Colombo mafya’sıyla temasa geçerek ‘’Ralph’ın defterini katlayın.’’ isteğinde bulundu.

Üç tetikçi polis Dols’u evinin önünde katlettiler. Kimlikleri açığa çıkıp tutuklanan katillerden Competiollo ‘Baba’ların gizli dosyaları karşılığında azaltılmış ceza için savcılarla pazarlığa girdi. Mahkemede ‘’Colombo istedi diye Joel’e ‘iyilik’ yaptık’’ dedi. Savcının ‘’Ne iyiliği?’’ sorusuna homurdanarak ‘’Cinayet’’ yanıtını verdi. 72 yaşındaki Joel’in avukatı Susan Kellman ‘’Savcının elinde delil, kanıt, şahit yok. Joel’ın eski mafya ilişkisi yüzünden polis katlini üzerine yıkmak istiyorlar’’ diyerek gangsteri savundu.

Mafya yüzlerce tetikçisiyle toplum yaşamında hala hatrı sayılır bir güç. ‘’Baba’’lar kumar, uyuşturucu, tefecilik, rüşvet, haraç gibi çeşitli konuda yüzlerce milyon dolarlık yasadışı işlerin içinde. Kendisine ters düşenleri de affetmiyor. 1970’li yılların başında varlıklı bir aileden gelen ‘Jimmy’ kızlı-erkekli mezuniyet partisinde silahlı beş soyguncunun baskınına uğradı. Maskeli soyguncular silah tehdidiyle gençlerin cüzdan ve takılarını toplamaya başladılar. Sıra Jimmy’nin kız arkadaşına gelince ‘’Büyük annemin küpelerine dokunmayın’’ diye karşı çıktı. Kulak memelerini yırtarak küpeleri aldılar. Jimmy ‘’Pişman olacaksınız’’ diye araya girdiğinde döverek komaya soktular.

Komadaki gencin hastanede ilk ziyaretçisi yeraltı dünyasının iyi bildiği Genovese ailesi çetebaşlarından idi. Yoğun bakımda komadaki yeğenini görünce adamlarına ‘’Bulun bunları’’ dedi. Evladı olmayan yaşlı adam Jimmy’yi öz oğlu gibi yetiştiriyordu. Soruşturmayı yapan kıdemli bir detektif ‘’Polis de yeraltı dünyası da soyguncuların peşinde. Şansları varsa polisin eline düşerler’’ diye mafyanın acımasızlığını anımsattı.

Sonraki yıllarda mafya içerikli kitap yazan bir gazeteci üçü Amerika’da ikisi Kanada ve Meksika’da faili meçhul beş cinayeti tespit etti. Cesetlerde para, saat, küpe, bileziklere dokunulmamıştı. Cinayetlerin diğer bir ortak yönü de beşinin de alından tek kurşunla öldürülmesiydi. Çevrede bir kaç tefeci polisle temas ederek hırpani görünüşlü soygunculardan bir ikisinin alışveriş isteğini geri çevirdiğini bildirdiler.
Soyguncular eli uzun mafyanın gücünü hesaba katmadılar.

Yazının Devamını Oku

Türkiye'nin altınları da burada

21 Kasım 2013
Sabahın erken saati, South Street Sea Port limanına yaklaşırken gözlerim bir kez daha 12 yıl önce terör saldırısına uğrayan ‘İkiz Kuleler’i arıyor.

Gökdelenlerin ‘Sıfır Noktası’ denilen yerinde artık başka dev yapılar var. Kendime soruyorum: ‘’New York şehir mi, eyalet mi, ülke mi ? Rakamlara, istatistiklere bakılırsa hepsi ve daha fazlası.
Sıfır Noktası geçen yılların boşluğundan arınmış, yeni yapılar ilkin 102 katlı ‘One World” Trade Center’(WTC) olmak üzere 2014 başlarında yerleşime açılacak. Yeniden yapılanma projesinin maliyeti son artışlarla 4 milyar dolar yükselerek 15 milyara çıktı. Manhattan eski haline dönmeye başladı. Yerli-yabancı turistlerin ‘New York’ diye sözünü ettiği aslında eyaletin beş ilçesinden biri olan Manhattan adası. 1.9 milyon insanın yaşadığı Manhattan’la rekabete girecek ada yok yeryüzünde. Boylamasına 21.6 km, enlemesine 3.7 km ölçümündeki Manhattan akla gelecek her konuda dünya lideri..
Herşey burada. 800 yabancı lisanın konuşulduğu Manhattan’ı geçen yıl ziyaret edenlerin sayısı 52 milyon.Valentino’dan Donna Karan’a, Louis Vuitton, Oscar de la Renta’ya ileri gelen modaevleri, takı butikleri burada. Tiyatro, müzikal, bale, konser, modern ve klasik müzeler, caz klüpleri New York ziyaretçilerine kültürel olduğu kadar eğlenceli gösterimler sunuyor.
Petrol şeyhleri, Rus oligarklarının hisse senetleri, değerli taşlarını muhafaza eden Liberty Sokağı’ndan geçerken heyecanlanıyorum. Bir devlet binasında deniz seviyesinden 15 metre aşağıda külçe altın mahzenleri var. 7 milyon kilo altın stokları dünya rekoru sayılıyor. Geçen yılki Sandy Kasırgası yeraltı mahzenlerine ulaşmasına rağmen som altınlara zarar vermedi. Mahzenlerde Türkiye’de dahil yabancı ülke ve buyrukluların Amerikan makamlarına emanet ettiği altın külçeler bulunuyor. 32 milyar dolar ile Forbes listesinde dünyanın 10’uncu zengini gösterilen New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg ‘’New York süper zenginleri mıknatıs gibi çekiyor.‘’ diyor.
Hürriyet Abidesi, Brooklyn Köprüsü, Rockefeller Square, Times Square, Fifth Avenue, Broadway gibi turistik lokallerle birlikte Madison Square Garden’(MSG)dan söz etmeden geçmek mümkün değil. Geçen hafta bir milyar dolara malolan iç yenilenmesini takiben bir basketbol maçıyla açılan MSG yerkürenin en ünlü spor ve eğlence alemine ev sahipliği yapan lokal. Basketbol, buz hokeyi, boks, müzikli şovlar, sirk gösterileri yanısıra Ali-Frazier ve Michael Jordan’ın şampiyonluk maçları, Marilyn Monroe’nun Başkan J.F.Kennedy’nin doğum günü şarkısı okuması, Rolling Stones, Frank Sinatra konserleri, Papa’nın New York’ta ağırlanması hep MSG’da gerçekleşti.
New York’u bir yazıyla özetlemek güç. Yıllar önce İstanbul doğumlu Elia Kazan’la İstanbul’da konuştuğumda Marlon Brando, James Dean’e şöhret kapılarını aralayan 2 Oscar, 5 Altın Küre sahibi Rum kökenli film yapımcısı ‘’Beni dinle genç adam, ölmeden önce muhakkak New York’u gör. Gördüğünde ne dediğimi anlayacaksın.’’dedi.

Yazının Devamını Oku

Kızlar 77 yaşındaki Kazanova'nın peşinde

10 Kasım 2013
Hudson nehri kıyılarında olta sallayan birini görürseniz yaklaşmakta acele etmeyin, canınız acır.

Yanında bambu oltaları, yem kutuları, plastik su kovası, omuzuna asılı sırt çantası varsa bir ihtimalle karşınızda ince yapılı adam Frank Serpico’dur. Sırt çantasında ise biriAmerikan polisinin kullandığı Glock’la birlikte iki tabanca taşıyor.
Serpico sinemaseverler, New York polisi, uyuşturucu satıcıları için aşina bir isim. Poliste 12 yıl çalışan, pusuya düşürülüp yüzünden kurşunlanan Serpico, günlerce komada kaldıktan sonra hayata dönmüştü.

Serpico, teşkilatta sevilen biri değildi. Rüşvet alan, kokaincilerle çalışan polisleri ihbar ettiği için ‘istenmeyen adam’ ilan edilmişti. N.Y. Valisi John Lindsay polis yolsuzluklarını araştırmak için ‘’Knapp’’adlı soruşturma grubu kurdu. Serpico gruba ifade vermeye hazırlanırken amirleri Brooklyn’de bir uyuşturucu baskınına çıkmasını istedi. Devriye çıktığı polis arkadaşı bir gece önce ‘’hastayım, sen yalnız git’’diyerek Serpico’yu uyuşturucu pususu içine yönlendirdi. Baskın adresine gittiğinde yüzünden kurşunlandı. Binada yaşıyan bir kiracı yüzü, beyni parçalanan dürüst polisi kurtarmak için polisi aradı. Uzun zaman sonra bir ambulans kan gölündeki Serpico’yu Green Point Hastanesi’ne götürdü.

Doktorların hayatta kalmasını ‘mucize’ diye tanımladığı Serpico’ya ilk tıbbi müdahaleyi beyin cerrahı Dr. Zeki Uygur yaptı. Beyin ameliyatı altı saat süren Serpico günlerce komada kaldı. Hastaneden çıktıktan sonra herkese hayatını bir Türk doktoruna borçlu olduğunu söylüyordu.

Hastalarına para almadan bakan, maddi sorunlarına dahi yardım eden Uygur, Türk toplumunda ‘’İyilik Meleği’’diye anılıyordu. Sonraları kitap yazması, olaya ilk elden müdahale eden kişi olarak filmde yer alması tekliflerine alçak gönüllü Türk doktoru
olumsuz cevap verdi.

Serpico’nun kurşunlanmasına rağmen üstlerine yolladığı yolsuzluk raporları raporları işleme konulmamıştı. ‘’Bir gün bakkal dükkanına uğradığım eski polis kardeşimden de haraç aldıklarını duyunca öğrenince tepem attı. Karakol amirine çıkıştığımda sırıtarak‘’Sen de bize dahil ol, para sorunun kalmaz.’’diye yanıt verdi. N.Y. polis müdürü ölüm pusundan kurtulan namuslu polise hastanede şeref madalyası verirken Serpico elini geri çekti. ‘’Çeneni kapa, yoksa biz kapatırız.’’ Tehdidini alan namuslu polis yurt dışına kaçtı.

Yazının Devamını Oku

Daha çok rüya görürsün

5 Kasım 2013
Metro istasyonuna inerken anide dört sivil polis üzerine çöktü.

Birlikte Kayla’yı duvara yapıştırdılar. Dört çift el, hayli yapılı genç kızın vücudunu tepeden tırnağa sıvazladı. Ateşli, kesici silah, zararlı madde bulamadılar araştırmada. Arkadan soruşturma başladı: ‘’ Nerede oturuyorsun? Manhattan’a niye geldin? Barneys mağazasında alışveriş yapacak paran var mı?’’Celine’e 2,504 doları nasıl ödeyeceksin, kolunda taşıdığın Chanel çantayı da?’’

İkinci çocuğuna hamile Kayla, kendisini sorgulayan kadın polise hayat hikayesini özetledi. Çalıştığı malzeme deposunu, hesap açtırdığı bankayı, geçici banka kartını, rengini beğendiği Celine çantasını, Barneys’de alışverişini anlattı.

Marka meraklısı genç annenin sorgulanması saatlerce sürdü. Sivil polis bankanın verdiği geçici ATM kartını enine boyuna bükerek katlayarak numaralarını bozarken hemcinsini sahtecilikle itham etti. Çanta alışverişinde Kayla’yı ‘fişleyen’ bir Barneys çalışanı polislere sürekli bilgi verdi. 21 yaşındaki Kayla sorgulama sırasında tartaklandı. Erkek kardeşinin N.Y.ta resmi polis olmasına da detektifler kulak asmadı. Banka müdürü Kayla’nın ifadelerini doğrulayınca Brooklyn’li genç anneye suçlu damgası vuramadılar.
Kayla’nın suçu(!) ‘siyah tenli’ olmasıydı.

İkinci doğumu yaklaşan Kayla Phillips N.Y. polisi ile Barneys aleyhine ırkçılık davası açtı. ‘Pandora’nın Kutusu’ aralanmıştı. Queens Teknik Koleji öğrencisi Trayon Christian’da benzeri tecrübe geçirmişti. Barneys’den 349 dolarlık kemer satın alan siyahi kolejliyi mağazanın çağırdığı polisler tutukladı. Kelepçeye vurulan 19 yaşındaki Trayon özel bir odada iki saatlik sorgu sonunda suçu tesbit edilmeyince serbest bırakıldı. Ailesi, Barneys ve polis aleyhine ırkçılık davası açtı.

Davalar hakında konuşan N.Y. İnsan Hakları Komitesi Başkanı Patricia Gatling ‘’1940’larda üç harpte çarpışan havacı binbaşı babam bir araba satın almak istediğinde ‘bir zencinin nakit 5 bin doları olamaz.’diyerek tevkif edildi. O günlerdeki insan hakları ihlalleri hala canlı. Barneys ve N.Y. polisinde ırkçılık suçlularını şiddetle cezalandıracağız.’’diyor.

Irkçılık davaları siyahi toplumda değişik tepkilere ve bölünmelere yol açtı. Rap yıldızı Jay Z 20 Kasım’da Stockholm’da Barneys’le birlikte moda şovu sergileyecek. Jay Z , Barneys CEO’suyle yakın ilişki içinde. Amerika’da siyahiler Beyonce’nin rap’çı kocasının Barneys’le tüm ilişkilerini kesmesini istiyor. Rap’çi Stockholm’da basının sorularını yanıtlamaktan kaçındı. Bazıları dev projeleri kaçırmanın toplum yararına olmayacağı görüşünde. Tartışma devam ederken aktör Rob Brown ırkçılık fişlenmesinin son kurbanı oldu. Rob, annesi Myra’ya kolej mezuniyeti hediyesi olarak 1350 dolarlık saat almaya gittiği Macy’s de üç sivil polisin çemberine düştü, kelepçelendi, dev mağazada sorgulandı. Ünlü aktör Sean Connery ile ‘Finding Forrester’ de başrol oynayan, HBO TV dizisi ‘Treme’de trompetçi Lambreaux’u canlandıran Brown ‘’Sahte kredi kartla alışveriş yaptığım iddiasıyla tutuklandım, yüzlerce insan önünden kelepçeyle geçirildim. Ama en çok annemin diploma törenini kaçırdığıma üzülüyorum.’’diyor. Rob Brown’da dünyanın en büyük mağazası Macy’s ve New York polisi aleyhine ırkçılık davası açtı.

Yazının Devamını Oku

Uzaydan mesaj mı var?

29 Ekim 2013
‘’ Doaaan.... Merhabaaa...Ben kimim biliyormusun?’’ Nerden bileyim? Ahize kulağımda, arayanın kimliğini çıkarmaya çalışıyorum. Ses yakından geliyor ama hafızama aşina değil. Fazla oyalanmıyor ‘’Todori, Bakırköy’den.’’ Donup kalıyorum. Uzaydan mesaj mı var?

Todori ile son temasım yarım asır önce. Bakırköy’den çocukluk arkadaşım. Sakızağacı’nda aynı sokakta doğmuş, ergenliğe birlikte adım atmışız. Babası Mösyö Eliya, kollarımı arkadan kavrayıp sünnetime yardımcı olmuş. İlkokula da, 49’uncu dönem askerlik için Ankara’ya da birlikte gitmişiz.

Telefon sürprizinin önemi son kez 53 yıl önce konuşmuş olmam. Ortak tanıdıklar İngiltere, Amerika’da muhabirlik yaptığımı söylemişler. ‘’Şükürler olsun seni buldum. Yunanistan’da yaşıyorum ama sık sık Türkiye’ye geliyorum. Buluşurmuyuz?’’ Bir kaç çocukluk arkadaşımızı da getirecek..

İstanbul ziyaretlerimizi karşılıklı ayarlıyoruz. Bir Cumartesi Bakırköy-Ataköyü kavşağındaki Gelik’te öğle yemeğinde buluşmak için sözleşiyoruz. Çocukluk arkadaşım Sami Şalabi’nin geleceğini de öğreniyorum. Belleğimde sayfalar açılıyor.

Mahallemizde babaları suculuk yapan Toma, Angelo sonradan Mısır Çarşısı’nda başlayıp Beyoğlu, Bebek, Ataköy’de kaliteli lokantalar işlettiler. Lui, Dodo, Sami Şalabi kardeşler milli forma giydiler. Beyoğluspor’da ben de bir kaç yıl Şalabi ve Holyafkim kardeşlerle voleybol oynadım. Lui’nin Fenerbahçe’de kale bekçiliği resimleri ‘’Uçan Kaleci’’başlığıyla manşetlerde yayımlandı.

Todori, eşi Dina, Sami ile buluşma öncesinde heyecanlıydım. Gelik’te bize ayrılan masaya giderken ilk gözüme ilişen hafif göbekli, saçları iyice dökülmüş, tebessümü yaygın bir erkekti. ‘’Todori.’’demeye fırsat kalmadan beni kucakladı. Bir süre öyle kaldık. Ayrılıp birbirimizi süzdük. ‘’ Bak arkana’’deyince Sami Şalabi’yle yüzyüze geldik. Sarıldık birbirimize. Saçlarına kar düşmüştü.

Yaşam, anı alışverişimiz uzun sürmedi. Sohbetimiz ana teması sağlık konuları oldu. Sami Kanada’ya göç etmişti. Evlenmiş, 40’ını aşkın iki çocuk babası. Yılın 6 ayını Büyükada’da geçiriyormuş. Yetişkin bir kız babası Todori, güneyde bir Yunan adasındaki evinde yaşıyor.

Nasıl geçiyor hayatınız diye ortaya soru atıyorum, çehreler geriliyor. Bir ağızdan toplu yanıt geliyor: ‘’Türkiye başka, niye geldik buralara (Yunanistan), hala cevabını bilmiyorum.’’

6-7 Eylül günlerinde İstanbul’da yaşıyor olsanız bu soru gereksiz olurdu. 6 Eylül gecesi açıkhava sineması Bakır’dan sonra Rum kültür klübüne gitmeye karar verdik. Sosyal klübün tek müslüman Türk üyesiydim.İnsan dolu bir kamyon klübe gelince kilitli kapıyı zorlayarak açtılar, ayağını kırarak gözümüz gibi baktığımız yeni ping pong masasını parçaladılar. Çocuk yaştakiler ağlayarak kaçtılar.Bazı kiliseler yakıldı. Beyoğlu’nda azınlık mağazaları yağmalandı. İstanbul Rumları gruplar halinde Yunanistan’a göç ettiler.

Yazının Devamını Oku