Bir fotoğrafın anısı

İki dostun mektuplaşmasının kitabını elime alır almaz bir fotoğraf belleğimde canlandı.

Haberin Devamı

Behçet Necatigil-Tahir Alangu

“Hani Seninle Susar,

Yürür ve Susardık“

Hazırlayan Serenad Demirhan

Bir fotoğrafın anısı

Yıllarca evvel Altın Kitaplar Yayınevi’nin çıkardığı, benim yönettiğim Yeni Edebiyat dergisinin kapağında bir fotoğraf, bir yılın edebiyatını tartışıyoruz. Kapakta hangi fotoğraf yer alıyor?

Behçet Necatigil, Tahir Alangu, Hilmi Yavuz, Konur Ertop ve ben. Yer Altın Kitaplar Yayınevi. Fotoğrafta hepimiz gülüyoruz.

Tahir Alangu bir başka anımda yer alıyor.

Alangu’nun Ömer Seyfettin hakkında bir kitabı yayımlanıyor:

Bir Ülkücünün Romanı.

Ben Yeni Edebiyat için bir özel bölüm hazırlamasını rica ediyorum, söz veriyor dosya biraz gecikiyor.

Haberin Devamı

Tahir Alangu’nun evine bir telgraf çekiyorum, telgrafa da düştüğüm not:

Telgraf gece 02.00’de verilecek.

Telgraf o saatte eve ulaşıyor, o gün de Mesude Alangu ile iki kızı Uludağ’a tatile gidiyorlar, evde büyük hanım bayılıyor. Alangu Hoca, yazı isteği diye açıklama yapıyor ama damadından böyle bir yazı isteğine bir türlü inanmıyor.

Ertesi gün saat tam sabah 09.00’da Altın Kitaplar’a geldi.

 

BEHÇET NECATİGİL TAHİR ALANGU

Mektuplar Üzerine Birkaç Not-Ayşe Sarısayın ve Serenad Demirhan 

Necatigil’in mektuplar külliyatının altıncı kitabı olan Hani Seninle Susar, Yürür ve Susardık’da yakın dostu Tahir Alangu’yla karşılıklı mektupları yer alıyor. 1933-1953 yılları arasında yazılmış mektupların bulunduğu kitapta, Kabataş Lisesi’nin ortaokul bölümünde filizlenen bir gençlik arkadaşlığının edebiyat odaklı bir dostluğa dönüşmesinin izi sürülebiliyor: Çocukluk hevesleri, ilk gençlik aşkları, maddi sıkıntılar, hayaller, hayal kırıklıkları, öfkeler, isyanlar, okudukları kitaplar, merakla peşine düştükleri yazarlar, ilk şiirler, ilk yazılar, ilk çeviriler ve yıllar içinde Alangu’nun uzmanlık alanı olan masallar... Mektuplaşmaya öğrencilik yıllarında, ayrı düştükleri yaz aylarında başlayan iki arkadaş, 20 yıl boyunca mektup yazmayı sürdürüyor. 1943-1955 arasında askerlik, tayin gibi nedenlerle Anadolu’nun farklı kentlerinde görev yapan Alangu’nun İstanbul’a dönmesiyle mektuplaşmalar sona eriyor. 

Haberin Devamı

Mektuplarda karşımıza çıkan, “Yakınım Tahir, oysa seni pek o kadar da sevmiyorum. Ama bununla beraber yakınım Tahir” ya da “Mektupların on para etmez ama şiirlerinden bir şeyler anlamak kabil. Bana mektup yerine onlardan birkaç tane gönder, bana bir ay yeter” gibi ifadeler, aralarındaki yakınlığın somut örnekleri... Alangu ile Necatigil’in 40 yıllık dostluğuna dair ilginç ipuçları içeren bu mektuplar, iki edebiyatçının geçmişte birbirleri hakkındaki yorumlarını ve görüşlerini dile getirdikleri yazıları da açıklar nitelikte: Alangu’nun “Behçet Necatigil’in Odası” (Yenilik dergisi, S. 37, Ocak 1956) ve “Behçet Necatigil Üzerine” (Yeditepe dergisi, S. 125, 15 Şubat 1957) başlıklı yazıları, “‘Masal-Edebiyat-Yaşam’ Bileşkesinde Necatigil Şiiri” başlıklı söyleşisi (Düzyazılar II), Necatigil’in “Alangu’nun Yolu” ve “5. Ölüm Yıldönümünde Tahir Alangu” yazıları (Düzyazılar I). İki dostun ilişkisiyle Alangu-Necatigil ailelerinin birlikteliğine dair ayrıntılara ise Necatigil’in Alangu’nun eşi Mesude Hanım’ın emeklilik kutlaması için yazdığı “Kaside-i Tekâüddiyye” kasidesinin de yer aldığı Dost Meclislerinde Kasideler ile Çok Şey Yarım Hâlâ adlı kitaplardan ulaşmak mümkün. Necatigil’in Alangu’ya yazdığı mektuplardan bazıları, Bütün Eserleri’ni yayına hazırlayan Hilmi Yavuz ve Ali Tanyeri’nin derlediği Mektuplar seçkisinde yer almıştı. Bu kitaba, seçkiye alınmayanlarla birlikte Şadan Önen’in babasının arşivinde buldukları da eklendi ve böylece tüm mektuplar bir araya getirilmiş oldu. 

Haberin Devamı

Özellikle 40’lı yıllardan önce yazılan mektuplarda Osmanlıca kelimelerin, terkiplerin sıkça kullanıldığı dikkat çekiyor. Bu ifadelerin günümüzdeki karşılıkları dipnotlarla verilirken kullanımdan kalkmış olanlara öncelik tanındı. Kimi eserlere yapılan göndermeler bulunabildiği kadarıyla açıklandı, okunamayan yerler ve bazı ifadeler [...] işaretiyle belirtildi. 

Çoğu eski yazı olan mektupların çevriyazısını üstlenen Yücel Demirel ve ekibine, kitabın yayına hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen Abdullah Okal’a, Ekin Dedeoğlu’na, Ozan Torun’a, Tuba Nur Bakaçhan’a ve Milli Kütüphane’de tarama yapan İlayda Atıl’a çok teşekkür ederiz. Bu mektupların 1940 kuşağının iki edebiyatçısına ilgi duyanlara yeni bir kapı aralamasını umuyoruz. 

ÖZET TANITIM

Haberin Devamı

Hani Seninle Susar, Yürür ve SusardıkBehçet Necatigil ile Tahir Alangu’nun 1933-1953 yılları arasındaki yazışmalarından oluşuyor.

Alangu ile Necatigil’in kırk yıllık dostluğuna dair ilginç ipuçları içeren mektuplar iki edebiyatçının geçmişte birbirleri hakkındaki yorumlarını ve görüşlerini dile getirdikleri yazıları da açıklar nitelikte. Çocukluk hevesleri, ilk gençlik aşkları, maddi sıkıntılar, hayaller, hayal kırıklıkları, öfkeler, isyanlar, okudukları kitaplar, merakla peşine düştükleri yazarlar, ilk şiirler, ilk yazılar, ilk çeviriler ve yıllar içinde Alangu’nun uzmanlık alanı olan masallar... 1940 kuşağının iki edebiyatçısına ilgi duyanlara yeni bir kapı aralayabilir; Hani Seninle Susar, Yürür ve Susardık. 

Haberin Devamı

Yıldız’dan ötede alabildiğine uzayan tarlalar vardır hani. Ne kadar isterdim bugün onlardan birine rastlamayı. Ne kadar isterdim Beşiktaş-Ortaköy yolunun üzerinde olmayı. Bir duvar dibinden, bir kedi gibi sürtünerek yürümeyi. Hani seninle susar, yürür ve susardık. Bir köşe başına gelince ben, sana sezdirmemeye çalışarak firarî bir nazar atfederdim görünmeyen bir eve doğru hani...”

Zonguldak’ta edebiyat öğretmenliği yaptığı dönemde iki genç şair vardı Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur ikisi de genç yaşta öldüler.

Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği Kelebeğin Rüyası filminde bu günler anlatılıyordu.

Mustafa Seyyit imzalı bir şiir:

Cahit Sıtkı Tarancı’dan iki dize:

Ne doğan güne hükmüm geçer,

Ne halden anlayan bulunur.

Behçet Necatigil’den:

“Bir yeni sahifeye daha başlıyorum. Zonguldak’ta mektup kâğıdı bulunmuyor. Bu defteri zor buldum.”

Defter şiiri ile yazıyı noktalayacağım:

“Defter elime geçti

Gözlerimi kaybettim

Defter duruyor yerinde

Gözlerim geri geldi

Ellerimi kaybettim

Gözlerim yuvasına döndü

Ellerim bileklerime

At var, meydan bulunmuş

Defterimi kaybettim.”

Mektup türüne örnek gösterilecek iki edebiyat ustasının okunması gereken mektupları.

(Yapı Kredi Yayınları)

Yazarın Tüm Yazıları