Kitabın başında şu açıklama yer alır: “Sekiz forması İbnülemin Mahmut Kemal İnal tarafından yazılan bu eser, evrakı arasında çıkan vesikalara dayanılarak ve birçok ilâveler yapılmak suretiyle Avni Aktuç tarafından tamamlanmıştır.”
Kitabın içerik sıralaması:
* Soluk Hatıralardan Yankılanan Nağmeler
* Takdim
* İbnülemin Mahmut Kemal İnal
* Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri
* Üstad İbnülemin Mahmut Kemal İnal
* Üstad İbnülemin’e Dair
Benim gibi ilk fuardan bugüne kadar gelişimi izlediyseniz, hem kurum hem Türkiye adına gönenirsiniz.
Fuarların bir başka havası vardır, küçük çocuklardan ileri yaşlardaki ziyaretçilere kadar, ellerinde kitap poşetleri, paketleriyle gezenlerin görüntüsü sizi bir başka dünyaya götürür. Küçük çocukların cıvıltıları yarının okurlarının sesi olarak gelir bana.
Fuarlar sadece kitap alma yerleri değildir. Bütün yayın dünyasını bir mekânda izleyeceğiniz, yazarlarıyla buluşacağınız, söyleşilerde yeni bilgiler edineceğiniz yerlerdir.
Fuar bir yılın dökümünü sunduğu gibi, yeniliklerin de habercisidir. Yıllar önce küçük standlarda yapılan imza günleri bugün geniş salonlara taşmıştır. Bu görüntü hem yazarların kitap satışlarının artışını hem de okur ilgisinin yoğunluğunu sergilemektedir.
Bu yılın teması benim için de heyecan vericidir.
Tema “1950 Kuşağı”dır. Benim de mensup olduğu bu kuşak gerçekten de edebiyat tarihimizde kendine özgü bir yer sağlamıştır.
Üstelik benim için ayrı bir önemi vardır.
Öykücüler ilk kitaplarını 1959’da yayınlamışlardır, 2009’da 50. yıl baskıları yapılırken
2-3 Kasım tarihleri arasına gerçekleştirilecek festivalin bu yılki mottosu:
‘Kalemin Ucunda İstanbul’.
İkinci kez Çırağan Sarayı’nda Markakalem.com tarafından düzenlenen buluşmanın açılışında geçen yıl kalem meraklısı olanlar konuşma yapmışlardı.
Adlarını vereyim de bu yıl da onları orada görebilirsiniz:
Nabi Avcı
Buket Uzuner
Feridun Andaç
Koray Şerbetçi
İlk baskısının dilini, yazım temposunu da çok beğenirim. Kişi tasvirlerinin de başarılı olduğu kanısındayım.
Cumhuriyet, onun liderinin temel kitabı okunmadıkça anlaşılmaz.
Atatürk’ün Cumhuriyet sonrası kültür alanında gerçekleştirdiği devrimleri, o zaman daha doğru algılanır.
Şimdi o kadar çok baskısı var ki herkes okuyup anlayabilir, ondan sonra Cumhuriyet’e dair kitaplar ve Atatürk üzerine çalışmalar yapılabilir.
Artık Cumhuriyet üzerine eskisi gibi romanlar yazılmıyor, hele şiire hiç girmiyor.
İki nedeni olabilir bence.
Birinci neden, kitapların çoğu o günleri yaşayan, Cumhuriyet rejiminin kuruluşu içinde bulunan kişiler tarafından birinci ağızdan yazılmaları. Bazıları da belgelere, bilgilere dayanılarak kaleme alındı.
İkincisi bunun düzyazıda, incelemede yazılmasını tercih ediyorlar. İçine edebiyatın özelliğini katmıyorlar. Şiire gelince, sanırım o şiirsel coşku bitti.
Müzisyenler için böyle bir durum da vardır. Aynı orkestrada çalışabilirler, biri şef biri solist olabilir.
Doktorlar için durum nasıldır? Edebiyatçılar için akşam yemeği nasıl geçer?
Birbirlerine anlatacakları çok şey olabilir mi yoksa tekdüze saatleri tüketmekle mi yetinirler?
Gazeteciler için farklı bir dünya olabilir mi? O kadar renkli bir meslek ki bence akşam evlerinde buluştuklarında birbirlerine anlatacakları çok şeyler vardır.
Avukatlar ne yapar, gündelik yaşamlarından kesitler mi sunarlar birbirlerine.
Bu konuyu gündemime getiren bir müzik dergisinin kapağındaki fotoğraf ve yazı oldu:
BBC Music dergisinin kapağında ünlü mezzosoprano Magdalena Kozena ile ünlü şef Simon Rattle’ın birlikte çekilen bir fotoğrafları var.
Ana bölümleri sıralayınca Alfa Yayınları’ndan çıkan ‘Klasik Müzik’ kitabının kapsamının genişliğini fark edeceksiniz: Erken Müzik (1000-1400), Rönesans (1400-1600), Barok (1600-1750), Klasik (1750-1820), Romantik (1810-1920), Milliyetçilik (1830-1920), Modern (1900-1950), Çağdaş...
Kitabın editörü sahnede gördüklerimizin gerçek hayatın bir yansıması olduğunu yazdıktan sonra bakın ne diyor: “Klasik müziğin özünde de tüm müziklerde olduğu gibi tutku vardır. Geçmişin önemli eserlerinin yüzyıllardır varlığını koruması, çağdaş bestecilerin bunların güzelliğiyle boy ölçüşebilecek eserler üretmeye çalışması, milyonlarca kişinin bu eserleri bugün de çalıp dinlemeyi sevmesi ve kendinden geçmesi bu nedenledir.”
Sayfa düzeni birçok bilgiyi özet halinde öğrenmenizi sağlıyor. Müziğin tarihini, o tarihi yaratanları, öncüleri, en önemli eserleri o sayfada yer alıyor. Elbet biyografilerini de okuyabilirsiniz.
Teknik deyimler de kısa notlarla açıklanıyor.
‘Müzik, güldüren
bir bilimdir’
Müzik hakkındaki özlü sözler müziği sevmeniz, dinlemeniz, hayatınızın her anında sizin yanınızda olmasını sağlar: “Müzik güldüren, şarkı söyleten ve dans ettiren bir bilimdir.”
Roman seçiciler kurulu aşağıdaki adlardan oluşuyordu:
Mehmet Eroğlu
Asuman Kafaoğlu Büke
Seval Şahin
Cem İlhan
Roman ödülü iki eser arasında paylaştırıldı:
Abdullah Ataşçı
‘Yara Bende’ - Everest Yayınları.
Ayrıca dergilerin özel sayılarını, özel dosyalarını da yazarak, meraklısının bu kalıcı sayıları almasını sağlamak.
Dergilerin tarihini inceleyenler, ilk edebiyat ve sanat hareketlerinin burada yeşerdiğini fark edeceklerdir.
Bu ay yayın dünyasına yeni bir dergi katıldı:
‘Virüs’ (1).
Sorumlu yazıişleri müdürlüğünü Fahri Özdemir’in, genel yayın yönetmenliğini Tozan Alkan’ın yaptığı dergi şöyle sunuluyor:
“Üç Aylık Kültür - Sanat ve Edebiyat Ortak Kitabı”.
Altmışı aşkın ismin yer aldığı derginin yazıları bütün türleri kapsıyor.
‘Önsöz’den bir bölüm alıyorum ki derginin niteliği konusunda bilgi edinin, ürünleri de daha sonra okuyun: