MEHMET AKİF ERSOY İÇİN YENİ KİTAPLAR
Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı İstiklal Marşı’nın ulusal marş olarak kabulünün 100’üncü yılı. Yayınevleri, üniversiteler, bu marş ekseninde onun eserlerini, düşüncesini inceleyen toplantılar, sempozyumlar düzenlemeli. Hiç kuşkusuz marşın bestecisi Zeki Üngör’le orkestrasyonunu yapan Edgar Manas da unutulmamalı. Meclis’te şiiri okuyan Hamdullah Suphi Tanrıöver’in de gündeme getirilmesini öneriyorum. Okuma listenizde Beşir Ayvazoğlu’nun Mehmet Akif üzerine yazdığı ‘1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi’ isimli kitabı mutlaka bulunmalı.
YENİ YILDA İYİ ÇEVİRİLER
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen Talât Halman Çeviri Ödülü’nün değerlendirmelerinde dört çevirmen finale kaldı. Böylece kısa liste belirlenmiş oldu. Bu liste içinden kazanan kitap bu ay belli olacak:
- Yan Lianke, ‘Günler Aylar Yıllar’, çevirmen: Erdem Kurtuldu
“Günler gelip geçmektedir
Kuşlar gibi uçmaktadır
Ehli-i fesadın yeri nar
Ehl-i salâh uçmaktadır”.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ı çağrıştırır Aziz Mahmut Hüdai.
Aylardır sokağa çıkmayınca, evde yaşamanın bütün sınırlarını zorladım, sırlarını öğrendik/öğrendim.
Şair Nedim “Tahammül mülkünü yıktın” demişti. Çoğumuz evde kalarak tahammül mülkünün sağlamlığını, yıkılmazlığını gördük.
Dışarıya, işyerimize gidince, günün telaşına, ritmine kapılıyorduk, dost sohbetlerine dalıyorduk.
Ancak sergi için hazırlanan katalog, ressam hakkında bir referans kitap olma özelliğini taşıyor.
İstanbul’da başlayıp Fransa’da sonlanan bir hayatın bütün trajedisi, yaratma sürecindeki ıstırapları, dostları tarafından yazılan mektuplar, belleğimizde silinmeyen izler bırakıyor.
Bir mektubunda ne yazmıştı:
“Acılar sayısız derecededir”.
Devletin, dışişleri bakanlarının sanata ilgi ve saygı göstermelerini her zaman destekledim.
Fikret Muallâ, 1967’de Fransa’da öldü ve gömüldü.
1974 yılında Cumhurbaşkanı
Cumartesi gece yarısında Umut Özkan imzalı bir e-mail aldım. Türk halk edebiyatının uluslararası önemdeki bilim insanı İlhan Başgöz’ün Amerika’da, Indiana’da hasta olduğunu bildiriyordu. Daha sonra da hocanın yanında olan Balım Yetkin’le telefon görüşmesi yaptım. Başgöz’ün Türkiye’ye dönmek, yurdunda iyileşmek isteğini söylemişti. Indiana Üniversitesi Ural-Altay Dilleri ve Folklor Enstitüsü’nde profesör ve Türkçe programının direktörlüğünü uzun süre yürüten ve oradan emekli olan Başgöz’ün son dönemde yaşadıklarını ve bana yazma sebebini şöyle açıklıyordu edebiyat öğretmeni Umut Özkan:
‘İLHAN HOCA ADINA YAZIYORUM’
‘Bu duyuruyu İlhan Hoca adına yazıyorum. İlhan Hoca hepimizin bildiği gibi yüz yaşına merdiven dayamış durumda. Yıllardır kanser tedavisi görüyor. Buradan sizlere doğrudan seslenme olanağı maalesef yok. Son iki yıldır sağlık durumu giderek ağırlaşıyor ve ağustos ayında yatağından kalkmaya çalışırken düşmesi sonucunda kaburgaları kırıldı. O tarihten beri yatağından kalkamıyor ve tedavisi salgın nedeniyle evinde yürütülmeye çalışılıyor. Sık sık hastaneye gitmesi gerektiği için mevcut koşullarda türlü zorluklarla karşılaşıyor. Bir yılı aşkın zamandır ısrarla Türkiye’ye dönmek istemesine rağmen küresel salgın ve sağlık durumu nedeniyle olağan yollardan bunu gerçekleştirmesi mümkün olamadı.’
DİLERİM EN KISA SÜREDE GELİR
Birkaç dize daha okuyalım:
“İnsanların türküleri kendilerinden güzel,
kendilerinden umutlu,
kendilerinden kederli,
daha uzun ömürlü kendilerinden.
Sevdim insanlardan çok türkülerini.
İnsansız yaşayabildim
türküsüz hiçbir zaman.
AYFER TUNÇ - OSMAN
Mirasyedilerin umutları, hayalleri, gerçeklerle karşılaştıklarında davranışları. Dışardan görünenle içerde yaşananların trajik dünyaları. Cilanın döküldüğü o anların başarılı tasviri...
JOHN LE CARRÉ - SOĞUKTAN GELEN CASUS
Kısa süre önce kaybettiğimiz yazarın en çok beğenilen, en çok okunan kitabı. Yılın listesine bu yüzden girdi. Soğuk Savaş’ın soluk soluğa günlerinde casusların mücadelesi. Bu alanın kitaplarını inceleyenlerin yargısı şu: “Tüm zamanların en iyisi.”
AYDIN BÜKE - BEETHOVEN
İstiklal Caddesi’ndeki Meşher’de sergilenen eserler, MÖ 6. bin yıldan 20. yüzyıla uzanan bir zaman dilimini kapsıyor.
Sergi için hazırlanan ‘Maziyi Korumak’ başlıklı kataloğun ilk sayfasında, Boğaz’daki müzenin fotoğrafı yer alıyor.
Ömer M. Koç, kataloğun Önsöz’ünde müzenin özelliğini, içindeki eserleri anlatıyor:
“Sadberk Hanım Müzesi’nin 14 Ekim 1980’de kurulduğu günden itibaren büyük bir heyecanla üstlenmiş olduğu ana hedefi, kültürel mirasımızın birer parçası olan eserlerin muhafaza edilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır.
Müzemizin Arkeoloji Bölümü’nden seçilen eserler Anadolu uygarlıklarını kesintisiz bir kronolojiyle ve çarpıcı örneklerle ziyaretçiye gösteriyor.”
Katalogda, Sadberk Koç’un bir fotoğrafı var.
Giriş’i ‘Bir Zaman Yolculuğu’ başlığıyla Hülya Bilgi yazmış. Sonraki sayfalarda açılışlardan, müze ziyaretlerinden fotoğrafları görebiliyoruz.
Sadberk Hanım Müzesi Müdürü, serginin küratörlüğünü yapan
Elbette benim için birinci armağan kitaplardan seçilmeli. Seçerken ödül kazanan kitapların listesini gözden geçirin. Bir yılın öne çıkan kitaplarını okursanız, Türk ve dünya edebiyatının seyrini öğrenmiş olursunuz.
Yıllar önce, kitap dergilerinin olmadığı dönemlerde, yeni yayınları izleme olanağı yoktu. Ayrıca bugünkü gibi büyük kitabevleri de yoktu, seçimde hepimiz zorlanırdık. Şimdi büyük kitapçılarda konu sınıflaması yapıldığı için çocuğunuzla birlikte gidebilirsiniz.
Aslında birçok tanıdığım, uzun tatil günlerinde ve evde geçirecekleri geniş zamanlarda kendilerini yormayacak, dikkat yoğunluğu istemeyen kitap adları vermemi istiyorlar.
Okur profili değişti, şimdi yerli ve yabancı polisiye kitaplara ilgi çoğaldı. Düzenlediğim istek listelerinde ağırlık bu tür kitaplarda.
Eski yıllarda hafif aşk romanları revaçtaydı. Beyaz diziler, Barbara Cartland romanları şaşırtıcı sayıda baskı yapardı. O roman anlayışındaki Türk yazarlarının kitapları da çok satıldı. Aşk romanları sinemaya da aktarıldı.
Kısa bir süre önce eski dönemin ünlü yazarlarının yeni baskıları yapıldı ama okurun ilgisini çekmedi.
Onların yerini yeniden yayın dünyasına sunulan, Türk edebiyatının kurucu yazarlarının kitapları ilgi gördü. Çoğu bugünün Türkçesine aktarıldı.
Telifleri düşen birçok yazarın kitapları farklı yayınevleri tarafından değişik baskılarla okura ulaştırıldı. Bu adların başında