Paylaş
Saadet Partisi üyelerinin ve CHP’li bazı isimlerin yürüttüğü “arka kapı diplomasisi”, Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu’nun açıktan yaptığı ziyaret, Gül’ün katıldığı Saadet Partisi etkinlikleri...
Bunların hepsi, Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olması için yaşanan “ikna trafiği”nin bir parçasıydı.
Çok gündeme gelmedi ama Gül, geride bırakmak üzere olduğumuz bu hafta boyunca, aynı zamanda “Aday olma” telkinlerinin yapıldığı bir trafiğin de uğrak noktası oldu. AK Parti kanadı, aday olmaması için Gül’le bir ‘arka kapı diplomasisi’ yürüttü. Bu çerçevede birçok görüşme olabilir ama üç tanesi dikkat çekiciydi.
İlki, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Gül ile yaptığı bir görüşmeydi. Hafta başında gerçekleşti ve Davutoğlu salı günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuştuğu AK Parti grup toplantısına katılmayınca TBMM koridorlarında ve AK Parti kulislerinde “Gül’le mi hareket edecek” sorusu konuşuldu. Davutoğlu’na yakın isimler, kendisinin biraz rahatsız olduğu için grup toplantısına katılamadığını söylediler. Bir süre sonra Davutoğlu kanadından bilgi alan bazı meslektaşlarımız, Gül’ün Davutoğlu’nu çağırıp “birlikte hareket etmeyi” teklif ettiğini, Davutoğlu’nun da “Benim yerim belli” diyerek bu teklifi geri çevirdiğini yazıp söylediler. Davutoğlu da dünkü basın toplantısında görüşmenin Gül’ün davetiyle gerçekleştiğini söyledi ve sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklediğini açıkladı.
Davutoğlu’nun bu açıklaması ile çevresinin “Gül destek talep etti” bilgisini yayması, Gül tarafında bir şaşkınlığa neden oldu. Zira onlara göre iki aracı ısrar ettiği için Gül, Davutoğlu’na randevu verdi ve görüşmenin içeriği de “destek isteme” şeklinde olmadı.
İki tarafı da dinleyince şu sonuca vardım: Görüşmeyi Gül değil, Davutoğlu istemiş ve Gül aday olursa Erdoğan’ın yanında yer alacağını söylemiş.
Bu sürecin ikinci önemli görüşmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti kurucularından Bülent Arınç’ın görüşmesiydi. Sürpriz bir görüşmeydi ve baş başa yapıldığından dışarı pek fazla bilgi sızmadı. Ancak Arınç’a yakın kaynaklar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan Gül’e iletilmek üzere Arınç’a bir mesaj vermediği bilgisini paylaştı. Arınç, Gül’ün zor zamanlarında kendisini yalnız bıraktığına inanıyor, bu nedenle zaten uzun zamandır Gül’le diyalog kurmuyordu. Bu nedenle görüşme sonrasında Gül’e herhangi bir mesaj iletmeyeceğini, ancak kendi tavrını ortaya koyabileceğini gösterdi. Görüşme çıkışında yaptığı açıklamada AK Parti’ye bağlılığının altını kalın bir çizgiyle çizerek Gül’e “Bir planın varsa bana güvenme” mesajı verdi.
Gelelim son görüşme iddiasına (özellikle “iddia” diye yazıyorum, çünkü kayıt dışı -off the record- teyit ettiğim bu bilgi henüz kendileri tarafından resmen açıklanmadı). Bu iddiaya göre Gül’le uzun yıllar yakın çalışmış, hatta arkadaş olmuş iki önemli isim Ankara’dan İstanbul’da giderek Gül’ü ziyaret etmiş. Kaynaklarım, ziyaretin gündeminin Suriye başta olmak üzere güncel dış politika ve savunma konuları olduğunu söyledi. Ancak ‘Söz konusu isimler böyle kritik bir dönemde Gül’ün yanına gitmişse orada seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı adaylığının konuşulmaması mümkün mü?’ diye sorarsanız, gönül rahatlığıyla “Evet” yanıtını veremem.
Başbakan Binali Yıldırım’ın İspanya dönüşü verdiği mesajı da yazdıklarıma eklemek isterim. Hepsini birlikte ele alınca şu sonuca varmak mümkün:
Her ne kadar önemsiz gösterilmeye çalışılsa da Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olması, muhalefet kanadındaki en ciddi senaryoydu ve AK Parti bu ihtimalin gerçekleşmesini istemiyordu. O nedenle de “Aday olma” diyenler de en az “Aday ol” diyenler kadar emek harcadılar ve büyük ölçüde başarılı oldular.
Paylaş