Paylaş
Milli Görüş kökenli iki liderin görüşmesinin üzerinden tam 35 gün geçti. Karamollaoğlu, birkaç kez konuştu ve her seferinde Türkiye’nin önemli sorunlarını sıralayıp, bu sorunların çözümü konusunda adım atılmadıkça bir ittifaka yanaşmayacaklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise ilk dikkat çekici açıklamasını 28 Şubat 2018 günü Cezayir’de yaptı ve “Önümüzde daha vakit var. Muhataplarımızdan karşılık gelmesi halinde onu da değerlendiririz. Biz bütünleşelim istiyoruz” dedi.
Ardından, meslektaşlarımızın “Kapı kapanmadı değil mi” sorusuna da “Hayır bizim açımızdan kapanmış değil, yasal olarak kapanmadığı ana kadar” karşılığını verdi.
Bu sözler kamuoyunda iki partinin ittifakının, Yüksek Seçim Kurulu’na başvuruların yapılabileceği son ana dek ihtimal dahilinde olacağı izlenimi bıraktı.
Ancak, bu açıklama Karamollaoğlu ve ekibinde bir tavır değişikliği yaratmadı ve Erdoğan 6 gün sonra, yani 6 Mart 2018’de TBMM’deki konuşmasında tavrını tamamen değiştirdi:
“Bu çatının altında olmasını arzu ettiğimiz partiler kendilerine başka yol arkadaşı seçiyorsa onlara da güle güle demekten başka elimizden bir şey gelmez.”
AK PARTİ’NİN TAVRI ALTI GÜNDE DEĞİŞTİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “güle güle demekten başka elimizden bir şey gelmez” ifadesi, AK Parti kulislerinde “fazla naz aşık usandırır” diye özetleniyordu. Karamollaoğlu ile tanışıklığı geçmişe, Refah Partisi yıllarına dayanan AK Parti yöneticisi Hayati Yazıcı da “yalvaracak halimiz yok” sözleriyle partideki bu bakış açısını açık ediyordu.
Peki, Saadet Partisi ile ittifak konusunda 6 gün içinde yaşanan bu keskin dönüşün nedeni neydi?
Birçok neden sıralanabilir ama en önemli üçünü paylaşayım:
1- MHP, Saadet Partisi’nin ittifaka bir ana unsur olarak değil, AK Parti saflarında katılmasını istiyor. AK Parti’de de Saadet’in Numan Kurtulmuş ve partisi Has Parti gibi “bütünleşerek” katılması beklentisi var. Saadet Partisi yönetimi böyle bir ittifakın partiyi bitireceği endişesi taşıyor.
2- Saadet Partisi’nin ittifaka katılma ihtimali çok düşüktü ve kapı açık kaldıkça Karamollaoğlu, katılmama gerekçelerini sıralarken hükümetin uygulamalarını eleştiriyor ve AK Parti tabanına da propaganda yapma fırsatı buluyordu.
3- Eğer kapı hep açık kalır, “AK Parti-Saadet Partisi İttifakı” bir ihtimal olarak gündemden düşmezse, Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu da gündemden düşmeyecekti. Bu da Saadet Partisi’nin “anahtar parti” özelliğinin kamuoyunda iyice pekişmesine neden olacaktı.
ANAHTAR KALABİLECEK Mİ?
Peki AK Parti’nin “güle güle” ve “yalvaracak değiliz” resti, ittifaka katılma ihtimalinin kalmaması, Saadet Partisi’nin “anahtar parti” olma özelliğini ve son zamanlardaki popüleritesini nasıl etkiler?
Kesin bir yanıt vermek zor ama kesin olan bir şey var:
Her bir seçmenin hayati önem kazanacağı bir seçimde Saadet Partisi AK Parti’nin olmadığı bir ittifak içinde olursa, AK Parti’nin hedefleri açısından ciddi sonuçlar doğabilir. Bakın Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, dün “Saadet anahtar parti oldu mu? Olduysa nasıl oldu” başlıklı yazısında bu sonuçları nasıl sıralamış:
“1- Milli Görüş oyları, bugüne kadar Saadet Partisi barajı aşamadığı için AK Parti içinde kalıyordu. Şimdi Saadet’in barajı aşacağı anlaşılınca oylar ‘eve’ geri dönecek. Bunun AK Parti’den % 3 oy koparacağına inananlar var.
2- Milli Görüş haricinde, AK Parti içinde dindar ve muhafazakar olup, AK Parti’nin son dönem tutumundan ve politikalarından memnun olmayanlar da, baraj altında kalan partilere oy vermek istemiyordu. Bu oyların da Saadete akacağı düşünülüyor.
3- AK Parti ve MHP sadece bir oy ittifakı yapmadı. Bir politik diskur da ürettiler: “Yerli ve milli ittifak”.
(...) İpinin kimsenin elinde olmadığı bilinen Saadet, CHP ve İyi Parti ile ittifak yaparsa bu durumda, cumhur ittifakının, muhalefeti ötekileştirme ve gayri milli ilan etme planı bozulmuş olacak. Bu önemli bir politik psikoloji çatışmasıdır.”
Meslektaşım Kemal Öztürk “yüzde 3”ü herhangi bir kaynağa dayandırmamış. Bu rakam gerçekçi mi emin değilim ama kendisinin memnuniyetleri, rahatsızlıkları ve eğilimleri gözlemleyecek kadar AK Parti tabanını bildiğinden şüphem yok.
SAADET PARTİSİ CEPHESİNDE MEMNUNİYET
Saadet Partisi (doğal olarak) gelişmelerden memnun. Partinin görüşlerini yansıtan TV 5’in yayınlarında hep eski Milli Görüşçüler var ama televizyonun bulunduğu binanın girişinde açılan “MG Kitap Kafe”de çoğunlukla gençler var. Çoğu üniversite öğrencisi. Gençler, partiyle de yakın temas içinde. Genel Başkan Karamollaoğlu’nun, gündemi yakından takip eden, ince espriler ve yoğun hiciv içeren Twitter mesajlarında da bu gençlerden oluşan bir ekibin de katkısı var gibi.
TV 5’te “Aykırı Gündem” programını yapan Mustafa Yılmaz’a önce “MG neyin kısaltması” diye sordum. Tereddütsüz “Milli Görüş” dedi. “Gençlerin ilgisi hep böyle mi” diye sorunca da şöyle devam etti:
“Dedeleri, babaları bir süredir AK Parti’ye oy verseler de Milli Görüş gençleri artık Saadet Partisi’ne ilgi gösteriyor. Biz bugünlerde Partide yaşanan bu duruma ‘Refah Ruhu’ diyoruz.”
AK Parti ile MHP’nin İttifak tasarısı TBMM’den aynen geçecek gibi görünüyor. Ancak görüldüğü gibi siyasette hesaplar kağıt üstünde durduğu gibi durmuyor.
Paylaş