Otomotivle anılan şehirler var; sanayiyle, turizmle, teknolojiyle de öne çıkan kentler görüyoruz.
Doğrudur dünyada böyle örnekler var.
Ama İzmir gibi tarihi bir şehri tek bir temaya, bir sektöre, bir alana hapsetmek mümkün değil.
Bakın İzmir’in değerlerine; sanayi de vardır, turizm de, sağlık da, yazılım da, hizmet de, tarım da...
Son yıllarda öne çıkan sektörler olabilir.
Örneğin teknolojide, yazılımda, havacılık sanayinde İzmir’de önemli projeler yürütülüyor.
Sıralamaya bakıyorum, liste kolay değişmiyor.
Örneğin Viyana, The Economist Intelligence Unit’in yıllık raporunda Küresel Yaşanabilirlik Endeksi’nde son beş yılda üçüncü kez en üst sırada yer aldı.
İlk 10 sıralamada Batı Avrupa şehirlerinin hakimiyeti var.
Kopenhag ikinci, Zürih ve Kanada’dan Calgary üçüncü sırada yer alıyor.
Vancouver, Genova arkadan geliyor.
Cenevre, Frankfurt, Amsterdam, Osaka, Melbourne diye devam ediyor.
Otelde birçok Hollywood yıldızını ağırlamışlardı.
Daniel Crag onlardan biriydi.
James Bond filmi Sky Fall’un çekimleri boyunca Daniel Graig otelde kalmıştı.
Crag Fethiye’yi ve kaldığı oteli Oscar ödüllü Avustralyalı aktör ve yönetmen Russell Crowe’a da tavsiye etmişti. The Water Diviner filminin son sahnelerinin çekimi Fethiye’de yapılmıştı; Crowe de o isimlerden biriydi.
Görüşmeleri yapan acente yetkilileri sır vermiyorlardı.
Çok genç yaşlardan itibaren bana yakın gelen derneklere, vakıflara üye oldum.
Öylesine üye olmak değildi benim amacım.
İlgi duyduğum alanlarda, temalarda çalışmak istiyordum.
Gazeteciliğe başladıktan sonra mecburen girmek zorunda olduğum yerler de oldu.
Mecburen derken, çalıştığım kurumları temsilen demek istiyorum.
Geçenlerde hepsini listeledim.
Çeşme popülerdi ama pandemi sonrası daha da popüler oldu.
Kış nüfusu arttı, hatta patladı.
Yazları açık olan mekanlar artık 12 ay iş yapmaya başladı.
Hibrit, uzaktan çalışma modelleri de yaygınlaşınca Çeşme daha yaşanabilir hale geldi.
Şimdi...
Dünyadaki örnekleri zaten böyle bir hayatın içindeydi.
Geçtiğimiz gün İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, 52 proje arasında ilk üçe girenleri anlattı.
Bana göre üçü de çok iyiydi.
Birinciliği kazanan Kerim Miskavi’nin projesinde de dikkatimi çeken, alanı verimli kullanması ve bölgeye uygun bir mimari çizmesiydi.
Bana göre İzmir’e yakışacak bir proje olacak.
Özellikle eğitimde yapabileceğimiz çok şey daha var.
Geçenlerde Amsterdam’daydım.
.
Gerçekten insan isyan ediyor.
Ben bir erkek olarak kadınlarımıza yapılan bu şiddetten utanıyorum.
Doğrudur...
Dünyanın her yerinde benzer olaylar yaşanıyor.
İstediğimiz kadar önlem alalım; bazı şeylerin önüne geçmek de mümkün değil.
Ama hiçbir yerde benzer bir davada böyle bir karar alınmaz, alınamaz.
Çünkü sanayide ve teknolojide çarpıcı büyümeler yakalayan Türkiye ne yazık ki tarımda aynı performansı gösteremedi.
Benim gibi yerli malı günleriyle büyüyen, “Kendi kendine yeten sayılı ülkelerden Türkiye” mottosuna alışmış bir nesil için tarım ürünü ithal etmeyi kabul etmek kolay olmuyor.
Bakan Kirişçi ne diyor:
“Şayet bir tarla sistemde 1 yıl boş görünürse, kamu otoritesi gelecek, ‘Siz burada bir şey yetiştirmiyorsunuz, tarlanıza bu muhitteki kira bedeli üzerinden kira ödeyip üretim yaptıracağız’ diyecek. Devlet kiralamayacak, taahhüt edecek. Aracılık rolü dışında bir rolü olmayacak. Kullanım hakkı ile mülkiyet hakkını birbirinden ayıracağız. Ne kiralayanın, ne arazisi olanın hakkına halel getirmeden yapılacak. Mülkiyeti elinden almıyorsunuz. Sadece kullanım hakkı alıyorsunuz. OSB’lerde de bu yapılıyor. 2.5-3 milyon hektar ekilmeyen arazi var. Türkiye’nin arazi varlığının yüzde 10’una tekabül ediyor. Ciddi bir rakam.”
Kağıt üstünde iyi bir öneri, destekliyorum.