Aslında bu konu yıllar önce de gündeme gelmişti.
Türkiye organize sanayi bölgeleriyle başarılı oldu.
OSB sayısı neredeyse 400’e geldi ve çoğunda yer kalmadı.
Dünyanın birçok yerinde benzer bölgelere gittim, inanın çoğunluğa dünya standartlarında tesislere sahip...
Buraları artık Türk sanayisinin, ihracatın ve istihdamın lokomotifi konumunda.
OSB’lerde 70 binin üzerinde fabrika var.
Ölen ve yaralananların çoğu çocuk ve kadın; bu insanlara karşı mı bir koalisyon yapacaksınız?
Resmi televizyon kanalları pek göstermiyor ama sosyal medya aracılığıyla Gazze’den gelen görüntüler korkunç ve maalesef devletler bu durumu izliyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile ortak basın toplantısını dikkatle izledim.
Önemli bir mesaj veriyor.
“Ya büyük bir savaş ya büyük bir barış” diyor. Ve ekliyor.
“Tam manasıyla bir dönüm noktasındayız. İçinde bulunduğumuz konjonktürden ya daha büyük bir savaşa ya da daha büyük bir barışa gideceğiz. Görüştüğüm tüm muhataplarım kamuoyu önünde söylemeseler bile bu tespiti paylaşıyor...”
Şöyle demiş;
“TÜİK’in araştırmasına göre göçün en önemli nedeni hane, aile fertlerinden birine bağımlı göç. Yani en çok göç insanların kendi tercihlerine değil; aile durumuna dayanıyor. Bunun birçok spesifik nedeni var. Göçün diğer önemli nedeni ise daha iyi konut ve yaşam koşulları... Enflasyon ve artan kiralar İstanbul’da barınma sorununu artırdı. Kirasını ödeyemeyenler imkânları varsa memleketlerine ya da kiranın daha ucuz olduğu bölgelere gidiyor.”
Ama şöyle de bir gerçek var.
İstanbul göç almaya devam ediyor.
Bu da rakamlara yansıyor.
“2018-2022 yılları arasındaki son 5 yılda toplam 1 milyon 983 bin kişi İstanbul’a göç etti. Göç edenlerle, gelenler çıkarıldığında ise İstanbul’da son 5 yılda net göç sayısı ise 199 bin. Yani gidenlerin sayısı gelenlerden daha fazla...”
Çok daha önce çıkarılması gereken bir yasa...
Ama bununla birlikte devletin de atması gereken adımlar var.
Belki bu değişiklikle kentsel dönüşüm hızlanacak ancak bundan faydalanmak isteyen kat maliklerine de destek vermek gerekecek.
Türkiye’de evsahibi olmak herkesin rüyası.
Ama emekli olmuş; bu maaşla geçinmek zorunda kalan milyonların önüne bu kararla geldiğinizde insanlar tereddütte kalıyorlar.
Prof. Dr. Şükrü Emre benim yakından takip ettiğimiz bilim insanlarından biriydi.
Kısa bir süre önce yarı zamanlı Türkiye’ye dönüş yapmış ve Ege Üniversitesi’nde dersler vermeye başlamıştı.
Şimdi de Medical Point’te bu çalışmalarını sürdürecek.
Emre hocanın geçmişi başarılarla dolu...
Size kısa bir özet yapayım.
İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitiren Emre doçent olduktan sonra karaciğer transplantasyonunu daha iyi öğrenmek için Amerika’ya gidiyor. Bu konuda dünyadaki en iyi üç hastaneden biri olan New York Mount Sınai Hospital’da pediatrik karaciğer transplantasyonu ve eğitimden sorumlu bölüm direktörlüğü görevini üstleniyor.
İşte öyle günlerden geçiyoruz hepimiz...
Bu coğrafyada görmeye alışık olduğumuz acı, hüzün yine fotoğraflara, görüntülere yansıyor.
Özellikle Gazze’de yaşananlar hepimizin ruh halini perişan etti.
Bombalanmadan önce Gazze’deki Baptist Hastanesi’nin bahçesinde oyun oynayan çocukların görüntülerini hepimiz gördük.
Ardından Filistin Sağlık Bakanı Yardımcısı Yusuf Ebu Er-Riş’in cesetler arasında yaptığı basın toplantısını da gözyaşları içinde izledik.
Nedeni ne olursa olsun; böyle bir savaş kabul edilemez.
Daha o günlere gelmedik.
Çünkü her parti için takvim farklı işliyor.
Örneğin CHP’de kurultay süreci devam ediyor.
İl ve ilçe başkanlığı seçimleri tamamlanmak üzere ardından da gözler kasım başı yapılacak Kurultay’a çevrilmiş durumda.
CHP’de genel başkan seçilmeden, özellikle AK Parti herhangi bir adım atmaz.
Herkes biliyor ki; partilerde demokratik süreçler işlese de, son karar yine genel başkan ve parti yönetiminde oluyor.
Emsal kararlar daha önce verilmiş bir mahkeme kararının, benzer bir hukuki uyuşmazlıkta uygulanabilme olanağı da sağlıyor.
Örneğin o kararlardan biri dün servis edildi.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, mesai arkadaşlarına iftira atıp, dedikodu yapan işçinin tazminatsız şekilde kovulmasının önünü açtı. Emsal kararla birlikte; çalıştığı işyerinde mesai arkadaşlarının dedikodusu yaparak işçileri birbirine düşüren personel tazminatsız kovulacak.
Gece bekçisi olarak çalıştığı işyerinden kovulan genç, İş Mahkemesi’nin yolunu tuttu. Kıdem ve ihbar tazminatı talep eden davacı genç, fazla çalışma ücretlerini de istedi.
İşveren ise davacının işini doğruluk ve dürüstlük kuralına uygun yapmadığını, dedikodu yaparak işçileri birbirine düşürdüğünü, sözlü uyarılara rağmen davranışlarını değiştirmediği için iş sözleşmesinin feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istedi.