Türkiye’de kadınların ve gençlerin siyasette olmasını hep destekledim. Özlem Çerçioğlu da; bu örneklerden biri...
Geçen gün sohbet ettik, bu dönemle ilgili yapacaklarını anlattı.
Kendisine “Bu dönemde birçok partiden kadın ve genç adaylar başkan seçildi. Yine parti ayrımı yapmadan deneyimli bir başkan olarak neleri tavsiye edersiniz?” diye sordum.
Şöyle yanıtladı; “İlk tavsiyem şu… Başkan olmadan önce nasıl yaşıyorlarsa öyle yaşamaya devam etsinler. Arabalarını kendilerini kullanıyorsa kendilerine ait zamanlarda arabalarını yine kendilerini kullansınlar. Alışverişi kendileri yapıyorsa yine yapmaya devam etsinler. Arkadaşlarıyla buluşup sohbet ediyor, dertleşiyorlarsa yine bu ilişkileri sürdürsünler. Bunu hayattan kopmamaları için öneriyorum. Siyaset sokakta yapılır, halkın içinden geldiğimizi unutmayalım. Bir gün bu koltuklardan ayrılıp yine kendi hayatımıza döneceğiz. Neysek öyle yaşamaya devam etmeliyiz...”
Siyaset koltuklarından bir şey almak için değil, bir şeyler vermek için çaba göstermeliyiz. Bunu çok sık hatırlatıyorum bir gazeteci olarak...
Başkan Çerçioğlu
Kibir vurgusu yaparak dedi ki; “Buradan başlayarak; il, ilçe, belde teşkilatlarına, belediye başkanlarımıza, milletvekillerimize, hatta bürokrasiye uzanan bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Oysa milletin sinesinden doğmuş bir siyasi partinin en büyük düşmanı vatandaşla arasına duvarlar örmesidir. Hangi konumda olursa olsun bu partide hiç kimsenin ‘layüsel’ olmadığını milletimize göstereceğiz. Hatayı, kusuru, yanlışı millette aramak, bizim geleneğimizde asla yoktur. Biz siyasi hayatımızın hiçbir döneminde böyle bir yola başvurmadık, şimdi de başvurmayacağız. Açık söylüyorum, şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz. Başkalarını hesaba çekmeden önce kendimizi hesaba çekeceğiz. İğneyi kendinize çuvaldızı başkasına batırmanızı istiyorum.”
Son derece açık mesajlar...
Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan benzer yorumlarına hala devam ediyor.
Gelelim 31 Mart’ta bir çıkış yapan CHP lideri Özgür Özel’e...
CHP; hafta sonunda başkanları bir araya getirip bir çalıştay yaptı.
Özel de orada “kibir” vurgusu yaparak şöyle dedi; “Şunu unutmayın ben ve başkanlar kibirli davranamaz. 'Burayı falanca yıl sonra kazanan il başkanıyım, Belediyeyi ben yöneteceğim' diyemez; bunlara girdik mi, bunun içinden çıkamayız. İsraftan, lüksten, şatafattan uzak durun. Dönem ayağa garanti pas dönemi. Tribünlere şov yapma dönemi değil. Sorunları dağ gibi olan vatandaş bizlerden en öncelikli sıkıntılarının çözülmesini bekliyor. Vatandaşa, ‘Bu başkanlar bu işi biliyor. Oy verdim pişman değilim. Allah onlardan razı olsun’ dedirtmemiz lazım. Millet bunu dediği zaman başarı kendiliğinden gelecektir.”
Ben bu mesajlardan memnunum.
Örneğin neredeyse Türkiye kadar turist çeken şehirlerde bazı kısıtlamalara gidiliyor, önlemler alınıyor ve geleceğe dönük önemli kararlar veriliyor.
İki milyonluk Barselona kent nüfusundan çok daha fazlasıyla her gün yaşamak zorunda.
Barselona’da oteller zaten hep dolu; fiyatlar geçen yıllara göre çok artmış durumda. Sadece turist olarak değil kalıcı olarak kente taşınan da çok kişi var.
Pandemiden sonra dijital göçebelerin en fazla tercih ettiği şehirlerin başında Barselona geliyor.
Kiralar artmış durumda...
Ev satın alan yabancılar gelmedikleri aylarda evlerini günlük kiraya veriyorlar.
31 Mart seçimleri sonrası Türkiye’de esen siyasi iklim de herkes gibi bana iyi geldi.
Siyasetin tonundaki bu yumuşama dilerim dört yıl boyunca devam eder ve asıl gündemimize odaklanırız.
CHP Genel Başkanı Özel, meslek büyüğümüz Yavuz Donat'a konuşmuştu.
Ve demişti ki...
“En sert muhalefet olacağız, fakat nezaketten ve makamlara saygıdan asla ve asla taviz vermeyeceğiz. Bayram günü Sayın Cumhurbaşkanı'nı arayacağım. Bayramını tebrik edeceğim. Sonrasında kendilerine bazı şeyler söyleyeceğim. Diyalog kanallarının açık tutulması gerektiğini... Kendilerinin millet tarafından iktidar ile görevlendirildiğini... Bizim de 31 Mart seçimlerinde Türkiye nüfusunun yüzde 65'ine, milli gelirin de yüzde 85'ine hâkim bir coğrafyada yerel iktidar olduğumuzu... Birlikte çalışmak zorunda olduğumuzu... Ve dönem dönem istişare etmek zorunda olduğumuzu söyleyeceğim.”
Bu sözlere Cumhurbaşkanı Erdoğan da cevap verdi.
Erdoğan, “CHP’nin Genel Başkanı Sayın Özel’e kapımız açık. Ele alacağımız konu başlıklarımız çok, ziyarete geldikleri anda oturur konuşuruz” açıklamasında bulundu.
Yunanistan Golden Visa için yeni şartlar belirledi. Yatırımcılar 250 bin ile 800 bin euro arasında yatırım yaparak bu uygulamadan yararlanabiliyor. Ama şehir merkezleri 250 binden 500’e, şimdi de 500 binden 800 bin euroya çıkarıldı. Yeni yasa 31 Mart 2024'te yürürlüğe girdi ama yatırımını tamamlamayanlar için Nisan 2025'e kadar ek süre verilecek. Türkler, yüksek kabul oranı ve kira getirisi nedeniyle Yunanistan'ı tercih ediyor. Ve Çin’den sonra Yunanistan’a en fazla yatırım yapan ikinci ülke Türkiye oldu.
Ve İspanya...
İspanya hükümeti, ev satın almaları ya da yatırım yapmaları halinde yabancılara oturma izni verilmesini öngören altın vize uygulamasının kaldırılacağını açıkladı. Başbakan Pedro Sanchez, “Konutun spekülatif bir iş değil, bir hak olduğunu güvence altına almak için gerekli tedbirleri alacağız” dedi.
Yabancı yatırımcıların kolay oturma izni almalarına olanak sağlayan altın vize uygulamasına, yaşadığı ekonomik krizden dolayı 2013'te geçen İspanya şimdiye kadar bunu, en az 1 milyon euroluk katılım ile İspanyol şirketlerinin hisselerine yatırım yapma, İspanya'da banka hesabında en az 1 milyon Euro tutma, iş kurma ya da en az 500 bin euroluk gayrimenkul satın alma karşılığında verdi. Ama İspanyollar gördü ki bu vizeden yararlananların yüzde 96'sı gayrimenkul alımıyla bunu yaptı.
Türkiye’de de birçok yabancı kimisi yatırım, kimisi de vatandaş olmak için gayrimenkul alıyor.
Son düzenlemeyle 400 bin dolar değerinde gayrimenkul satın alan yabancılar, doğrudan Türk vatandaşlığına başvurma hakkı kazanıyor.
31 Mart’ın seçim sonuçları üzerine daha çok konuşacağız.
Örneğin genç nüfusun siyasi tercihleri, beklentileri, istekleri bence bütün siyasi partilerin gündeminde en üst sıralarda yer almalılar.
Net bir şey var.
Gençler Türkiye’nin meseleleriyle ilgililer.
Hem de düşündüğümüzden çok daha fazla düşünüyorlar, çözüm üretiyorlar, takip ediyorlar.
Belki klasik siyasetçiler bunun çok farkında değil ama inanın ben sokağa çıktığımda, toplantılarda gençlerimizle konuştuğumda bunları görüyor ve hissediyorum.
22 yıldır iktidarda olan AK parti en başta bu eleştiri iklimini başlattı.
Merkez Yürütme Kurulu’ndan sızan, daha doğrusu kamuoyuyla paylaşılan notlar gösteriyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ilerleyen günlerde bazı değişimlere gidecek.
Erdoğan’ın konuşmalarından bu tonu izleyeceğiz.
Ama ben Erdoğan’ın AK partinin kuruluş felsefesini hatırlatan, Türkiye’nin tamamını kucaklayan bir üslubu teşkilata yeniden benimseteceğini düşünüyorum.
İktidarda olmak yorucudur.
AK Parti’de de bu yorgunluk görülüyor.
Konuştuğum bütün partililer seçim sonuçlarını böyle yorumluyorlar.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye eskiye göre çok daha fazla ihtiyacı var.
70’lerin, 80’lerin Türkiye’si artık yok...
Her meslekte, her alanda, her sektörde iddialı bir Türkiye var.
Nitelikli insanlarımız, rekabet edebilir sanayimiz ve en önemlisi teknolojiye yatkın insanlarımız da var.
Krizlerden dersler çıkarmış, krizleri iyi yönetmiş ve her seferinde daha güçlü çıkan bir demokrasimiz, altyapımız, toplumumuz da var.
Avrupa Birliği’nin demokrasi standartlarını her zaman takdir ediyorum. Türkiye’nin de eksiklerini en kısa sürede tamamlayacağına olan inancımı da koruyorum.