Paylaş
Yedi yıl önceydi. Bir yıldır nefes almadan çalıştığım, üzerine bir sürü hayaller kurduğum, tüm hayatımı belirleyeceğini düşündüğüm üniversite sınavına sülalecek gitmiştik. Ben sınavdan hüngür foşkur çıkmış, tam olarak üç gün boyunca hiç ama hiç kimseyle konuşmamış, kendimi odaya kapamış ve bir lokma yemek yememiştim. İlk olarak yalayıp yuttuğum, hepsini ezbere bildiğim tarih kitaplarımı yırtarak, ardından da her gece birlikte uyuduğum matematik test kitaplarımı camdan dışarı fırlatarak başlamıştı isyanım. Sonrası malum, nasıl olsa çalıştığımız yerden çıkmıyor diyip LYS’ye olan tüm umutların suya düşmesi ve pes ediş. Annemler beni sınava girmeden bir hafta önce filan bir psikoloğa götürmüşlerdi. Hiç unutmam adam bana sınav heyecanını suya bırak demişti. Sınavdan sonra suya bıraktığım sadece hayallerimdi. Ya da ben öyle zannediyordum…
Sen şimdi, 4 yanlış 1 doğruyu, 1 dakika 1 yılı götürüyor diye düşünüyorsun ya canım kardeşim. Haklısın da böyle düşünmekle. Şu an senin canın nasıl yanıyor, çok iyi anlayabiliyorum. Ama lütfen şunu aklından çıkarma, bu sınava giremedin diye veya bu sınavın kötü geçti diye hayatın bitmeyecek çünkü iyi geçseydi de hayatın kurtulmayacaktı. Sonrasında bizi daha zor sınavlar bekliyor çünkü. Tek bir sınavla bitse keşke ömür. Ama bitmiyor işte. İş hayatı, evlilik, çocuk YGS çarpı bin beş yüz. Bu sırada geri gelmeyecek tek şey, gençliğimizdeki gır gır şamata günlerimiz… Şu anda geçmiyor ya senin de boğazından iki lokma yemek, aynı benim ki gibi. Kapattın ya odalara kendini, göz pınarlarında ağlayacak damla kalmadı ya canım kardeşim. 1 yılım gitti diye hırpalıyorsun ya kendini böyle, asıl bu günlerin bir daha geri gelmeyecek. Günlerce kendini hırpaladığınla, aç kaldığınla kalacaksın. Birkaç yıl sonra, bu güne geri dönüp baktığında benim gibi “ amma da yıpratmıştım kendimi, ne gerek vardı” diyeceksin belki de çok sevdiğin okulunda, çok sevdiğin arkadaşlarının yanında. Şu anda çok sinirlisin o kapıları sana açmayanlara ama, kim bilir belki sana başka ne kapılar açılacak bu sayede canım kardeşim? Tarih, hayatlarında bir sürü talihsizlik yaşayan ve mecburen başka alternatiflere yönelen başarılı insanların hikayeleriyle dolu. Mesela Apple’ın kurucusu dünyaca ünlü Steve Jobs, Harry Potter kitaplarının yazarı dünyanın en zengin kadınlarından biri olan J.K Rowlings ve ampulü icat eden Edison. Hepsinin hayatları başlarına gelen acımasız ve talihsiz olaylarla dolu ve belki de bu sayede hepimizin hayatına dokunabilecek mucize çözümler üretmişler. Bugün aydınlık evlerimizde, kendimizi koltuğumuza atıp saatlerce iphone umuzla vakit geçirebiliyorsak, ardından da şahane bir Harry Potter kitabı veya filmi patlatabiliyorsak bu, o şahane insanlara bir sürü “kapının” kapanması sayesindedir. Sana tavsiyem, biraz olsun daha iyi hissetmek istiyorsan bu insanların hayat hikayelerini oku veya izle…
Sen şuan milyonlarca kişinin kalbinde, duasındasın. Bazen bizim için tasarlananlar, hayalini kurduklarımızdan daha güzeldir. Umarım dün sınava giremediğin için, başına çok daha güzel bir şey gelir. Ve eminim de öyledir. Sevgiyle, umutla kal…
Herkes Kaptan Olursa, Gemiyi İskeleye Kim Bağlayacak?
Sınava girebilenleri ve sınavı çok iyi geçenleri gönülden kutluyorum. Ömrünüz boyunca gireceğiniz sınavların belki de ilkini başarıyla atlattınız tebrik ederim. Umarım emeklerinizin karşılığını en şükelasında alırsınız canlarım. Aslında bu yazıyı biraz amağaan YGS de neymiş, gülelim eğlenelim gibi planlıyordum ama yukarıdaki mevzuya değinmeden edemedim. Amacım sınavda üç tane A şıkkını üst üste işaretleyip, sonra da “ ulan bu işte bir bit yeniği var, bu kadar A üst üste olmaz birini sileyim” diyenler için iki kuble bir şey yazmaktı ama olsun. Veya açıklanan sınav sorularını arkadaşlarıyla birlikte kontrol edip “ sen ne yaptın” sorularına maruz kalanların, ya da “ Yaa A yı mı seçmiştim B’yi mi seçmiştim” diye kafa karışıklığının en kralını yaşayanların yüreğine su serpeyim istemiştim, ama bu da olsun. En azından sorunun cevabını bilemeyince, sevgilisinin baş harfini işaretleyen romantik serserileri kokulu kokulu öpücükleyeyim istemiştim. Ama bu da olmadı. Amağaan her zaman, istediğimiz şey olacak değildi ya. Biraz da böyle olsundu.
Ben lisede eşit ağırlık okumuştum ve sınıfta herkes eşit ağırlıkta en yüksek puan olan Hukuk’u kazanmak istiyordu. Ben dahil. Sayısal sınıflarda da herkes yine en yüksek puan olan mühendislik veya tıp kazanmak istiyordu. Sınavda tüm soruları doğru da cevaplasanız, en yüksek puanlı bölümlere girmek zorunda değilsiniz. Bu yanılgıya sakın düşmeyin. İster istemez, her öğrenci en yüksek puanlı bölümü hedefliyor ama benim etrafım hukuk kazanıp, bitirip avukat olup mesleğini sevmeyen arkadaşlarımla dolu mesela… En yüksek puanlı bölümü değil, okurken ve çalışırken en mutlu olacağınız alanı seçin. Tabii gerçekten avukat, mühendis ve doktor olmak isteyenlere, bu meslekte mutlu olacaklarına inanlara değil bu söylediklerim. Sadece yüksek puanlı diye, bölüm seçenleredir nacizhane tavsiyem.
Yazıyı, biricik patroşkam Birol Güven’in The School Of Mandıra Filozofu adlı kitabından bir alıntıyla bitirmek istiyorum. “Her genç kaptan olmak istiyor ama herkes kaptan olursa gemiyi iskeleye kim bağlayacak?"
Örtmen geldi byee…
Paylaş