Yaklaşık üç yıl önceydi ve CNN Türk’te çalışmaya başlayalı henüz 1 yıl olmuştu. O dönem CNN Türk’ün borsa muhabiriydim. Bir gün o dönemki bölüm müdürümüz Enis Berberoğlu beni çağırdı ve Hürriyetim’de piyasa yorumları yazmak isteyip istemeyeceğimi sordu. Keyifle kabul ettim...
Günümün neredeyse tamamı İstinye’deki İMKB binasında geçiyordu. Bu zamanın önemli bir kısmı da mini stüdyomuzun kurulu olduğu, seans salonuna bakan balkonumsu odada...
Size bir sır vereyim mi? Aslında piyasayı takip etmek için hiç de seans salonuna gitmenize gerek yok. Bütün işi önünüzdeki bilgi ekranlarından halledebilirsiniz. Tabii ki bir de işi yukardan gören profesyonellerin telefonlarını sık sık çaldırarak... Çünkü yaptığınız iş, yapmanız gereken iş temelde haberciliktir. Alanınızsa sermaye piyasasıdır. İşiniz, İMKB 100 Endeksi, bu endeks kapsamındaki sektörler ve şirket hisse senetleri fiyatlarının hangi yöne gideceği konusundaki beklentiyi aktarmak ya da bu gidişi etkileyecek olayları deşifre etmektir. İnsanlara taze ve doğru bilgi aktarmaktır... Bu da seans salonu içinde olmaktan, borsacı gibi görünmekten ya da borsacı olmaktan çok daha farklı bir iştir.
Üç yıldır da Hürriyetim okuyucuları için bunu yapmaya çalışıyorum. Gerçi iki hafta önce CNN Türk ekonomi servisindeki görevimi bırakıp Haber Merkezi’ne geçtim. Artık CNN Türk’ün sabah programı “Yenigün”ün editörlüğünü ve Pelin Çift ile birlikte sunuculuğunu yapıyorum. Ama insan gün boyu süren yayın telaşından uzaklaşıp daha geniş bir çalışma zamanına (artık günüm sabah 02:00’da başlayıp, 20:00 gibi bitiyor. Arada iki saatlik bir göz dinlendirme de eksik olmuyor) sahip olunca hem piyasaları hem de ekonomiyi daha rahat izleyebilir hale geldim. Yani daha rahat değerlendirme yapma imkanına kavuştum.
Ama geçiş dönemi ve intibak çalışmalarının yoğunluğu nedeniyle burayı bir süre ihmal ettim. Hatta yazdığım bazı yazılar da asıl meramımı yansıtmaktan uzak kaldı. Günlük piyasa yorumundan öteye geçmedi. Ama bugünden itibaren durumu değiştiriyoruz.
***
Piyasalarda, Salı günkü 3 yıllık yabancılara özel sipariş tahvil ihracını saymazsak, yaprak kımıldamıyor. Bu da Türkiye’nin -ekonomi açısından da- içinde bulunduğu muhteşem halle tezat bir durum. O halde neler oluyor? Nedir satır aralarında gizlenen, ayrıntılarına boğulduğumuz ama para para sahiplerinin yani yatırımcıların özel durumlar hariç ellerini ceplerine atmalarının önüne geçen durum?
Türkiye’nin AB beklentilerinin böyle bir yatırımcı iştahı doğurmasını anlamak zor değil. Ama işin bir de mikro boyutu var. Piyasada Merkez Bankası’ndan en geç kasım ayı başlarında bir faiz indirimi geleceğine yönelik beklenti iyice yükselmiş durumda..
Geçen hafta gelen makro ekonomik veriler, bütçenin 2005 yılında başlayacak IMF destekli yeni ekonomik programla ilgili ilk adım olması ve 2005 yılına yönelik makro ekonomik beklentilerin de sağlamlığını koruması bu beklentinin arkasındaki diğer destek noktaları.
Buradan hareketle Merkez Bankası’nın kısa vadeli faiz oranını yüzde 20’den yüzde 18’e çekmesi bekleniyor.
Bu kadar mı peki?
Hayır. Bu beklentiler geçen yıl ciddi biçimde gördüğümüz TL ve TL enstrümanlara yatırım eğilimini de artıracağından piyasada ciddi bir döviz bolluğu yaşanması muhtemel. Yani piyasa dövize boğulacak. Bu fırsatı gözden kaçırmayacak olan Merkez Bankası da Kasım ayından itibaren “döviz alım ihalelerine” yeniden başlayabilir. Hatta iddialı konuşalım; başlayacak.
Bugüne kadar sadece borsa ile ilgili beklentileri yazdık. Peki ya bono ve dövizde nasıl bir hareket yaşanabilir. Temelde bakıldığında borsada yaşanmasını tahmin ettiğimiz hareketin diğer piyasalara neredeyse birebir yansıyacağı bir döneme giriyoruz. Bu yansıma kuru 1 milyon 450 binli seviyelere doğru çekebilir. Faizde ise yüzde 20’ler seviyesinin görülmesi büyük bir olasılık.
Ama 17 Aralık sonrası için bir şey söylemek zor. Çünkü AB içinde Türkiye ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Ve hala İlerleme Raporu’ndaki görüşmelerin “ucu açık” sözü hiç bir AB üyesi ülke lideri tarafından düzeltilmedi. Yani 10 yıl sonrası için bugünden konuşmaya çalışan Avrupalı liderler “siz uğraşın ama belli olmaz” demeyi sürdürüyor. Eğer Avrupa Parlamentosu da müzakere tarihi verse bile açık uç konusunda diretirse işler tersine dönebilir.
NOT:
Şimdi kısa vadede önümüzde neler olduğunu kısa vadeli gündemi başlıklar halinde bir sıralayalım:
Petrol fiyatlarında yükselişler sürüyor. ABD’de kış mevsimi öncesinde petrol stoklarının beklentilerden daha hızlı düşmesinin de etkisiyle ham petrolün varil fiyatı bugün US$55.33 ile yeni rekor seviyeye ulaştı. Brent petrol de US$50 ile yüksek seviyelerini koruyor. Petrol fiyatlarının seyrinde bu hafta açıklanacak olan ABD’deki petrol stokları verilerinin etkili olması bekleniyor. Petroldeki yükselişin devam etmesi piyasaları olumsuz etkileyebileceğinden fiyatlar yakından takip ediliyor. Yeni bir rekor seviyeye daha ulaşan petrol fiyatlarının çok çok daha yükselmesini veya rakor seviyelerde kalmasını beklemiyoruz ama görünen o ki Türkiye’nin de kullandığı Brent türü hampetrol 40 doların üzerinde, ABD petrolü de 45 doların üzerinde bir seviye ile bu yılı tamamlayacak.
Türkiye’nin 17 Aralık’taki zirve öncesinde AB nezdindeki diploması atağı ise sürüyor. Bu çerçevede Dışişleri Bakanı Gül’den Almanya’da... Gül, Türkiye’nin AB üyeliğine destek aramak ve İlerleme Raporu’nda yer alan müzakerelerin ucunun açık olması ve tarama süreci gibi konulardaki rahatsızlıklarını dile getirmek amacıyla Almanya’da temaslarda bulunacak. Almanya’nın ise raporda yer alan ifadelerden rahatsızlık duyulmaması gerektiğini belirtmesi ve Türkiye’nin üyeliğini destekler nitelikte mesajlar vermesi bekleniyor...
Ve Çukurova... TMSF Başkanı Ertürk, Çukurova Grubu’nun ilk iki taksidi 31 Ekim’e kadar ödemesi gerektiğini, aksi takdirde ilk sözleşmeye dönüleceğini açıkladı. Çukurova’nın ilk taksit ödemesini zamanında gerçekleştirememesi nedeniyle, TMSF bu iki protokol hala yürürlükte iken, yeni bir ödeme planı alternatifine sıcak bakmıyor. Piyasalar endişe yaratan Çukurova Grubu ödemesinin gerçekleşip gerçekleşmediğini takip etmeye devam edecek.
Yükselen petrol fiyatları ve Çukurova Grubu ödemesi ile ilgili devam eden belirsizlik piyasada sııkıntı yaratıyor. Ama Türkiye’nin Ab üyeliği ile iglili devam eden orta vadeli olumlu beklentiler nedeniyle hareketin biraz dengeleneceğini ve kısa vadede endeksin yatay hatta dalgalı bir seyir izleyebileceğini söyleyebiliriz..
Ama hatırlatalım kasım ortalarından itibaren borsada yeni bir ralli daha yaşanabilir. Bu konu hakkındaki beklentileri ise yarına bırakalım...
- IMF Türkiye Temsilcisi Hugh Bredenkamp, 2005 - 2007 döneminde uygulanması öngörülen yeni ekonomik programda temel amacı, Türkiye’nin borç stokunun mevcuttan daha hızlı biçimde azaltılması olarak tanımladı. IMF borcunun ertelenmesinde sınırlı imkanlar olduğunu belirten Bredenkamp, 2006 borcunun küçük bir kısmının 2007’ye ertelenebileceğini belirtti.
- Görüşmelerine bugün özel sektör temsilcileriyle başlayacak olan IMF heyeti, IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları nedeniyle 29 Eylül'e kadar çalışmalarını sürdürecek. Devlet Bakanı Babacan'ın da katılacağı bu toplantılarda programın şekillenmesi, ayrıntıların ise 17 Ekim'e kadar verilmesi bekleniyor.
- AB'ye uyum çerçevesinde hazırlanan TCK tasarısının meclisteki görüşmeleri devam ediyor. AB Komisyonu sözcülerinden Jean Christophe Filori, AB'nin zina önergesi konusunda varılan uzlaşmadan memnun oldugunu açıkladı.
- AB Komisyonu sözcüsü Jean-Christophe Filori, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın sistematik işkencenin sürdüğü yönündeki iddialarını araştırmak üzere Komisyon’un bu hafta içinde Türkiye’ye bir ekip göndereceğini açıkladı.
- Avrupa Parlamentosu (AP), Hollandalı Hristiyan Demokrat Camiel Eurlings’i Türkiye Raportörü olarak atadı. Eurlings, Avrupa Seçimleri sırasında Türkiye karşıtı söylemleriyle dikkat çekmişti. Eurlings, 17 Aralık’taki AB Zirvesi öncesinde AP’nin Türkiye konusunda görüşünü yansıtacağı raporu da hazırlama görevini üstlenecek.
Bu gelişmeleri aktarıyoruz, çünkü gelecek dönemde AB içinde de Türkiye karşıtları ve taraftarlarının açıklamaları gelmeye devam edecek. Üstelik her iki cephede de, özellikle karşı çıkanlarda üslup sertleşecek.
Her ters açıklamanın kar satışı getireceğini unutmayın.
Böylelikle dün kapanışta 21 bin 700 puan seviyesinin üzerinde kapanarak tarihi zirveye ulaşan İMKB 100 endeksi bugün de 22 bin puan seviyesinin üzerine çıkma çabasında olduğunu gösteriyor. 21 bin 981 puan seviyesine kadar yükselen yani 21 bin puana sadece 19 puan kala kar satışlarıyla karşılaşan endeksin bugün içerisinde bu seviyenin üzerine çıkması çok büyük bir olasılık.
22 bin seviyesinin üzerine çıkılması durumunda endeksle ilgili beklentilerinizin çok fazla değişmesine gerek olmadığını söyleyelim. Çünkü 6 Ekim’de ilerleme raporunun açıklanmasının ardından çok büyük bir olasılıkla kar satışları gelecek.
Ama bu aşamadan sonra önümüzde tartışmamız gereken yeni bir beklenti oluştu. Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan 16 Ekim’de İstanbul’da olacak ve 20 Ekim’de de Ankara’da temaslarına başlayacak olan IMF heyetinin gündeminde 9. ve 10. gözden geçirmelerin bulunmayacağını söyledi. Yani bu görüşmeler tamamen yeni ekonomik programa yönelik olacak.
Ayrıca Babacan tam olarak ne demek istediği anlaşılmasa da yeni ekonomik programda kaynak kullanımının yer almayabileceği yorumlarına neden olan açıklamalarda bulundu. En azından bazı aracı kurumlar Babacan’ın sözlerini bu şekilde yorumladı.
Eğer böyle bir durum varsa bunun çok ama çok tehlikeli olacağını şimdiden söylemek gerek. Çünkü piyasalar gizliden gizliye “cari açık sorun değil” derken IMF’den gelecek bir kaynak ile cari açığını finanse edileceğini düşünüyordu. Şimdi bu kaynağın gelmemesi sözkonusu olursa bırakın borsada yükselişi, yeni bir kriz yaşamamak için dua etmemiz gerekecek.
Son olarak da IMF Sözcüsü Thomas Dawson 2-3 Ekim’de yapılacak Sonbahar toplantıları öncesinde heyetin çalışmalarını tamamlayacağını belirtti. Tarihin net olmadığını söyleyen Dawson kesinleşir kesinleşmez de kamuoyuna açıklama yapacaklarını belirtti.
Ama piyasalarda IMF’nin temaslarına 20 Eylül’den sonra başlayacağı tahmini ağırlık kazanıyor. Bu temasların yaklaşık iki hafta süreceğini düşünürsek ayrıntılarla ilgili açıklamanın Ekim başında geleceğini düşünebiliriz. Yine aynı tarihlerde Verheugen de türkiye raporunu açıklayacak.
Bu takvim planından hareketle borsanın yönünü tahmin etmek daha kolay. Bugün karşımızda hızlı yükselip önemli psikolojik seviyeleri aşan bir endeks var. Bu tarz hareketler sonrası endeksin kar satışlarıyla karşılaşması ve bir miktar bu yükselişi hazmetmeye başlaması piyasanın temel trendi anlamında önemli ve gerekli. Ama eylül ayının ikinci yrısından itibaren borsada yeni bir yükseliş beklememiz gerek.
Tahminimizce 6 Ekim’e kadar sürecek olan bu yükseliş raporun açıklanması ile birlikte yeni bir düzeltme ve kar realizasyonu sürecine girecek. Ekimin ikinci yarısı ve kasım’ın önemli bir bölümünde de yatay seyretmesi olası olan endeksin aralık başından itibaren yeniden yükselişe geçeceğini tahhmin ediyoruz.
17 Aralık’taki AB toplantısı sonrasını ise tahmin etmek çok zor. 18 Aralık sabahı herşey çok farklı olabilir.