Irak'a asker gönderelim... Ancak!

‘‘IRAK'a asker göndermeyi savunacak’’ görüşlerimde azınlıkta kalacağımı biliyorum, azınlıkta kalan görüşleri ifade etmenin zorluğunu da biliyorum.

Türk entellerinin; çoğunluğun dümen suyuna uyarlar ise o kadar emin sularda rahat edeceklerini düşündüklerini ben de biliyorum.

Ama insan, inandığı uğruna yalnız kalmayı bile göze alabilmeli.

Irak konusunda genellikle azınlıkta kalan görüşler ifade ediyorum, bugün de aynı minvalde devam edeceğim.

* * *

Asker göndermeyi reddeden hiçbir insani görüşe itirazım yok. Zaten, bu köşeyi zerre kadar takip edenler bilirler ki; savaşın özgürlükler, demokrasi, hatta ‘‘biyolojik silahlarla’’ hiç alakası olmadığını, özünde ABD ile Kıta Avrupası arasında, 21. yy. eşiğinde, genelde bir güç gösterme savaşı, özelde ise 30-40 yıllık bir perspektifte enerji paylaşımı savaşı olduğunu, savaşın esas oğlan rollerini dolar ile Euro'nun oynadığını ilk günden beri yazıyorum.

Sonradan Genelkurmay Başkanı'nın da beyan ettiği gibi, ben ilk günden beri bizim bu savaşta tercihimizin ancak ve ancak ‘‘şer’’ ile ‘‘ehven-i şer’’ arasında olduğunu söylüyorum.

Tezkere oylaması ve Süleymaniye vakası ile tabana vuran Türkiye-ABD ilişkilerinin; iki tarafın şahinlerinin aymaz politikaları arasında sıkışıp kaldığını hep beraber görmekteyiz.

Irak'ta tıkanan Türkiye-ABD ilişkileri her iki tarafın vahim hataları sonucu bu hale gelmiştir.

* * *

Türkiye açısından:

1) Tezkerenin reddedilmesi demokratik bir süreçtir. Ancak, müttefike bir önceki tezkere ile ‘‘gel! gel!’’ yapılması, ancak ABD'nin bu ilk tezkereye dayanarak plan, hazırlık ve lojistik kaydırma yapması ardından 1 Mart'ta ABD'ye bu kez ‘‘nanik!’’ yapılması karşı taraf açısından hazmı zor bir eylemdir.

ABD, daha önce ‘‘canı ciğeri’’ zannettiği, her türlü maddi yardımı yaptığı, eski darbelerini onayladığı TSK'nın gönülsüzlüğünü ise hiç hazmedememiştir.

2) Özellikle başını askeri kanadın çektiği Türk şahinleri ‘‘Irak Savaşı’’ ardından bile adeta at gözlükleri ile Kuzey Irak'ta hálá ve inatla kırmızı çizgi politikası izlemeye devam etmişler; Türkmenleri Kürtlere karşı kışkırtarak, aklı sıra bölgede politika yapmışlardır.

Bu bağnaz politika sonucu Türkiye:

a) Çok kaba bir şekilde derdest olarak tüm dünyaya rezil olmuş,

b) Zaten, ilişkilerimizin gelgit yaşadığı Iraklı Kürtleri daha fazla kaybetmiş,

c) Kendi Kürtlerimizi de tedirgin etmiş,

d) Üstelik, yanlış politikaları ile bölgede Türkmenleri iyice yalnızlaştırarak, büyük çapta onların da güvenini 1997 öncesi gibi bir kez daha yitirmiştir.

* * *

Şu anda komşu evde yangın tüm hızı ile sürerken, eli kolu bağlı, ne yapacağını bilmeyen, tüm bölge politikalarını yüzüne gözüne bulaştırmış bir Türkiye vardır!

Yarın: ABD şahinlerinin gafları!

‘‘Yok aslında birbirimizden farkımız!’’
Yazarın Tüm Yazıları