TESETTÜR çerçevesinde bir daha, bir daha yaşanan kriz demokrasinin temel hedefini en tepeden en aşağıya bir türlü kavrayamadığımızı gözler önüne bir daha, bir daha seriyor:
Bir arada yaşamayı becermek!
Gerçekten bir arada yaşamak çok zor.
Ancak, tersine milyonlarca insandan tek tip insan yaratmak daha da zor.
İşte gerçek ortada; 80 yıldır tek tip insan yaratmaya çalışan cumhuriyetimizin ulaştığı başarı:
Tekrar tekrar tesettürü tartışmak!
* * *
Demokrasi ideal yönetim tarzı değil, hele mükemmel hiç değil.
Demokrasi bizi amaca taşıyacak bir araç!
Amaç da türlü etnik köken, inanç, görüş, renk, terbiye, gelenek, görenekten vb. gelip milli devlet şemsiyesi altında, aslından vazgeçmeden toplanan/örgütlenen insanları bir arada tutmaktır.
Neden bir arada yaşayacağız?
Ayrışmak daha beter sonuçlar getiriyor da ondan!
Sanayi devriminin daha önce ayrışanları bir araya getirerek toplu üretim yapmanın herkes için çok daha verimli ve etkin olduğunu ispat etmesi milli devleti yarattı.
Bir arada yaşama ihtiyacı da demokrasiyi kurdurdu!
Demokrasi, insanlığın bulduğu hatası en az olan bir arada yaşama tarzı. Daha iyisini henüz akıl edemedik.
* * *
Birbirimizi kendimize benzetemediğimize göre, birbirimize razı olarak yaşayacağız.
Kamu alanlarını da paylaşacağız.
En az iki insanın mecburen bir araya geldiği her yer kamu alanı.
Parka tanımadığımız insanları görmek için gitmiyoruz, otobüse başkaları ile seyahat etmek için binmiyoruz, çarşıya başkalarının nasıl alışveriş yaptığını seyretmek için uğramıyoruz.
Orada varlıklarını kendimizin belirlemediği/seçmediği/hedeflemediği diğer insanlarla birlikte oluyoruz.
Buna göre de her türlü ayrımcılığa set çekmeye çalışan demokrasi, bilhassa kamu alanlarında gerekli.
Kamusal alanda kimse kimseyi reddetmemeli ki bir arada yaşamayı becerdiğimizi hem kendimize, hem de diğerlerine ispat edelim.
Bu yıl birdenbire Cumhurbaşkanlığı'na tesettürü sokmamayı akıl eden Cumhurbaşkanı'nın da kafası galiba kamusal alan konusunda oldukça karışık.
Kamusal alanı teker teker tarif etmeye kalkarak işin içinden çıkamıyoruz. Hele hele:
Yasak kavramı kamusal alanı kullanma hakkının reddine indirgenirse ortaya ayrımcılık çıkıyor.
* * *
Olsa olsa; yasak kamusal alanı yöneten/yönlendiren/kamusal alan adına karar veren/tercih yapan görevlilerin grup, inanç, renk vb. ayrımcılığı yapabileceklerini ima eden tavır koymaları, kıyafet/dil kullanmaları ile ilişkili olabilir.
Yasak ayrımcılığı körüklemek için değil, tersine engel olmak için kullanılabilir.
Diğer yasaklar ayrımcılıktır, bir arada yaşama sanatına indirilen bir darbedir.