Bu bir uyarı yazısıdır! 17 Aralık’ta nasıl bir kaza olur?

TÜRKİYE AB üyeliği için elinden geleni yapıyor, bunu inkar etmek için ya kör, ya dünyaya sadece ideolojik at gözlüğü ile bakıyor, ya da art niyetli olmak lazım.

Ardına milletin büyük çoğunluğunu alan ve Türkiye’nin hükümeti, Meclis’i, iktidar ve muhalefeti ile ortak götürdüğü bu gayrete AB ülkelerinin bigane kalacağını düşünmek dahi istemiyoruz.

AB ülkelerinin kendi menfaatleri açısından da Türkiye’ye ‘Hayır!’ demesi beklenmiyor.

Ben de, 17 Aralık’ta Türkiye’ye müzakere tarihi verileceğini düşünüyorum.

Ancak, beni bir kelime korkutuyor: ‘Ama!...’

Beklentim odur ki; Türkiye’ye müzakere tarihi verilecek ancak ardına bir sürü ‘şart’ eklenecek.

Korkum odur ki, işte bu ‘ama’lar ülkede kıyametin kopmasına neden olacak!

* * *

‘Ama’lar ülkeyi tekrar bir kaosa sürükleyebilir.

Türkiye’nin AB üyeliğine soğuk bakan, olası bir üyeliğin sahip oldukları ayrılacıkları ellerinden alacağını, açık toplumda sadece küfür, hamaset ve sığ akla dayanan entelliklerine halel geleceğini bilen; cümle yazar, emekli asker ve emekli bürokrat, hatta hali hazırda görevde bazı askeri ve sivil memur, zamanında yediği darbe alışkanlık yapan profesör ve niceleri sotaya yatmış; tedavülden kalmış nice siyasetçi, savcı, anayasacı varsa hepsi ele ele orta yerlere son takat dökülmüş, bu üyeliğe engel olmaya çalışıyorlar.

Son gayretleri ‘zina’ yolu ile üyeliği iğfal etmek idi. Allah var, hükümetin zaafı bu kumpasa balıklama atlamasına da neden oldu. Neyse, son anda birileri ülkenin pusulasını yeniden düzeltti de doğru yolu tekrar bulduk.

Ben ‘ama’ların bu ekip tarafından psikolojik harp aleti olarak kullanılacağını, sıra ile kabaca:

1) AB esasında müzakere tarihi vermedi, bizi oyalıyor.

2) Hükümet ülkeyi sattı ama hiçbir şey elde edemedik.

3) Demek ki, doğrusu ‘Türke Türkten başka dost yoktur’ prensibi ile kendi içimize kapanmaktır.

4) O halde, AKP’nin bölünmesi ve iktidarı kaybetmesi lazımdır.

5) Bir ‘ara dönemi hükümeti’ ülkeyi tekrar ‘titretip kendine döndürmelidir’, mealli bir planı hayat geçirmeye çalışacaklarıdır.

* * *

Ne yalan söyleyeyim. Olağanüstü durumlarda hükümetin nasıl duracağını kestiremiyorum.

Hazır buldukları şablonları (Kopenhag Kriterleri, IMF reçeteleri vb.) uygulamada oldukça başarılılar.

Ancak, önlerine olağanüstü durumlar çıktığında bocalıyorlar.

Hızlandırılmış tren kazasındaki beyhude inatları, zina konusunda anında zokayı yutmaları bana bir hükümetin esas sınavı olan kriz yönetimi konusunda öncelikle Süleyman Demirel, sonra da diğer eski tüfeklerden öğrenecekleri çok şeyler olduğunu gösteriyor.

* * *

Hükümetin ‘B Planı’ olduğunu zannetmiyorum. Doğrusu da belki bu. Böyle bir mücadelede gemileri yakmak lazım.

Ama, ‘ama’lar da var!
Yazarın Tüm Yazıları