ABD’nin Türkiye politikaları

TÜRKİYE’nin 21. yüzyılda dünyada alacağı rolü ve koyacağı ağırlığı çok büyük çapta belirleyecek iki gelişme kapımızın dibinde:

AB üyeliği ve ABD’nin Ortadoğu politikaları.

AB üyeliğimizin kaderi 17 Aralık’ta belli olacak.

ABD’nin Ortadoğu politikaları da hayır ve şerri ile 2005’te yeniden şekillenecek.

Beni müzakereler ile belirlenecek AB üyeliği, herkes gibi, derin bir meraka sevk ediyor.

Ancak, Ortadoğu’daki gelişmeler şiddet ve kana dayandığı için korkutuyor.

Oradaki yangının bize sıçramasından çok korkuyorum.

* * *

Dünya Ortadoğu’da oynanan paylaşım savaşı ve Euro-dolar arasında cereyan eden ekonomi savaşı ile yeniden şekilleniyor.

Yeni dünyada Rusya, Çin ve Hindistan, diğerleri yanında yeni başoğlanlar olacak.

ABD de emperyal egemenliğini yitirmemek için can pahasına mücadele etmeye devam edecek.

* * *

‘İlla ki Ortadoğu!’ ABD’nin dış politikasının kilit cümlesi bu.

Irak’ı, Filistin’i -dolayısı ile İsrail’i-, Suriye’yi ABD’nin şu veya bu şekilde yeniden şekillendireceği artık herkes için malumun ilamı.

Peki Türkiye’ye ne olacak?

ABD’nin Türkiye ile ilgili emelleri ne?

Baştan belirteyim, bana göre ABD’nin Türkiye’ye saldırmak veya onu bölmek gibi herhangi bir politikası katiyen yok.

Her şeyden önce, hamt olsun, Türkiye’de dünyanın paylaşmak için savaşacağı herhangi bir hammadde veya neden yok.

Türkiye ABD için, stratejik alanda bazı çelişkiler yaşansa da, bölgede güvenirlilik açısından İsrail’den sonra ikinci önemli müttefik!

İttifak kavramına güç açısından bakarsak, Türkiye ABD’nin Ortadoğu’da en önemli müttefiki.

ABD, kendi menfaatleri açısından Türkiye’nin AB üyeliğini de samimi olarak destekliyor.

Ancak, ben yine de korkuyorum, çok korkuyorum!

* * *

Korkumun temeli ABD’nin bölgeye dirlik ve düzenlik getirme konusundaki zaaflarına, düzen sağlamada ABD askerinin çapsızlığına dayanıyor.

Benim kötü senaryom şu üç varsayıma dayanıyor:

1) Irak’ta seçimleri İran yanlısı Şiiler kazanıyor.

2) İran’ın Kuzey Irak’ta kendi menfaatleri açısından halen sürdürmekte olduğu yeraltı faaliyetlerine İsrail açık tepki veriyor. Kuzey Irak bölünüyor.

3) Filistin’de başkanlık seçimlerini kazanan barış yanlısı Mahmut Abbas, Arafat döneminde büyük çapta geçerli olan Hamas ve İslami Cihat türü terör örgütleri üzerindeki denetimi yitiriyor. Filistin direnişi de bölünüyor.

Bu üç varsayım bir arada veya ikili olarak geçerli olduğunda Ortadoğu’da yangın büyüyecek, ABD (İsrail) ile İran sıcak bir ortama itilecekler.

İşte bu ortamda Türkiye, ABD ile İran arasında açık ve seçik bir tercih yapmak zorunda kalabilir!

* * *

İşte bu güçlü olasılık beni çok korkutuyor!
Yazarın Tüm Yazıları