MAÇ başladığında iki takımda da, müthiş bir savunma konsantrasyonu gözlemlendi. 5 dakika sonunda var olan 7-8’lik skora ve dengeye ilk isyan bayrağını koç Tanjevic, baskılı alan savunmasına dönerek açtı.
Bu arada oyun kurucu özelliği daha ikincil olan De Colo, oyundan çıktı ve Yannick Bokolo oyuna girdi. Ve gönüllere su serpti. Bu oyun kurucularla maçı alma ihtimali zor göründü. Gerçekte alan savunmamız, çok büyük bir savunma yüzdesi ortaya çıkarmadığı gibi gözükse de, bu savunma oyunun kontrolünün tamamiyle bizim elimize geçmesini sağladı. Önce Ender, sonra Sinan ve sonra da Hido-Oğuz skorları, maçın kontrolünü ele geçirdiğimiz gibi bu üstünlüğün, sayıya da yansımana neden oldu. Yavaş ve şut seçimine önem veren her iki takım, esasında “Basketbol görünümlü satranç” oynadılar. İlk devre bittiğinde skor 45-28’di. Fransızların, ikinci devre maçı sete set oynama hatasına düşmeleri kazanma ihtimallerinin olmadığı ortaya koydu. Sahada var olan senaryo 12 Dev Adam’ın yazıp çizdiği senaryo idi. Onlar da bu şablona “tıpış tıpış” uyuyorlardı.
Collet’nin unuttuğu tempo
Üçüncü periyot başladığında var olan tempoyu değiştirmek için Fransız koçun oyunu yangın yerine çevirme tehlikesi vardı. Halbuki o ise olaya “Fransız” kalıp, sadece savunmayı çürük bir alan savunmasına çevirdi. Fransızlar, tıpış tıpış hücum edip, arada bir sayı attılar. Bizse onlardan daha iyi şut seçimi yaparak, daha çok sokup, bu düşük top kullanma adedine rağmen ciddi fark yakaladık. Son periyot ise artık amacımıza ulaştığımız ve bir sonraki maçı düşünmeye başladığımız anlardı. Rahatlamadan aynı savunma disiplini ve bilinçle hücum edersek, hedefe bir adım daha yaklaşabiliriz diye düşünüyorum.
BEĞENDİM Oyuncularımızın düşünerek ve bilinçli hücum etmesini.
BEĞENMEDİM Tombul Boris Diaw’ın sporculuğunu.
DİKKAT Henüz sadece ilk 8 yaptık. Hedefimiz bu değil. Sakın tatmin olmayalım.