BU köşenin okurları hatırlayacaktır.Türk Hava Yolları’nı helikopter alımıyla zarara uğrattıkları iddiasıyla Cem Kozlu, Yusuf Bolayırlı ve diğer yönetim kurulu üyeleri için yapılan incelemeleri yazmıştım.
Yazmama sebep olan bazı gazete haberleriydi.
Konuyu ayrıntılarıyla ele almıştım. İşin özeti şuydu:
Önce imzasız bir ihbar mektubuyla bir inceleme başlatılmıştı.
Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından yapılan inceleme sonrasında konu rapora bağlanmıştı.
Raporda, Cem Kozlu ve THY yönetiminin suçsuzluğu ve hatta neden suçlu olamayacakları belirtilmişti.
Aradan bunca zaman geçtikten sonra, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun teftiş raporu ortadayken, Maliye Bakanlığı Müfettişleri yeniden harekete geçtiler ve yeni bir rapor hazırladılar.
THY’yi Cem Kozlu ve Yusuf Bolayırlı zarara uğratmıştı!
Hesapları çok basitti.
Başbakanlık için alınan helikopterin alış fiyatından satış fiyatını çıkarmışlar ve ortaya çıkan rakamla zararı bulmuşlardı.
Bu rapor TBMM KİT Komisyonu tarafından "gereği için"THY’ye gönderildi.
Bunun üzerine THY Yönetim Kurulu, Genel Kurulu’nu olağanüstü toplantıya çağırdı.
Çarşamba günü toplanan Genel Kurul’da "gereği" yapıldı.
Genel Kurul, rapor doğrultusunda mahkemeye gidilmesine gerek görmedi. Doğru da yaptı.
Genel Kurul’dan sonra THY Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin’le görüştüm.
Hazırlanan raporun hele şirketin o günkü sermaye yapısı içinde anlamsızlığının o da farkında.
Biliyorsunuz; o zaman THY sermayesinin neredeyse tamamıyla bir kamu iktisadi teşebbüsüydü.
Sonrasında, Cem Kozlu ve Yusuf Bolayırlı ile de görüştüm.
Hangi sebeple olursa olsun, aklıselimin galip gelmesine memnun olmuşlardı.
Başından beri ilgilendiğim bu olay, belli ki "yukarılardan" bir müdahale ile mahkemeye gönderilmedi.
Eğer mahkemeye gönderilseydi, eski yönetim epeyce mahkeme koridorlarında uğraşacaktı.
Yeri gelmişken değineyim.
Esasen bu, Türkiye’nin acı bir gerçeğidir.
Kamuda çalışanları bekleyen sonuç budur. İş yapmadan, çalışmadan kendini siyasete hazırlayan bürokrat ödüllendirilir.
Gerçekten çalışanın ise burnundan getirilir.
Neticede mahkemeye gidilseydi de, sonuç değişmeyecekti.
Kısacası "gereği" için THY’ye havale edilen rapor için, "aklıselimin gereği" yapıldı.
Şunu biliyorum ki, roller farklı olsaydı sonuç yine değişmezdi.
Tanıdığım Cem Kozlu da, aynı siyasi yapıda yer almasa da aklıselimin gereğini yapardı.
* * *
Siyasi mücadele adına her şey mubah değil.
Ve her şey siyasetten ibaret değil...
Bu ülke de, bu kurumlar da hepimizin.
Hepimizin amacı ülkemizi de, kurumlarımızı da daha ileriye götürmek olmalı.
Ve unutulmamalı ki, her dönem gibi bu dönem de geçecek.
Önemli olan sorumluluk üstlendiğimiz dönemde, "kendi" yaptıklarımızdır.
Kalacak olan, hatırlanacak olan sadece onlardır.
Yazımı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait bir cümleyle bitireyim.