Türk basınına yansıyanlar da oldu, yansımayanlar da.
Kampanya boyunca Berlusconi, öyle "inciler" döktürdü ki; bunlar bizde bir televizyon programında yayınlansa, o kanal kesinlikle RTÜK’ten ya uyarı alırdı, ya da kapama!
Batılı meslektaşlarımız, Berlusconi’den talepte bile bulundular.
Çeviri zorluğu yaşıyoruz; özellikle "o tür" kelimeleri, ağdalı İtalyan argosundan değil de, kolay çevrilebilecek kelimelerden seçer misiniz diye!
Prodi de geri kalmadı.
O da, Berlusconi’nin iktidarı döneminde -kendi adına- başardığı işler olduğunu teslim etti.
Bunların en önemlilerinin, "yüz gerdirmek ve saç nakli yaptırmak olduğunu" açıkladı!
* * *
Bütün bunlar, bizim evimizden, ocağımızdan ırak olsun diyeceğimiz örnekler.
Üzerinde durmamız gereken asıl örneğe gelince...
Bu seçimlerde, ülke dışında yaşayan İtalyanlar da oy kullandılar.
İtalya seçimlerinde 47 milyon kayıtlı seçmenin yanı sıra, ülke dışında da 2 milyon İtalyan seçmen vardı.
Yurtdışında Yaşayan İtalyanlar Bakanlığı’nın koordinasyonuyla sandığa giden bu seçmenlerin oylarıyla, yine onların arasından 12 milletvekili ve senato için de 6 üye seçilecek.
Konuyu getireceğim yeri anladınız; yurtdışında yaşayan Türkler.
Sadece Batı Avrupa ülkelerinde sayısı milyonlarla ölçülen vatandaşımız yaşıyor.
İş vergi vermeye, askerlik yapmaya, ülke için lobi faaliyetine geldi mi, bu insanlar "sorumluluk" taşıyan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.
Ama seçme ve seçilmeye gelince, böyle bir "hakları" yok!
Neden?
Cevap hazır: "Anayasa’nın filanca maddesine aykırı!"
"Mübarek" sanki Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinden!
Başımıza ne gelirse, sorumluluk ve yetki karmaşasından gelmiyor mu?
Konunun dışından bir başka örnek: Cüneyd Zapsu krizinin ardında da, esasen böylesi bir sebep yok mu?
Sonuç olarak, Türkiye’nin siyasi geleceği üzerinde seçme ve seçilme yoluyla söz sahibi olmak, yurtdışında yaşayan Türklerin hakkıdır.
O zaman, önümüzdeki seçimlerde, yine "Anayasa" mazeretine sığınılmamalı.
Seçimlere 1.5 yıl kaldığı düşünülerek, şimdiden ilk adımlar atılmalıdır.