Doğru söze ne denir

KONUŞMAYI çok seviyoruz. "Ayinesi iştir kişinin" diye başlayan Ziya Paşa’nın o meşhur beytine inat habire konuşuyoruz.

Konuşulanlar ise "laf ola beri gele" cinsinden...

Demokrasiyi özümsemiş ülkelerdekine benzer kamuoyu tartışmalarından söz etmiyorum.

Zaten öyle bir örnek de yok.

Keşke olsa...

Uzun zamandır Antalya Lara’daki arazi üzerine konuşuluyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tahsisine ilişkin söylenmedik söz kalmadı.

İlk ihale iptal edildi.

İkincisi ise hálá konuşuluyor.

Son olarak Deniz Baykal da konuşmuş.

"Disneyland Projesi, Lara’yı bozar" demiş.

Konuşmalarda sadece ve sadece itiraz var.

Ve bir sürü de eleştiri.

Bizde herhangi bir teklif ya da alternatif bir öneri bulabileceğiniz bir konuşmaya kolay kolay rastlayamazsınız.

Bu konuda böyle de, başkalarında farklı mı?

Değil elbette.

Neden?

Kolayı bu.

"İstemezük" diye ortalığı yıkacaksınız.

Kamuoyu da sizin duyarlılığınıza meftun olacak!

* * *

Onca konuşma arasında biri var ki, bilgisayarın karşısına geçip bu yazıyı yazmama vesile oldu.

Antalya Ticaret Borsası Başkanı İlhami Kaplan diyor ki, "En kötü durum, mevcut halin devamıdır!"

Doğru söze ne denir...

Çoğu zaman ortadaki konuşmaların arkasındakiler, mevcut halden sebeplenenlerdir.

Halbuki, bir projenin yapılıp yapılmaması kadar kaybedilen zaman önemli değil midir?

Zamanın da bir değeri olduğunu neden dikkate almayız?

Antalya Lara’da böyle de, İstanbul Galataport’ta ya da Bomonti’de aynısı değil mi?

Projenin katılmadığınız tarafları olabilir.

Farklı düşünceleriniz de.

Ama çözüm, ne olur ne olmaz diyerek hiçbir şey yapmamak değildir.

Doğru olanı yapmaktır.

İlhami Kaplan haklı.

Çoğu zaman, en kötü durum mevcut halin devamıdır.

Ve çoğu zaman da, siyasi otorite, o en kötü durumu devam ettirmeyi, en risksiz bulur.

Bu yolun risksiz olduğu doğrudur.

Ancak doğru olmadığı ise kesindir.

En kötü duruma katlandığımız o kadar çok örnek var ki...

Mesela, özel olarak ilgilenmeseniz bile, kablo yayınlarında Türkiye’nin aynı durumda olduğunun farkında değil misiniz?

Ulaştırma Bakanlığı, Türksat ve TMSF yıllardır bir türlü uzlaşamıyorlar.

Neticede Türkiye kaybediyor.

Son kullanıcı olarak biz kaybediyoruz.

Oysa kablo, dünyada yayıncılıkta en yaygın olarak kullanılan platform değil mi?

Bu konuyu ayrıntılarıyla tekrar yazacağım.

Bu vesileyle Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a seslenmek istiyorum.

Başbakan’ın sıkça şikáyetçi olduğu "bürokratik oligarşiye" teslim olmayın.

Sizden, Türkiye’nin de, son kullanıcının da yararına, kararlı bir adım bekleniyor.
Yazarın Tüm Yazıları