YAZIMIN başlığındaki bu cümle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait.
Partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nın iftar yemeğindeki konuşmasında kullandı.
Başbakan Erdoğan’ın Almanya Başbakanı Angela Merkel’le birlikte katıldığı iftardaki bu cümlesi, bugün ülkedeki gerginliklerin en önemli sebebini ortaya koyuyor.
3 Kasım 2002 seçimleri öncekilerden çok farklıydı.
Seçmen, o gün, önde gelen siyasi aktörleri tasfiye etti.
Özellikle merkez sağ seçmen, ona oy verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki 4 yıllık başkanlık dönemi icraatı, merkez sağ seçmenin beklentileriyle örtüşmüştü.
Seçimin hemen sonrasında, selefi Nurettin Sözen’den başkanlık mührünü alırken, ilk cümlesinde "Ben artık bütün İstanbulluların başkanıyım" güvencesini verdi.
Dönemin tartışılan tarafları elbette vardı.
Ancak o dönem boyunca bu sözünün arkasında durdu.
Onun liderliğindeki yönetim kadrosu, İstanbul’u ve İstanbulluları bütünüyle kucaklayan çalışmalar planladı; hayata taşıdı.
Bunlar arasında, özellikle dönemin Kültür İşleri Daire Başkanı Şenol Demiröz’ün çok sesli açılımının hakkını teslim etmek gerekir.
Bu satırların yazarı da, o dönemde belediye çalışmalarında tanıtım ve halkla ilişkilerden sorumluydu.
Sonrasında çok yerde taklit edilen bir halkla ilişkiler uygulaması olan Beyaz Masa’da çalışacak elemanları, Hürriyet gazetesine verdiğimiz ilanlarla seçmiştik.
Çok sesli kültür etkinliklerinin reklamları da, ağırlıklı olarak merkez medyadaydı.
Merkezde olabilmek, böyle bir tavrı gerektirir.
* * *
Aynı akşam Ankara’da bir başka iftar yemeği vardı.
Ev sahibi, Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği’ydi.
O iftara da farklı isimler katıldı; konuşmalar yaptı.
Örneğin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül dedi ki:
"Turgut Özal, Türkiye’ye çok büyük eserler kazandırdı.
Devletle milleti barıştırmış, bağdaştırmıştı.
Bunu en güzel onun cenaze merasiminde gördük.
Mini etekliler ile en muhafazakárlar, amiyane tabiriyle en alafrangasıyla en muhafazakárı el eleydi."
Rahmetli Özal’ın yaptığı, bu dönemde yapılamayanı ortaya koyuyor.
Türk insanı, dünkü belediye yönetimine benzer bir açılım bekliyordu.
Sözünü ettiğim etkinlikler ve gazete ilanları, bunun basit örnekleriydi.
Siz bugün hiç Hürriyet ya da Sabah’a verilen ilanlarla eleman arayan bir belediye yönetimine rastlıyor musunuz?
* * *
Başbakan haklı.
Çevreden merkeze yaklaşılmalı; yaklaşılmalıydı...
Bugüne kadar olmadı; bundan sonrasında olur mu?
Çok umutlu değilim; ancak gerekli olan bu.
O gün sandıktan taşan oylar, bu beklentiyle atılmıştı.
Yoksa "çıkarılan gömleğin" bugünün Türkiye’sinde bulabileceği toplumsal taban bellidir.
Bugün gerginliğin had safhada olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz.
Ve pek çok kişi bunu azaltıcı bir arayış içinde.
Oysa bu gerginliğin temel sebebi de, çözümü de Başbakan Erdoğan’ın o cümlesinde gizli.
Sandıkta, "gömleğin çıkarıldığı" vurgulanacak; icraatta ise, "gömlekten" vazgeçilemediği belli olacak...
Bugünkü gergin ortamın en önemli sebebi, işte bu çelişkidir.