ANKARA’da geçen günün ardından, başkenti epeyce ihmal ettiğimi anladım.
Türkiye için neredeyse "imkánsız" bir zaman içinde tamamlanan Esenboğa Havalimanı ile başkent arasındaki yeni yol, beni böyle düşündürdü belki de.
Melih Gökçek’in epeyce sevmeyeni var.
Ama o yolu görünce, Türkiye’deki Melih Gökçek gerçeğini kabul etmeden geçemezsiniz.
İş icabı yolu Ankara’ya düşen yerel yöneticiler, devlet dairelerinin koridorlarında pineklemek yerine, sokağa çıkmalı ve etrafa bir bakmalılar.
Küçücük bir örnek çıkartabilirlerse, ne mutlu onlara...
Yeri gelmişken, Esenboğa’nın yeni iç ve dış hatlar terminal binası için ise Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tebriki hak ediyor.
Esenboğa’ya inince ve sonrasında başkent yolunda, artık ne siz, ne de konuklarınız çevrenize bakarken utanıp karamsarlığa kapılıyorsunuz.
Yoğun bir haftayı geride bıraktık.
Cüppeli Ahmet Hoca, asıl hedefin kendisi olmadığını söyledi!
Genel seçimlerin 4 Kasım 2007’de yapılması yasalaştı.
Fransa, tek kelimeyle "ahmakça" bir yasayı meclisinden geçirdi.
Hakan Şükür, Milli Takım’daki gol orucunu hem de dört golle bozdu.
Mehmet Ağar, dağdakileri, ovada siyaset yapmaya çağırdı.
Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü’nü ülkemize kazandırdı.
İşte böylesi bir haftada Ankara’da bir dizi görüşme yaptım.
Artık her yerde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na adaylığı konuşuluyor.
Bu satırların okurları biliyorlar ki, Başbakan’ın aday olmak isteyeceğini ve buna hakkı olduğunu, dört ay önce sanırım ilk ben yazdım.
O nedenle, yeni dönemde kendine yer arayan siyasilerin ya da bürokratların bugünlerdeki kulislerine hiç girmiyorum.
Şimdilik sadece 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel ile yaptığım görüşmeye değineceğim.
Görüşmeden ayrılırken üzüldüm.
Beni üzen, siyasi yasaklı olduğu dönemde bile "Bir Bilen" rumuzuyla politik hayatı yönlendiren, yarım asırdır ülke yönetiminde farklı sorumluluklar üstlenen Süleyman Demirel’den bugünkü siyasi kadroların gereğince yararlanmıyor olmasıydı.
Gergin günler yaşıyoruz. Biliyoruz ki, bizi daha da gergin günler bekliyor. Hükümetin yok sayması, görmezden gelmesi bu gerginliği azaltmayacak.
Kendisine sormadım; ama anlıyorum ki hükümet, Süleyman Demirel’in deneyimlerinden yararlanmıyor.
Sadece hükümet mi?
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın terör sorununa getirdiği yeni açılımın, hemen hepimiz kadar Süleyman Demirel için de kabul edilemez bir sürpriz olduğunu görünce...
Anlıyorum ki, Mehmet Ağar da kendisinden yararlanmıyor.
Sanırım onlara Erkan Mumcu’yu da ekleyebiliriz.
Elbette bu bir zorunluluk değil.
Ama Batı demokrasilerinde tecrübeli siyasilerden nasıl yararlandıklarını biliyorsanız... Hele ülkenin içinde bulunduğu açmazın farkındaysanız...
Cevabını iyi biliyor olsanız da, kafanıza "neden" sorusu takılıyor.
O, ilerlemiş yaşına rağmen, ülke gündemini de, dünya gündemini de hálá çok yakından izliyor.
Türklerle Ermeniler arasında yine Batı’nın kışkırtmalarıyla karşılıklı yaşanan "kıtal"in, iç siyaset hesaplarıyla Fransa tarafından "katliam" olarak çarpıtılması işgüzarlığını...
Diasporadaki Ermenileri, Türk düşmanlığıyla bir arada tutma tezgáhını...
PKK terörü için dışardan ve uzaklardan medet ummanın bir diğer işgüzarlık olduğunu görüyor ve gösteriyor.
Sohbetimizden çıkardığım sonuç, daha önce de yazdığım satırları perçinliyor. Karşımıza çıkan ya da çıkarılan ne olursa olsun...
Bir yandan demokrat, hür, modern ve müreffeh bir ülkenin ısrarlı takipçisi olmak, öte yandan Türkiye’nin kendi referanslarına sahip çıkabilmek hepimizin ideali olmalıdır.