Paylaş
İzmir pastalarının lezzeti ile tanınan bir şehrimiz. Pastanelerde oturmak, çay ile bir dilim pasta yemek; şehrin yemek ve rekreasyon kültürü içinde yer alan bir alışkanlık. Genelde pastamızdan bir dilim de misafirlerimize ikram etmek geleneklerimizden biri haline gelmiş. Herhalde bu misafirperverliğimiz ekonomik sahalara da örnek olmuş olacak ki; İzmirlilerin daha büyük pastaları ikram etmesi için teklifler gelmeye başladı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar İstanbul’da “büyük gelir” elde etme devrinin bittiğini öne sürerek müteahhitlerin hedefini İzmir olarak koydu. Bakanımıza göre İzmir’de büyük bir pasta var ve buraya yapılacak yatırımlar ile “büyük gelir” elde etme imkanları mevcut. İzmirlilerin bu pastayı paylaşmak ile ilgili fikirleri biraz karışık, ama son yıllarda yapılan yatırımları gözönünde bulundurursak atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş, hedefe doğru ilerliyor.
Gerek Bayraklı ve Alsancak liman arkasındaki yeni kent merkezi, gerekse Mavişehir’de yeni inşaatların çoğu İstanbullu firmaların ürettiği projelerden oluşuyor. Bakanımızın hedef göstermesinden çok önce zaten bu pasta keşfedilmiş, dilimleri paylaşılmaya başlanmış durumda.
Yakında imarı kesinlik kazanacak İnciraltı bölgesinde de durum pek farklı olmayacak gibi geliyor bana... Burada da konut üretimi yine İzmir dışındaki guruplara kalacak.
Şehrimizdeki tüm alışveriş merkezleri yatırımlarının kaynağına ve işletmecilerine bir bakar mısınız? KİPA hariç, hepsinin temelinde İzmir dışından gelen yatırımcılar var. Bugün KİPA’nın da sahibi bir İngiliz şirketi.. Kaldı ki yeni AVM projelerinin arkasında da İstanbul sermayesini görüyoruz.
İstanbul sermayesine karşı olduğum hissine kapılmayın, tam tersi dünyanın her tarafından gelen yatırıma kapımız açık olmalı. Fakat şehrin rantının İzmirliler tarafından görülmemesi ve paylaşılmaması beni düşündüren nokta. Bu rantın çok ucuz bedeller ile elden çıkarılması ise daha üzücü..
Çevre Bakanımızın çağrısına cılız da olsa bir grup İzmirli işadamımızdan tepki geldi. ‘Pastayı kaptırmayız’ yaklaşımı içindeki bu tepkinin zamanla yatırımlara dönüşmesi en büyük dileğim.
Son yıllarda bu konudaki çalışmalarına hız veren İzmirli işadamları ve yatırımcıların ise; hala biraz atalet, biraz da tereddüt içinde olduğu görülüyor. “İzmirli risk almayı sevmez” yaklaşımının burada da etkin olduğuna şahit oluyoruz.
Yaşadığımız şehirde hızla değişen bir İzmir görüntüsünün şekillendiğini fark etmemek imkansız. Artık vakit kaybetmeden icraate geçmenin yollarını aramak lazım.
Bir bakmışsın gelen misafire bir dilim ikram edeceğim diye hesaplarken; tüm pasta yenip bitmiş olabilir.
Ne de olsa İzmir Pastası’nın tadına doyum olmuyor.
Paylaş