Paylaş
Geçen hafta içinde Kongre’nin üst kanadı Senato ile Demokratların kontrolündeki alt kanat Temsilciler Meclisi, Trump’ın ABD’nin Suriye politikasını tek başına revize etmesinin mümkün olmayacağını hatırlatan önemli hamlelere sahne oldu.
Başkan Trump’ın mensubu olduğu Cumhuriyetçi Parti’nin Kongre’deki en güçlü ismi Senato Çoğunluk Lideri Mitch McConnell, Ortadoğu güvenliğine ilişkin geniş bir yasa tasarısının içine ABD askerlerinin Suriye ve Afganistan’da kalmaya devam etmesini talep eden bir düzenleme ekledi.
Yasanın bu şekilde geçerek Temsilciler Meclisi’nin desteğini alması ihtimali son derece yüksek. McConnell’ın bu hamlesi Trump’a yasal bir frenin ötesinde derin bir anlam taşıyor. Görüş ayrılıklarına rağmen bugüne kadar iç siyasetteki pek çok tartışmalı konuda Trump’ın arkasında duran Cumhuriyetçi Parti, Suriye’den çekilme konusunda açıktan Başkan’ın karşısına geçmiş durumda.
Öte yandan Temsilciler Meclisi’nde ise Cumhuriyetçi ve Demokrat iki kongre üyesinin ortak imzasıyla Trump yönetiminin Suriye’den çekilmesini zorlaştırmayı hedefleyen başka bir yasa tasarısı sunuldu. Yasa teklifinde, Suriye’deki Amerikan askerlerinin sayısının 1500’ün altına düşürülmesi halinde ABD Savunma Bakanlığı’nın 2019 bütçesinde yer alan mali fonların kullanılamayacağı ifadesi yer alıyor. Hatırlanacağı üzere resmi kaynaklara göre bugün Suriye’de görev yapan ABD askeri sayısı zaten toplamda 2000 civarında.
Kongre’de Trump’ın kafasındaki çekilme modelini zora sokacak farklı yasa hazırlıkları halihazırda sürerken Ulusal İstihbarat Direktörü Dan Coats ile CIA Başkanı Gina Haspel’in Senato İstihbarat Komitesi’ne gelerek Suriye ve Irak’ta halen binlerce DEAŞ savaşçısı olduğunu anlatmaları işin tuzu biberi oldu.
Dahası da var.
ABD Kara Kuvvetleri’nin yine geçtiğimiz hafta içinde yayınladığı Irak’ın işgaline ilişkin 1300 sayfalık raporda Irak’ta kazananın İran olduğu tespitine yer verildi. Trump’ın dış politika kurmayı olarak görevine devam eden Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın temsil ettiği ‘İran şahinleri’ ekolünü coşturacak türden bir rapor. Zira Bolton’ın Suriye’deki denklemi neredeyse sadece İsrail’in güvenliği ve İran etkisinin kırılması parametreleri üzerinden okuduğunu biliyoruz.
PKK’nın Suriye kolu YPG’nin omurgası üzerine oturan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) siyasi kanadı Suriye Demokratik Konseyi’nin (SDK) tepe yöneticilerinden İlham Ahmed’in son Washington seferi tam da böyle bir psikolojik atmosferde gerçekleşiyor.
Ahmed’in ABD başkentine yaptığı ziyaretin Amerikan siyasetindeki bir takım kritik aktörlerin bilgisi ve teşvikiyle hazırlandığını düşündürtecek kuvvetli emareler var. İlham Ahmed’in 28 Ocak akşamı Washington’daki Trump Oteli’nde katıldığı yemekten başlayalım. Hani Trump’la el sıkışıp tercümanı aracılığıyla kısacık da olsa hasbihal ettiği o yemek.
Beyaz Saray o yemekli toplantının resmi ismini ‘Amerika’yı Yeniden Büyük Yap Liderlik Zirvesi’ olarak duyurdu. Böyle havalı bir başlık seçtiklerine bakmayın aslında Trump’ın kampanyasını fonlayan bağışçıların ellerini ceplerine attıkları yemeklerden biriydi. Organizasyonu düzenleyen siyasi eylem komitesinin onursal başkanı ise ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence.
İki hafta önce Ankara’ya giderek mavi boncuk dağıtan Trump’a yakın Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham de Trump Otel’deki yemekte başrollerdeydi. Hatta sosyal medyada dolaşan Trump’ın İlham Ahmed’le karşılaşma fotoğrafına dikkatle bakarsanız hemen arkada Lindsey Graham’i göreceksiniz.
Eminim Ankara’da bu günlerde en çok merak edilen İlham Ahmed’i o yemeğe davet ederek Trump’la tesadüfen(!) karşılaşmasını sağlayan kilit ismin kim olduğudur. Türk tarafının Bolton ve Pence’in ofislerinden şüphelendiği kulağıma gelenler arasında. İlham Ahmed’in Trump’ın 5 Şubat’ta Kongre’de yapacağı ‘Birliğin Durumu’ konuşmasına da davet edildiği rivayet ediliyor.
Bu doğruysa, hele bir de Trump o konuşma sırasında Ahmed’i açıktan selamlamaya ikna edilirse, Ankara’yı son derece rahatsız edecek asıl görüntü o olacaktır.
İlham Ahmed Trump’la el sıkıştığı bağış yemeğinin ertesi günü Washington’da Suriye çalışan yazar çizer ve siyasi analistlerin davet edildiği bir yuvarlak masa toplantısında boy gösterdi.
İsmiyle müsemma düşünce kuruluşu Middle East Institute’deki (Ortadoğu Enstitüsü) toplantı başta ‘off the record’ olarak planlanmıştı ancak son anda İlham Ahmed’in onay vermesi üzerine içerde konuşulanların kamuoyuna açıklanmasında bir mahsur olmadığı söylendi. İçerde ABD medyasının en önemli kurumlarının temsilcileri vardı. Belli ki o yuvarlak masa toplantısının Suriyeli Kürtlerin Washington’daki lobi çalışması açısından önemli bir kaldıraç işlevi görebileceği hesap edildi.
İlham Ahmed’i yaklaşık iki buçuk ay önce yine Washington’da başka bir salonda dinlemiştim. Kürt konferansına Rakka’dan video konferans yöntemiyle katılmıştı. Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 14 Aralık’taki meşhur telefon görüşmesinde Suriye’den çekilme kararı almasından tam bir ay önceydi.
Ankara’nın Batı ülkeleri üzerindeki baskısı nedeniyle Cenevre’deki siyasi sürece katılımlarının engellenmeye devam edilmesi durumunda kendi yollarına gidebileceklerini söylemekte bir beis görmüyordu. Hatta ‘Suriye’nin yüzde 35’i şu an bizim kontrolümüzde. Ekonomik ve doğal kaynakların önemli bölümünü de biz kontrol ediyoruz’ gibi üst perdeden cümleler kuruyordu.
Üç gün önce Washington’da karşımızda oturan ise Ankara’nın kafasındaki güvenli bölge formülüne itiraz etse Türkiye’ye karşı tehdit tonunu kayda değer ölçüde düşürmüş ve uzlaşma mesajları veren bir İlham Ahmed idi.
Amerikalıların hem kendilerini hem de Türkiye’yi müttefik olarak gördüğünü, bu nedenle de savaşmalarını önlemek için bir formül arayışında olduğunu anlattı. İlham Ahmed, Washington’ın YPG/SDG ile Türk tarafı arasında arabuluculuk yapma konusunda hevesli olduğunu gizlemedi. ‘Bizim Türkiye ile bir sorunumuz yok. Sadece kendimizi savunuyoruz. Türkiye’deki Kürt sorunu çözülsün isteriz ancak müdahil değiliz. Türkiye ayrı, Suriye ayrı’ vurguları da dikkate değerdi.
İlham Ahmed’in o gün anlattıkları bende Amerikan diplomasisinin önümüzdeki süreçte Türk yetkililer ile YPG/PYD arasında doğrudan bir takım gizli görüşmeleri teşvik etme stratejisi üzerinden gideceği hissiyatı bıraktı. Hatta bu çalışma şimdiden başlamış bile olabilir!
Paylaş