Değişen bir şey yok

Fenerbahçe’nin geçen sezonki oyun sistemiyle şimdiki arasındaki tek fark, çift santrfora geçilmesi. Teknik direktör Arthur Zico takımını daha tam olarak tanımıyor. Belki ileride bu değişim gerçekleşir.

 Daum’un oyun planıyla Zico’nun oynattığı sistem arasında nasıl bir farklılık görüyorsunuz? Sizce F.Bahçe yeni bir kimlik mi kazandı?

FENERBAHÇE’nin geçen sezonki oyun sistemiyle şimdiki arasındaki tek fark, çift santrfora geçilmesi. Bir takımın 3 senelik alışkanlığı üzerinden atması o kadar kolay değil. Zico, Tuncay’ı daha düzgün kullanıyor. Ancak, Dinamo Kiev maçında gördük ki, takımın disipline ihtiyacı var. En başta da Appiah’ın.

Savaşan adam lazım

Appiah, Fenerbahçe’nin çok önemli bir oyuncusu ama saha içinde top bekliyor. Bu da onun en önemli özelliğini ortadan kaldırıyor. Zico ya kenardan göremedi, ya da dediğini yaptıramadı. Çünkü orta sahada yalnızca Aurelio ile olmuyor. Fenerbahçe’nin orta sahasında savaşacak adama ihtiyacı var.

Bu oyuncuların özelliklerini Zico’ya kim anlattı bilemiyorum. Her oyuncunun ayrı bir yeteneği var. Ancak, adamın kasetlerden bir şey anlaması mümkün değil. Takım hala Daum’un sisteminde oynuyor. Bunu değiştirmek kolay değil.

Orta saha eksik

Fenerbahçe orta sahasında eksik adamla oynuyor. Esasında Serkan, orta sahada Aurelio’ya yardımcı olması için G.Birliği’nden transfer edildi. Çünkü Serkan, güçlü, çabuk, çok koşan ve mücadele eden, rakibi bozan bir yapıya sahip. Bu oyuncu belki topu iyi kullanamıyor ama orta sahada yanındaki adama büyük katkısı olur, onun rahat top kullanmasını sağlar. Bunu kimse düşünmüyor.

Zico takımını daha tam olarak tanımıyor. Fenerbahçe’de değişen bir şey yok. Belki ileride değişim olabilir. Zico ileride oyuncularını daha iyi tanıyacak, yeteneklerini bilecek. Bunun için de zamana ihtiyaç var.

Kolay vazgeçemezsin

Æ G.Saray’da Ankaraspor maçında kavga ettikleri için ilk 11’deki yerlerini kaybeden Necati ve Hasan’ın yerine gençler şans buluyor. Bu durumun takım üzerindeki etkilerini nasıl buluyorsunuz?

NECATİ bu takımın vazgeçilmezi. Hasan Şaş da öyle. Türkiye’de hiçbir takım ne Hasan’dan, ne de Necati’den vazgeçer. Tabii, Hasan’ın kafa yapısını değiştirmesi lazım. Gerets, iyi mi yapıyor, yoksa kötü mü? Burada sorun netice değil, oyuncuların ne verdikleri...

Gençler abilerine uymaya çalışıyor. Şans bulanlar da yetenekli isimler. Güzel şeyler de yapıyorlar. G.Saray’ın hocası gençleri kazanmak için oynatıyordur. "Henüz sezon başı. Puan kaybı olursa, telafim mümkün" der, oynatır. O bakımdan bence iyi yapıyor.

Bunun yanında Necati’yi mi oynatmaz, yoksa Hasan Şaş’ı mı? Bu tamamen antrenörün bileceği bir iştir.

Fenerbahçe’de de aynı şekilde Can oynuyor. Bence iyi de oynuyor. Herkes "Fenerbahçe’nin defansında böylesine genç ve tecrübesiz bir oyuncu forma giyer mi?" diye soruyor.

Oynar, kardeşim oynar. Çünkü Fenerbahçe’nin sorunu defansta değil, orta sahada. Bir tek Aurelio ile bu iş gitmez. Orta sahası iyi olmayan takım ne defans yapabilir, ne de hücum.

Alex’ten santrfor olmaz

 F.Bahçe’de Zico’nun gelişiyle birlikte Alex’in saha içerisindeki rolü de değişti. Artık doğrudan golü düşünen bir Alex izliyoruz. Bunda Tümer’in payı var mı?

TÜMER’in payının olduğu muhakkak. Bir kere Tümer, futbolu bilen bir oyuncu. Alex nerelere kaçacağını biliyor. Tümer de bunu görebiliyor. Attırdığı ikinci golde pası bilerek, tamamen Alex’in önüne doğru veriyor.

Futbolcular yanındaki kaliteli adamları iyi tanır, istedikleri zaman top alır, istedikleri zaman top verirlerse bu işten keyif alırlar. Alex, Tümer’den, Tümer de Alex’ten keyif alıyor.

Alex santrfor oynayamaz. Çünkü, ideal bir santrforun çabukluğunda, süratinde ve fizik gücünde değil. Fenerbahçe’nin santrfor meziyetleri olan, havaya çıktığı zaman topa vuran, darbelerden yılmayan bir oyuncuya acilen ihtiyacı var.

Ancak, Fenerbahçe bu transfer için 2,5 ay gecikti. En büyük dezavantajı ise Dünya Kupası’nın olmasıydı. Değeri 2 milyon Euro olan bir oyuncu Dünya Kupası’nda iyi oynadığı zaman birden fiyatı 10 milyon Euro’ya çıkıyor.

Transfer yaparken önceden kestirip, teşhisini koyacaksın. Yoksa iş işten geçiyor.

Yetenekliyse çağırır

 Fatih Terim, Türk vatandaşlığına geçip "Mehmet" adını alan Aurelio’yu A Milli Takım’ın aday kadrosuna çağırdı. Sırada Nobre’nin olduğu söyleniyor. Böyle bir olay Türk futbolunu nasıl etkiler?

FATİH Terim, Aurelio’yu ihtiyacı olduğu için Milli Takım’a çağırdı. Yoksa Türk vatandaşlığına geçen bir oyuncuyu durup dururken neden davet etsin ki? Nobre, Türk Milli Takımı’nda oynayacak kapasitede bir oyuncu değil. Türk vatandaşı oldu diye yabancı kökenli bir oyuncu, sırf yer işgal etsin diye Milli Takım’a çağrılmaz.

Aurelio oynadığı bölgenin önemi ve yetenekleri açısından ihtiyaç duyulan bir oyuncu. Fatih ona şimdi ihtiyaç duyuyor ki, çağırdı. Belki ileride ihtiyaç hissetmez çağırmaz.

Bu konuda fazla tutucu olmamak lazım. Japonya’da Brezilyalı oynuyor. Fransız Milli Takımı’nın çoğu, Afrika kökenli, siyahi oyunculardan oluşuyor. Bunları polemik konusu yapıp Fatih’i ve A Milli Takım’ı yıpratmamak lazım. Yarın daha iyi oynayan Türk oyuncular olur, onlar şans bulur.

Bir oyuncu Türk vatandaşlığına geçti diye, Milli Takım’la da mukavele yapmıyor ya...
Yazarın Tüm Yazıları