8 Nisan 2007
FENERBAHÇE yine klasik tek santrforla, devamlı geriye ve oyuna ağırlığını koyamadan oynuyor. Şampiyonluğa giden bir takımın böyle oynamaya hakkı yok. Herhalde antrenörü böyle istiyor. Sarı lacivertli takım maçın başında biraz hareketliydi. Tuncay’ın olağanüstü bir gayret göstererek kafayla attığı gol, duran top organizasyonuyla geldi. Fenerbahçe golden sonra rakibi üzerinde hakimiyet kuracağına iki pası yapadı ve olmadık bir hatayla golü kalesinde gördü. Solda oynayan Uğur Boral, rakipten taca giden topu koşarak tutuyor. Madem vuracaksın, at çalımını, yap vuruşunu. Top adama gidiyor, Fener golü yiyor.
Kayseri takımı çift santrforla hücum ederken Fenerbahçe tek başına Kezman’la gol arıyor. Garibim kan-ter içinde kalmış. Sinirden ne yapacağını şaşırıyor, hakemle uğraşıyor ve sarı kartı yiyor. Kayserispor galibiyeti düşünüyor, kazanmak için mücadele ediyor. Fener mücadele etmiyor mu? Ediyor ama topu bir türlü olumlu şekilde kullanamıyor, araya gollük pas atamıyor.
Bu nasıl hakem?
Appiah, "ben sağ kanatta oynayamam" diyor, hala o bölgede çile çekiyor. Oyundan alınınca da sinirlendi. Zaten sakatlıktan çıkmış. Semih’i niye son dakikalarda oyuna alıyorsun? Değişiklik yapacaksan Deivid’den önce girmeliydi. Uğur Boral belki gol atar mı düşüncesiyle onu oyunda tutuyor. Koskoca Fener takımı Uğur’a mı kaldı? Allah’tan Deivid son dakikada kafayla o golü attı da Fener yenilgiden kurtuldu.
Hakem Tümer’e yapılan yüzde yüz penaltıyı vermiyor. Rakip kasıtlı bir hareketle düşürüyor, oyna diyor. Edu kırmızı kartlık ne yaptı? Pozisyonda faul bile yok. Havaya baksan kırmızı kart verecek. Kim bilir şimdi neler uyduracak. Ayıp yahu. Bu ne biçim hakem? Yüzde yüz penaltıyı veremiyor. Belki de vermiyor. Onun için ümit vaadeden bir hakem diyorlar. Böyle art niyetli bir hakem ümit vaadedebilir mi? Birilerinin çıkarı için ümit vaadediyorsa bilemem. İki takımın oyununa bakarsan galibiyeti kaçıran Kayserispor. Fener’den daha iyi oynadılar.
Yazının Devamını Oku 5 Nisan 2007
Milli maçlarda ve G.Saray’da artık bekleneni veremeyen Hakan Şükür için "futbolu bıraksın" diyorlar. Bakan M.Ali Şahin, "Koltuğumu ona devretmeye hazırım" diyerek çağrıda bulundu. Sizce 36 yaşındaki yıldızın rotası ne olmalı? HAKAN Şükür’ün birtakım silahları var. Onun bu silahlarının doğru kullanılması için Hakan’ın sahada dinç kalması lazım. Yaşı icabı Hakan’ın sahada 90 dakika tutulmasını doğru bulmuyorum. Onu 24 yaşındaki Hakan gibi sağa sola koşturup, itişin kakışın içine sokarsanız herkes "bıraksın" der.
Hakan Şükür’ü son yarım saat oyuna sokar, onu güçlü tutarsanız sonuca doğrudan etki etmesini sağlarsınız. Böylece hem takım kazançlı çıkar, hem de Hakan’ı kazanırsınız. Korkarım ki, her alanda attığı gollerle rekorlar kırmış, büyük işler başarmış Hakan Şükür, böyle devam ederse protesto edilecek. Bu da çok çirkin bir durum. Düşünün, Baba Hakkı Beşiktaş’ın her şeyiydi, seyirci ona aşıktı. Takım arkadaşları onun yanında konuşamaz, saygısızlık etmezdi. Bu ülkede o bile protesto edildi.
Burada Hakan’a da büyük işler düşüyor. Eskiden güzel goller atmış, büyük işler başarmış. Bu saygıyı, hürmeti kaybetmemesi lazım. O kötü oynayıp oynamadığının farkında değil. Kendini iyi oynadı sanıyor ve oyundan alınınca da bozuluyor. Saygınlığını kaybetmeden en doğru kararı vermeli
Hasan Şaş’ın ilacı kendinde
Yeteneği kadar problemleriyle de ön plana çıkan Hasan Şaş, Ankara’daki maça damgasını vurdu ve oyundan atılmayı başardı! Bir futbolcu enerjisini hırsını sahaya nasıl yansıtmalı?
HASAN yedek kaldığı ve Milli Takım’a seçilemediği için rahatsız. Enerjisi var, gücü var, çalışkan ve hırslı. Üstelik, iki ayağını da iyi kullanıyor ve toplara sert vuruyor. Hasan Şaş, futbolu biliyor. Ancak, hırsına mağlup oluyor. Sahaya girer girmez yan hakemle kavga ediyor, arkadaşlarıyla, rakip futbolcularla takışıyor. Bu tip futbolcular agresif oldukları için, hırslarını saha içinde ikili mücadelelerde göstermeleri normal.
Hasan’ın kendi kendisini tedavi etmesi lazım. Ne kadar edebilir bilinmez ama böylesi durumlarda devreye hocası girmeli. Antrenör bu tip oyuncularla sürekli konuşup moral vermeli, maçlara motive etmeli. Hasan o vakit sakinleşir. Bu tip davranışları göremediği için agresifleşiyor ve hoş olmayan davranışlarda bulunuyor. Oysa yaşına rağmen hala diri, canlı ve hırslı. Üstelik yaşam tarzı da son derece profesyonel.
Deivid - Lugano gider iyileri gelir
Aziz Yıldırım, "Tuncay isterse gider" diyor, Alex konusunda net açıklama yapmıyor. Sözleri, yabancı oyunculardan memnun olmadığını gösteriyor. F.Bahçe önümüzdeki sezon farklı bir kadroyla mı çıkacak karşımıza?
LUGANO süratli değil. Ancak, sahada her şeyini veren akıllı bir oyuncu. Sertlikle, itip kakmayla açıklarını kapatmaya çalışıyor. Deivid tamamen Fenerbahçe camiasından kopmuş. Yetenekli bir oyuncu, bir şeyler de yapmak istiyor ancak atak, yırtıcı değil. Bu oyuncular tabii ki gidecek. Ne kadar memnun gözükseler de seyirci onlardan memnun değil.
F.Bahçe’nin, Deivid’in yerine daha yırtıcı bir adam alması lazım. Lugano için Güney Amerika’nın en iyi stoperi deniyor. Ancak, ikisi de yanlış transfer ve F.Bahçe’nin oyuncusu olmadıkları kesin. Başkanın ifade ettiği şu: "Her ne kadar yıldız olursa olsun, F.Bahçe, sözleşmesi biten oyuncuların paralarını tayin eder. Oraya gideceğim, buraya gideceğim diye pazar yapmaya çalışmayın. Zamanı gelince bu konular konuşulur." Doğruyu da söylüyor. Alex olsun, Tuncay olsun Türkiye’de F.Bahçe’den büyük kulüp bulamaz.
Gündüz maçını idareci istemiyor
Üç büyük takım gündüz maçı oynamak istemiyor ve bu karşılaşmalarda zorlanıyorlar. Gece maçı ile gündüz maçı arasında ne fark var? Avrupa’nın devleri gün ışığında oynarken bizimkiler neden geceyi tercih ediyor?
GÜNDÜZ maçını futbolculardan çok idareciler istemiyor. Düşünceleri şu: "Gündüz maçına daha az seyirci gelir." İtalya ve İngiltere gibi Avrupa’nın önemli liglerinde bir büyük maç dışında karşılaşmalar genelde gün ışığında oynanır. Bu maçlara yeterince seyirci de gelir.
Yöneticilerin bu yanlış düşüncesi doğal olarak futbolcuları da etkiliyor. Zannediyorlar ki, "gece daha rahat oynarım. Güneş ışığı gözüme zarar vermez." Bu psikoloji onları yanılgıya sevk ediyor. Halbuki antrenmanlarının çoğunu gündüz yapıyorlar.
Üç büyükler devamlı kendi menfaatlerini düşündükleri için bu tür ayaklara yatarlar. Yöneticilerin tek derdi hasılat.
Yazının Devamını Oku 4 Nisan 2007
PROGRAMDAKİ aksaklıklar ve yaşanan izdiham, böylesine görkemli, önemli bir açılışa gölge düşürdü. Fenerbahçe’nin stada gelişi olay oldu. Kapıda bekletilmesi de cabası. Hiç olmazsa bir eskort verilseydi. Bu birinci falsoydu.
İkincisi Fenerbahçe Suriye’ye gelmiş, bu ülkede gerçekten çok Fenerbahçe taraftarı var. Bakıyorsun bizim Güney illerimizden de Halep’e gelen çoktu. Saha da halı gibiydi, öyle sert bir maçta değildi, yani sakatlanma riski de yoktu. Ama Arthur Zico asları ilk 11’de çıkarıp uzun süre sahada tutmadı. A takım bir devreliğine de olsa sahada yer almalıydı. Sonra bakıyorsun, burada Alex’i, Aureilo’yu, Kezman’ı tanıyorlar. Fenerbahçe’yi iyi biliyorlar.
Avrupa’da büyük takımlar hafta arasında ufak takımlarla, hem kendi oyuncularının durumunu görmek, sakatlıkları geçen futbolcuların performanslarını test etmek için maçlar yaparlar. Bu maç da onlardan biri gibiydi. Saat olarak da bakıyorsun İstanbul’dan ha Gaziantep’e gitmişsin, ha Halep’e. Uzak bir yer de değildi. Zico, Suriye’de çok sevilen bir takımın aslarını daha uzun süre sahada tutmalıydı.
Deivid çalışkandı
Fenerbahçeli futbolcular ligi düşünüyordu, ama maça gelen Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de Devlet Başkanı Beşşar Esad önünde de mahcup olmasını istemiyordu. Deivid çok çalışkan bir görüntüdeydi. Geriye geldi yardım etti, ileride pozisyon kovaladı. Kaleci Volkan uzaklara bakarken, bir gol yedi. İkincisinde de yine önde olmasının faturasını ödedi. Bu arada Deivid ile Mehmet Yozgatlı’nın sahada tartışması da çirkindi. Tabii ki kazanmak için hırslıydılar, ama Suriyeli taraftarların önünde böylesine bir maçta görülmesi istenecek davranışlar değildi. Tabii Suriyeliler de 75 bin kişilik bir stat yapmış ve açılışında kazanmak istemeleri normaldi.
Görünen o ki bu organizasyonda mağdur olan biraz Fenerbahçe’ydi. Bu açılışta oynanacak maç için İtalyan kulübü Juventus 3 milyon dolar istemiş. Teklif götürülen bir Yunan takımı ise 1.5 milyon dolar demiş. Fenerbahçe buraya bedavaya geldi. Hiç olmazsa organizasyon iyi yapılsaydı.
Yazının Devamını Oku 2 Nisan 2007
İKİ yarıda iki farklı Fenerbahçe vardı. İlk yarıdaki kötü bir Fenerbahçe’ydi. İkinci yarıdaki daha hareketli, daha çok kazanmayı düşünen bir takımdı. İlk yarıdaki kötü takımın içinde bir tek Alex vardı birşeyler yapmaya çalışan. Defalarca dile getirdik, ama anlatamıyoruz, öncelikle kendi sahasında oynarken Fenerbahçe tek sanforla sahaya çıkmaz. Tek başına Kezman hiçbir şey yapamaz. Dün bir kez daha tekrarlandığı gibi, hem faule maruz kalır, hem de saçma sapan işler yapar. Adam geçmek istiyor, faulle durduruluyor. Bazen biraz da rol yapıyor. Ama adam ne yapsın, başka çaresi yok ki, yalnızları oynuyor.
Hücum edemiyor
Fenerbahçe’nin birebirde adam geçecek oyuncusu da yok, bu yüzden rakip takımda oyuncu da eksiltemiyor. Bu yönde bir tek Tuncay süratiyle bir şey yapmaya çalışıyor. O da topu ayağından çok açıyor. Çok güzel bir de kafa golü attığını belirtmek gerek. Fenerbahçe, geriye pas yapıp ileri şişiriyor. Ancak kime, rakibe. Yalnız Kezman’a ileri şişirilen toplar... Defans oyuncularının % 80’i de pozisyonlara hakim, ondan önce o topları alıyorlar. Orta sahada da etkinliğin yok. F.Bahçe’de biraz hareketli, topla oynayan tek başına Aurelio vardı orta sahada. Deniz’in topu kullanma becerisi yok. O kesici, ama etrafına çok rakip geldi mi, Deniz topu da kesemiyor.
Fenerbahçe hücum yapamıyor. Kendi sahandasın, kendi seyircin ki, müthiş destek oluyor ve sen hücum edemiyorsun. Böyle bir şey olur mu... Fenerbahçe böyle de Ankaraspor farklı mı... Onlar da topu geri oynuyor. Yoksa biraz golü düşünseler daha etkili olabileceklerdi. Nitekim penaltı kararı verilen pozisyonda defansın ortasında Bilal güzel pozisyona girdi.
İkinci yarıda koşan, daha çok ikili mücadeleye giren Fenerbahçe vardı. Bunun sonucunda da goller geldi. Alex muhteşem, izleyene keyif veren bir gol attı. F.Bahçe’nin iki golü de güzeldi. Tuncay, İngilizvari bir şekilde mermi gibi bir kafa vurup, topu yerden ağlara gönderdi.
Gereksiz kart
Fenerbahçe’nin kalesinde Serdar var. Hiç hata yapmadı, ama 2-1 öne geçtikten sonra oyunu yavaştan aldı. Daha önce Ankaraspor kalecisinin yaptığını yaptı. Fenerbahçe 2-1 galip, farkı artırmaya gidiyor ki, Tuncay ve Tümer iki tane akıl almaz goller kaçırdı. Fenerbahçe kalecisi hala oyunu yavaşlatıyor. Bu F.Bahçe’yi soğutur, rakibe toparlanma şansı verir, hem de F.Bahçe kalecisine yakışmaz. Karşındaki rakip Real Madrid veya Manchester United değil ki... Önce Fenerbahçe kalecisi büyük düşünecek, bilinçli oynayacak. Bir sözüm de kaptan Ümit’e... Volkan bir faul yapıyor, arkadan tekme atıyor. Hakem görüyor. Ümit’in üzerinde durmaması, yürüyüp gitmesi gerekiyor, ama o öyle yapmıyor ve rakibiyle birlikte bir sarı kart da o görüyor. Buna gerek yok ki. Sana biri arkadan vurmaya kalkmış, küçülmüş. Sen hala dönüp onunla münakaşa ediyorsun. Daha olgunluğa ermemiş. Sonuç olarak şampiyonluk yolunda ilerlerken alınan 3 puan var. İyi kötü tartışmaları bir yana, bu üç puan çok güzel.
Yazının Devamını Oku 27 Mart 2007
A Milli Takım, 13 eksiğe rağmen Yunanistan’a fark attı. Kendi takımlarında bekleneni veremeyen bazı futbolcular, ay yıldızlı formayı sırtlarına geçirince harikalar yaratıyorlar. Bu değişimi neye bağlıyorsunuz? TÜRK insanı, milli duygularına büyük önem verir. Futbolcular da bu yüzden milli maçlarda farklı bir performans sergiliyor. Yunanistan maçında Atatürk’e hakaret edilmesi, İstiklal Marşımız’ın ıslıklanması, oyuncularımızı hırslandırdı, birleştirdi.
Yenilen erken gole rağmen morallerini bozmadılar, yardımlaşarak oynadılar ve hak ettikleri galibiyeti aldılar. Maçta şans faktörü de ay yıldızlılarımızın yanındaydı. Yunanlı seyircilerin tribündeki çirkinliklerine karşın sahada centilmence bir mücadele oldu. Her iki takımın oyuncuları sertlikten kaçınıp sadece futbolu düşündüler.
Fatih Terim de eksiklerin farkında, bunun rahatsızlığını çekiyor. Ancak, görev verdiği oyuncuların bu durumdan olumsuz yönde etkilenmemeleri için sıkıntılarını dile getirmiyor. Fevkalede iyi işler yaptı ve başarılı oldu.
Böylesine tansiyonu yüksek, zorlu bir maça oyuncularını kafaca hazırlayıp motive ettiği için Terim’i kutlamak lazım. Üstelik oyunu iyi okudu, değişiklikleri zamanında ve yerinde yaptı.
Fenerbahçe’de sürekli oynama şansını bulamayan Tümer kaliteli bir futbolcu. Bunu milli maçlarda da gösterdiği performansla kanıtlıyor.
İbrahim’in yeri dolar Bobo’yu çok ararlar
Beşiktaş’ta sakatlanan Bobo ve İbrahim Üzülmez’in eksikliği takımı olumsuz yönde etkiler mi? Hazırlık maçında kendisini oyundan alan hocasına tepki gösteren İbrahim Akın için neler söyleyeceksiniz?
İBRAHİM Üzülmez’in eksikliğini fazla hissetmezler. Bu oyuncunun yerini takım içerisinde kapatabilirler. Ancak, Bobo Beşiktaş için gerekli ve faydalı bir golcü. Onun yeri, elindeki imkanlarla biraz zor kapatılır.
Kadroda sürekli yer bulamayan oyuncular, kendisine şans verildiği maçlarda kötü oynadığı ya da oyundan alındığı vakit rahatsız oluyorlar. Tam oynamak isterken, kendini gösteremememin sıkıntısıyla farklı tepkiler gösterebiliyorlar. Bu, dünyanın her yerinde böyle. Ben, İbrahim Akın’ın reaksiyonunu buna bağlıyorum. Antrenörüne gösterdiği bir tepki olarak düşünmüyorum.
Norveç maçında yan toplara dikkat!
Fatih Terim’in Yunanistan’a karşı çıkardığı kadro sizce doğru muydu? Norveç maçında kadroda bir sürpriz bekliyor musunuz? Milliler seyircisiz maçta nasıl oynamalı?
MİLLİ Takım, daha önceki iki iç saha maçını da seyircisiz oynadı. Üstelik Yunanistan’daki gibi aleyhinde tezahürat olmayacak. 13 sakatın üzerine 3 eksik daha eklendi. İbrahim Üzülmez ve Gökhan Ünal’ın sakatlanıp kadrodan çıkmaları büyük talihsizlik. Gökhan Zan, lüzumsuz yere sarı kart görüp cezalı duruma düştü. Fizik gücü üstün Norveç, İngiliz stili oynuyor, havadan da etkililer. Üstelik becerekli oyuncuları var ve takım oyununu iyi sergiliyorlar. Böylesine korakor mücadelelerin olacağı maçta, uzun bir oyuncu olan Gökhan Zan’a ihtiyacımız vardı. Ancak o gördüğü sarı kart nedeniyle yok.
Norveç maçında kalecimiz Volkan’a da önemli görevler düşüyor. Eğer çizgide kalır, yandan ve cepheden gelen yüksek toplara çıkmazsa golü yeriz. Volkan’ın maçta sürekli oyunun içinde olması ve rakipten gelen yüksek topları çıkıp alması lazım.
Bir de paylaşımı iyi yapmamız lzım. Kenar toplarda yaptığımız paylaşım hataları yüzünden gerek takımlarımız, gerekse Milli Takımımız çok gol yiyor. Eğer bu konularda dikkatli olursak, Norveç maçını da kazasız geçeriz.
Polat lüzumsuz demeçler veriyor
G.Saray Asbaşkanı Adnan Polat, "En büyük hayalim bir Türk hoca ile çalışmak" dedi. Bu sözler, önümüzdeki sezon da Galatasaray’ın başında olacağı açıklanan Erik Gerets’i nasıl etkiler?
ADNAN Polat, içindekini açıklamış. Ancak, bu sözleri televizyon ekranları karşısında söylemek yerine yönetim kurulunda konuşmalıydı ya da içinde tutmalıydı. Böylesine lüzumsuz beyanatlar, takımla sözleşmesi olan hocayı rahatsız eder.
Üç büyüklerin çalışacakları antrenörler ve transfer edilecek oyuncularıyla ilgili kararları başkanlar verir. Adnan Polat, böyle bir açıklamada bulunarak küçük bir kamuoyu oluşturmak istemiş olabilir. Büyük kulüplere herkes başkan olmak ister. Polat’ın da isteği Galatasaray Kulübü’ne başkan olmak. Ancak, lüzumsuz ve yersiz demeçler vermemeli.
Antrenörünle olan sözleşmeni bir yıl uzatmışsın. Senin antrenörün, yaptığın açıklamayı gazetelerden takip edip, tercümesini yaptırmıştır.
Gerets, Polat’ın yaptığı bu açıklamayı duyduğu vakit müthiş rahatsız olmuştur. Belçikalı hoca, "Demek ki beni istemiyorlar" hissine kapılmıştır.
Gebze maçı angarya geldi
Fenerbahçe’nin yedek oyuncuları Gebze’ye yenilirken taraftarlar bir gol atmasına rağmen Deivid’i yuhaladı. Sahanın en iyisi kaleci Serdar’dı. Diğer oyunculardaki bu isteksizliğin sebebi ne?
ZİCO’nun kafasında belirlediği bir kadro var. Sakatlık ve cezalar dışında ilk 11’ini bozmuyor. Gebze maçı, sonuçta bir hazırlık karşılaşması. Türk Milli Takımı’nda 4 tane Fenerbahçeli -Volkan, Aurelio, Tümer ve Tuncay- var. Edu, Brezilya Milli Takımı’nda. Alex, Kezman, Lugano da oynamadı.
Diğer futbolculara Gebze maçı biraz angarya gibi gelmiş olabilir. Böyle bir maçta yıldızların performansı düşüyor. Önemli maçlar yerine hazırlık karşılaşmalarında şans buldukları zaman, kendilerini biraz dışlanmış gibi hissediyorlar.
Takımda yer bulamayan bir sürü oyuncu, "hazırlık maçlarında oynasam da olur, oynamasam da" havası içerisinde. Serdar da kaleci olduğuna göre, işi topu çıkarmak.
Yazının Devamını Oku 20 Mart 2007
- F.Bahçe ile Beşiktaş şampiyonluk yarışında baş başa kaldı. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’in Erciyes galibiyetinden sonra, "Bu tarihi not edin. Şampiyonuz" sözlerinden nasıl bir yorum çıkarılabilir?
BEŞİKTAŞ Kulübü Başkanı, tabii ki takımını şampiyon görmek isteyecektir. Ancak, bunu söyleyiş tarzını ve kesin ifadeler kullanmasını yadırgadım. Demirören bir yerlerden garanti mi aldı? Zannetmiyorum. Ancak, taraftar olaya benim gibi olgun bakmaz. Bu sözleri yanlış algılayabilir. Durup dururken bu tür açıklamalarda bulunması son derece yanlış. Fair-play’den bahsediyorlar, arkasından da ipe sapa gelmez beyanatlar veriyorlar. Bu tür açıklamalar, taraftarları strese sokmaktan başka bir işe yaramaz. Peki Fenerbahçe bu sözlerle strese girer mi? Beşiktaş Kulübü Başkanı’nın sözleriyle strese girmez. Ancak kötü oynayarak kendi kendini strese sokuyor. Bir de olayın ikinci boyutu var. Beşiktaş Kulübü Başkanı ile Futbol Federasyonu Başkanı’nın akrabalık ilişkisi... Akrabalık bağlarını kullanarak kendilerine bir avantaj sağlar mı? Herkesin aklına bu soru geliyor. İlerleyen günlerde göreceğiz.
Terim’in işi kolay değil
- Kritik Yunanistan ve Norveç maçları öncesi sakat olan kaleci Rüştü’nün ardından Arda’nın da sakatlanması A Milli Takımı ne yönde etkiler? Terim’in kadro seçimi için ne diyeceksiniz?
BAZI oyuncular vardır, tecrübelidir; milli takımlarda her zaman iyi oynarlar. O coşkuyla ellerinden geleni yaparlar. Bu tür oyuncuların ligdeki formuna bakılmaz. Fatih Terim, kadro seçimi yaparken bu tür oyuncuları tercih ediyor.
Seçilen oyuncu tecrübeliyse ve milli takımda daha önce oynadıysa sorun yok. Tecrübesizse kötü. Bakıyorsunuz Nihat piyasada yok, Yıldıray yok. Emre, "İngiltere’de ceza alacak mıyım, almayacak mıyım?" derdine düşmüş. Rüştü sakatlanınca Volkan oynuyordu. O da birkaç saçmasapan iş yaptı. Nasıl moral verip kazanacak merak ediyorum. Artı santrforun yok. Şu anda ligdeki en formda santrfor olan Ümit Karan kadroda yok. Terim, onun yerine Hakan’ı tercih ediyor. Necati formsuz olabilir. Ancak o iyi bir futbolcu. Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal. Terim’in işi çok zor.
Ali Koç’un korkusu federasyon ve hakemler
- F.Bahçe Asbaşkanı Ali Koç, "Son 4 haftaya 9 puan farkla önde giremezsek, şampiyonluğu bize bırakmayacaklarını biliyorum" dedi. Koç’u bu sözleri söylemeye iten nedenler ne olabilir?
ALİ Koç’un bu sözlerinden federasyon ve hakemlerden çekindiği anlamı çıkarılabilir. Bunun başka bir izahı yok. Koç, "Bize bırakmazlar" dediği vakit, F.Bahçe’nin baltalanacağı kuşkusunu dile getiriyor.
Ali Koç, bazı konuşmalarında, Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı’nın çok zor olduğunu belirtiyor. Türkiye’deki 100 yıllık kulüplerin Avrupa’daki rakipleriyle mukayese edilirse, daha emekleme döneminde olduğunu anlatıyor. Bu durumda Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri şapkalarını önlerine koyacaklar. Her işi maydanoz olmak yerine, Fenerbahçe takımının başına yetkili bir menajer getirecekler. Her işin peşinden koşarsanız, bir süre sonra rahatsız olursunuz.
Aynı işi menajer olsun, teknik direktör olsun pek ala yapabilir. Yetkili menajerin icraatını beğenmezseniz, bir süre sonra "güle güle" der, yollarınızı ayırırsınız. Birçok yönetici -Fenerbahçeliler bunu az yapıyor- televizyona çıkıp saçma sapan laflar ediyor.
Televizyona çıkıp prim yapmak, popüler olmak için her şeyini verecek idareciler var. Ali Koç dahil birçok yöneticinin böyle şeylere ihtiyacı yok.
Gizlenen sıkıntılar
- Konyaspor beraberliğinden sonra taraftarların tepkilerine hedef olan Gerets, bu şartlarda G.Saray’da verimli olabilir mi? Yönetim, artık şampiyonluk sözünü telaffuz etmiyor. G.Saray’da neler oluyor?
GALATASARAY’da bir tuhaflık, idarecilerin içinde bir tatsızlık var. Bu durum, futbolculara da yansıyor. Herkes kendi kafasına göre futbolcuyu bir yöne çekiyor. Bir takımda birlik-beraberlik maç kazanırken oluyor. Takım kötü gittiği vakit, sıkıntılar su yüzüne çıkıyor. Ve içerideki bütün kötü şeyler dışarıya dökülmeye başlıyor.
Ümit Karan neden yedek bekler? Yerine niye Hasan Kabze oynuyor? Olaya Gerets tarafından bakıyorum, mantıklı bir şey bulamıyorum. Song, bu takımın defansının yüzde 55’i. Son haftalarda ya kadro dışı, ya kenarda... Eğer kafasındaki bir revizyonsa, bunu devre arasında yapmalıydı. Bunu yapmadı. Hasan Şaş ve Necati gibi önemli isimler kadroda yok. Song’u kenarda oturtamazsın. Eğer o gitmek istiyorsa, ya da sen göndermek istiyorsan oynatır öyle satarsın. Gereksiz disiplin görüntüsüyle bir yere varamazsın. Adam zaten maaşını alıyor. Kenarda oturunca en azından yorulmuyor. Üstelik Song disiplinsiz de değil.
O reklamı 15 milyon dolara yapamazlar
- Manisaspor’a Vestel olarak sponsor olan Zorlu Grubu olaylı Sakaryaspor maçından sonra desteğini çekme yönünde işaretler verdi. Böyle bir karar, Manisa kentini ve Türk futbolunu ne yönde etkiler?
ZORLU Grubu, Vestel Manisaspor’a sponsor olup ismini vermekle nereden bakarsanız bakın 15 milyon dolar gibi bir harcamada bulundu. Sezon başında 6 puan ileride liderken şampiyonluktan söz ediyorlardı. Bunun verdiği stresle düşüşe geçtiler. Eğer bir işe yatırım yapıyorsan, sıkıntılarına da katlanacaksın. Üstelik bu işler büyük bir reklam olayı. Vestel Grubu, değil 15 milyon doları daha fazlasını verse bu kadar reklam yapamazdı. Düşünün naklen yayınlanan maçlarında 2 saat boyunca Vestel’in reklamı yapılıyor.
Yazının Devamını Oku 18 Mart 2007
FENERBAHÇE, Bursa gibi zorlu deplasmandan çok önemli bir galibiyet çıkardı. Ancak, özellikle ilk yarıda oynadığı futbolu ben yadırgadım. Fenerbahçe gibi şampiyonluğa oynayan bir takımın böyle kötü oynamaya hakkı yok. Sarı lacivertli takım, koskoca ilk yarıda iki tane olumlu pas yapamadı. İleriye uzun pas atamadılar. Birinci devredeki futbol, tam bir facia.
İkinci devre başlayınca sahneye Kezman çıktı. Sırp futbolcu, soldan kaçıp, Alex’e çok akıllı bir pas çıkardı. Alex de akıllı ve bilinçli bir şekilde topu kafayla köşeye vurdu. Fenerbahçe, golü attıktan sonra morallendi. 5 dakika sonra ikinci golü atınca iyice rahatladı ve oyunun hakimi oldu. Oysa birinci devre oyunun hakimi Bursaspor’du. Yeşil beyazlılar daha dinamik, daha çabuk hareket eden ve topu iyi kullanan taraftı.
Kilit adam Kezman
Bu maçın kilit oyuncusu Kezman’dı. İki golün pasını verdi, birini de attı. Fenerbahçe oynadığı oyunla değil, becerikli adamlarının yaptığı işlerle maç kazanıyor. Bırakın uzun topu, doğru dürüst orta yapamıyorlar.
Yerinde oynatılmayan Appiah, ayağını fazla açınca kasığından sakatlandı. Bu oyuncu orta sahada önemli işler yapan bir isim. Ancak, sağ kanatta bekleneni veremiyor. Sakatlanması kötü oldu. Hoca onu inatla sağ kanatta oynatıyor. Mehmet Yozgatlı, o kanatta daha verimli.
Bir antrenörün bu kadar inatçı olmaması lazım. İnşallah bu tür inatlaşma sayesinde başına bir iş gelmez.
Fenerbahçe böylesine zorlu bir deplasmanda, bilhassa çok kötü oynadığı birinci devreden sonra farklı kazanabiliyorsa bu, becerikli oyuncularının sayesindedir. Özellikle Bursa gibi zorlu bir deplasmanda alınan bu farklı galibiyetin önemi daha da büyük. Üstelik rakip çok iyi oynayan bir takım ve ilk yarıda sana gücünü ispat etmiş. Bu galibiyetin önemi çok büyük.
Yazının Devamını Oku 13 Mart 2007
"Appiah sağ kanatta oynamaz" eleştirilerine inat Zico’nun, "Hiçbir futbolcum yerinden şikayet etmiyor. Futbolcu her yerde oynamalı" sözlerini nasıl yorumlayacaksınız? ÖNCELİKLE Appiah’ın kim olduğuna ve nereden alındığına bakmak lazım. O, Juventus’tan alındı. İtalya gibi sert futbol oynanan ligden geldi ve tecrübeli bir isim. Üstelik Gana Milli Takımı’nın da kaptanı. Oynadığı yer, çalışkanlığı ve ikili mücadelelerdeki hünerleri nedeniyle orta saha.
Zico’nun, inadına sağ açıkta oynattığı Appiah, yeteneklerini kullanıyor mu? Bence hayır. Bu şekilde Fenerbahçe takımına kötülük mü yapıyor? Evet. Zico, "Her futbolcu her yerde oynamalı" diyor. Doğrudur, sağ kanat oyuncusunu sola koyarsın oynar. Ama ne kadar oynar, ne kadar randıman verir? Bütün sorun burada. Bir antrenörün görevi, oyuncularını kapasitelerine, kabiliyetlerine göre verim alacağı yerlerde oynatmak. Bunda inatlaşmanın bir manası yok. Bu, Fenerbahçe’ye zarar verir ve tepetaklak gitmesine sebep olur. İşin acı olan tarafı bu.
Bir takımın orta sahasında oynayan güçlü bir oyuncuyu sağ kanada alarak verimini düşürmek, o oyuncunun kaybedilmesi demektir. Bu durumda ne hücum yaparsın, ne de defans. Tıpkı bugünkü Fenerbahçe’nin içinde olduğu duruma düşersin.
Alex’teki düşüşün sebebi sakatlık
Menajerinin yönetimle masaya oturup prensip anlaşmasına varması, Alex’in Konya maçındaki performansını etkilemiş olabilir mi? Bu çıkışı diğer maçlara da yansır mı?
ALEX’in kasığında bir sakatlık varmış. Ancak, prensip anlaşmasına varmaları, performansını etkilemiş olabilir. Kafası, "ben ne yapacağım"dan çıkıp, program yapmış olabilir.
Alex, Türkiye’den memnun. Ülkemizi seviyor ve burada bulunduğu için mutlu. Bir futbolcu, mutlu olduğu bir yerden, onu seven ve tutan taraftardan vazgeçmek istemez.
Kasığındaki sakatlık, kötü oyununa bir mazeret olabilir. Geçtiğimiz hafta başı İsviçre’ye gitti, iğne olup geldi. Normalde profesyonel bir futbolcunun böyle kritik bir zamanda meziyetlerini sergilemesi lazım. Alex maçın neticesini değiştirebilecek bir oyuncu. Onu biraz koşturabilseler, muhteşem işler yapar. Bana göre o, karakter olarak koşmuyor. Halbuki depara kalktığı zaman çabuk bir oyuncu. Kendine göre bir sistem oturtmuş, oynuyor.
F.Bahçe seyircisinin tepki göstermesinin sebebi, Alex’in umursamazlığı, mücadele etmemesi. Yoksa seyirci Alex’i seviyor. Çünkü Fenerbahçe seyircisi, topu iyi kullanan futbolculara aşıktır. Bu, tarihten gelen bir alışkanlık. Alex onlar için bir idol, bir kahraman.
G.Saray seyircisi yıldız istiyor
G.Saraylı taraftarların, Trabzonspor maçında yönetimi hedef alan tepkileri neden kaynaklandı? Yıllardır sesi çıkmayan sarı kırmızılı tribünler neden "Liseli" ve "Alaylı" kavramlarını ön plana çıkardı?
BENİM anladığım ve gördüğüm kadarıyla G.Saray yönetiminde iç huzur yok. Bu, seyirciye de, futbol takımına da, antrenöre de yansır. G.Saray tribünlerini bilmem. Oradaki insanlar, farklı konumdaki kişilerden oluşuyor.
Bence G.Saray’da en doğru işi, Gerets’le mukaveleyi uzatan Özhan Canaydın yaptı. Öyle olmasaydı, ortada kalmış bir Gerets’i futbolcular ne kadar dinlerdi? Şimdi mecburen dinleyecek. Çünkü önümüzdeki sezon da başlarında olacak.
Seyirci muhtelif şeylerden etkilenip yönetim aleyhine bağırmış olabilir. Ancak, ortada bir gerçek var ki, geçen senenin şampiyonu olmasına rağmen G.Saray takımı, seyirciyi ayağa kaldıracak futbolu oynamıyor. Yönetim, takımın patronu olacak bir oyuncu bulamadı. Belki bu transferi maddi imkansızlıklar yüzünden yapamadılar.
G.Saray seyircisi, verilen sözlerin yerine getirilmesini bekliyor. Taraftarın sevgilisi olması beklenen Ribery, acemice bir hareket sonucu elden kaçtı. Seyirci bu yüzden rahatsız. G.Saray seyircisi yıllardır büyük oyuncuları izlemeye alışmış. Turgay, Metin, Kadri, Suat gibi büyük yıldızlarla coşmuşlar.
Şimdi bir yıldız adayı olarak Arda’ya sarıldılar. Bu oyuncu kötü oynadığı vakit tepki göstermelerinin sebebi bu. Bazen lüzumsuz dolduruşlara gelip, kötü gününde olan bir oyuncuyu yuhalayabiliyorlar.
Evlerine gitseler olay çıkmazdı
Beşiktaş günler öncesi "Ankara’da olay çıkacak" diyerek uyarılarda bulundu. Korkulan oldu, sokaklar, tribünler savaş alanına döndü. Olayların önüne niye geçilemiyor?
EMNİYET gerekli önlemleri almış. Ancak, karşılarında koskoca bir kitle var. Bu insanlar 16-20 yaş arası gençlerden oluşuyor. Maçtan sonra bu kişileri kontrol altına almak kolay değil.
Bursaspor’la Ankaragücü bir anlaşma yapar, birbirlerini sever, ortak hareket ederler. Ancak, kaybedilen bir maçın ardından dışarıda Beşiktaşlıları niye bekliyorsun? Neden kavga etmek için fırsat kolluyorsun? Geldiğin vasıtalara binip, evine git.
Ankaragücü ve Bursaspor taraftarları neden maçtan sonra evlerine gitmiyor? Bu bizde de, Avrupa’da da böyle. Önce ev sahibi takımın taraftarları sahadan ayrılır, misafir takım taraftarları bir süre bekletilir. Onlar dışarıda Beşiktaşlıları beklediği için bu olaylar oldu.
Yattara oynar Ceyhun çıkmaz
Ziya Doğan ne zaman iddialı bir demeç verse, Trabzonspor kaybediyor. G.Saray yenilgisinde hocasının verdiği "Kazanırsak şampiyonluk için konuşuruz" sözlerinin etkisi olabilir mi?
ZİYA Doğan’ın bu demecinin kaybedilen maç için bir gerekçe olduğunu düşünmüyorum. Çünkü futbolcu sahaya çıkınca antrenörünün söylediklerini unutur. Trabzon, Galatasaray maçında iyi mücadele etti. Böylesine mücadele eden takımlardan çok ince futbol beklemeyeceksin.
Yattara için "iki kaburgası kırık" dediler. Bu durumdaki bir adam bırakın oynamayı nefes alamaz, yerinden kalkarken bile ıstırap çeker. Demekki oynayabilecek bir durumda ki, oyuna alıyorsun. Öyleyse neden ilk 11’de oynatmıyorsun? Sonradan alıyorsan neden Ceyhun’un yerine oyuna sokuyorsun?
Bazı oyuncular vardır ki, bir-iki kötü pas verdi, 20 dakika kötü oynadı diye kenara alınmaz. Ceyhun, sadece Trabzonspor’da değil, F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş’ta oynasa bile kenara alınacak oyuncu olmamalı.
Yazının Devamını Oku