Uzun zamandır Muazzez hanım’la tanışma hikayemi yazmak istiyordum, bugüne kısmetmiş.
Muazzez İlmiye Çığ ‘ı yıllardır takip ederim. Belgesellerini izledim. Kitaplarını okudum ama asıl onunla tanışmam benim hayatımı değiştirdi.
Düşle İnan Yaşa kitabımı yazarken sadece benim anlatmam ile olmasın. Aynı zamanda Türkiye’nin önde gelen çok önemli 9 ismiyle de röportaj yapmak istedim.
Bu birbirinden değerli 9 isim ile yapacağım röportajların insanlara ışık olacağını düşündüm. İyi ki de böyle bir yola girmişim. Herkesden önce ilk başta benim hayatıma ışık saçtıkları bir kesin.
İlk röportajımı Muazzez hanım ile yapma şansını yakaladım.
Muazzez hanım ‘ın kızı Yuli hanım ile benim Türkiye’ye gelmesine aracılık ettiğim Micheal Tellinger ‘in seminerin de tanışmıştım.
Kendisinin asaleti, sevgi dolu yaklaşımı ve Türkiye’ye kedi parklarını ilk getiren isim olması aynı zaman da sokak hayvanlarını sahiplendirmek ile ilgili attığı önemli etkinlikler beni çok etkiledi.
Kendisi ile pek çok kez konuşma şansı yakaladım. Kitabım için röportaj yapma arzusu içime doğduğu zaman ilk röportajı yapmak istediğim kişi Muazzez hanım oldu.
19 yaşımda hayatımdaki çok zor bir dönemin kucağında onunla tanıştım.
Reiki öğrendiğim dönemde Louise Hay ‘in düşünce biçimi ve bilgeliği gerçekten bana o kadar iyi geldi ki kelimeler yetersiz kalır. Elbette o süreçte sayısız kitaplar, seminerler, workshoplar ve meditasyonlar ile karanlığın içinden çıktım.
Dünya’ya bambaşka bir bakış ile bakmaya başladım. Bu bakış kurban psikolojisinden kendi hayatının efendisi konumuna geçmekti.
Bu bakış kader kurbanı olduğunu düşünüp başkalarını suçlamaktan vazgeçerek, olduğu noktada yapması gerekenlere bakmayı seçerek, hayatın içinde affetmenin, kabullenmenin, en başta kendini ve sonra yaşamını sevmenin mucizelerini yaşattı bana...
Louise Hay kanser hastalığını düşünce gücü ve pozitif farkındalığı ile aşan yegane önemli isimlerden bir tanesi.
Onunla röportaj yapan ve tanışan herkes, gerçek anlamda nasıl öğrettiği bilgeliği kendini hayatına adapte ettiğini şahit olarak anlatır.
Bir kısım insan düşünce gücü, kişisel gelişim ve enerjisel teknikleri kullandıklarını ve işe yaramadığını söyleyip dururlar. Başka bir kısım insan da düşünce gücü, kişisel gelişim ve enerjisel teknikleri kullanarak nasıl hayatlarının değiştiğini anlatıyorlar.
Bunların arasındaki fark, gerçekten onlara inanmak, içselleştirmek ve kullanmak değil hayatına adapte etmekten geçiyor.
Bundan 4 yıl önce Gülbin Simitçioğlu ve kızı Tuçe Peksayar ile tanıştım. Sonrasında Gülbin Hanım’ın diğer kızı Tuba Peksayar ile de tanışma fırsatım oldu. Ve tabi çok sevdiğim Gülbin Hanım’ın değerli eşi Erkan Simitçioğlu ile tanıştım. Onların asaleti, erdemli ve olgun tutumları, kibarlıkları, entellektüel seviyeleri ve bambaşka olduklarını gösteren ışıkları beni hep çok etkiledi. O kadar iyi kalpli, saf, temiz ama zeki bir enerjileri var ki hayran kalmamak mümkün değil. Yıllar içinde dostluğumuz ilerledi. Cemiyette çok saygın isimler olmalarına rağmen çok alçak gönüllü ve mütevazi tarzları gerçek anlamda benim için başka bir seviyeye çıkardı onları...
Gülbin Hanım’ın babası Prof. Dr. Haluk Cillov’u onların sayesinde keşfettim.
O kadar erdemli ve görgü sahibi insanlar ki Gülbin Hanım’dan veya ailenin diğer üyelerinden hiç benim dedem Bakan’dı veya şöyle böyle bir insandı gibi bir cümle duymadım.
Gülbin Hanım’ın babasının vefatında evlerine başsağlığı için gittiğim gece uzun uzun sohbet ettik.
O gece fotoğraflara bakarken bir baktım Gülbin Hanım’ın babası Bakanlık yapmış, üç farklı ülkeden nişan almış ve bu vatana müthiş hizmet vermiş çok değerli bir ekonomi profesörü;Prof. Dr. Haluk Cillov
Gerçek anlamı ile bir efsane...
Ticaret Bakanlığı zamanından bir fotoğraf
Türkiye’ye yabancı sermayeyi getiren önemli adam: Renault, Hoechst, Roche gibi pek çok önemli sermayenin Türkiye’ye gelmesine vesilen olan Prof. Dr. Haluk Cillov daha sonrasında bütün bu önemli kuruluşların yönetim kurulunda bulunmuş. Aslında düşündüğünüz zaman bu ülkeye olan katıları gerçekten paha biçilemez.
Bu yazıyı 2 Eylül 2017 tarihinde yazıyorum. Daha önce 3 ve 4 Eylül’ün öneminden bahsetmiştim.
Astrolojik terimlerden bahsetmeden özet geçeceğim. Güneş tutulmasının ve birçok etkinin birleşimi Rahu ve Mars birleşimi v.s... saymakla bitmez bu dönem.
Özetle 3 ve 4 Eylül tarihleri gerçekten önemli. Tüm Dünya’da bu tarihte ve sonrasındaki 15 gün özellikle büyük değişimler, doğal afetler, sansayon, ünlülerin şok haberleri, yer gök sallanması, Dünya liderleri ile ilgili şok haberler ve toplumsal özgürleşme ve birlik hareketleri, petrol ve gaz fiyatları artışı, komşularımız ve medya ile ilgili çok şaşırabilirsiniz....
Gerçekler ortaya çıktıkça çıkıyor. Güneş o kadar parlıyor ki ortaya çıkmayan gerçek kalmıyor.
Astrolojide Rahu ve Ketu var. En son 1998 ile 1999 yılları arasında geldiği yere 9 Eylül 2017’de tekrar geliyorlar ve uzun süre orada kalacaklar yani yıl 2020’ye kadar sürprizler sürprizler... Yani 2019 açıkcası biraz olaylı.
Lakin 2020 sonrası muhteşem bir döneme giriyoruz. 2023 sonrası zaten Dünya’nın parlayan Güneşi olacağız...
Size çok net bir şekilde söyleyebileceğim şey bu Eylül ayından sonra hayatınızda çok büyük değişimler olacağıdır. Zaten Ekim’in 27’sinde Saturn ev değiştirdiğinde oldukça ciddi değişimler yaşayabilirsiniz.
Bu dönemin Bayrama denk gelmesi bence çok iyi oldu. Çünkü Bayram dönemi herkesin daha çok sevgi, birlik, beraberlik, barış içinde ve ailelerinin şifa gücü ve dualarının yükselişte olduğu bir dönem olması nedeni ile astrolojik olarak olumsuz açıları bile olumluya çevirdiğine inanıyorum.
Hepinizin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyorum.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e karşı olan sevgimi ve saygımı herhalde sayfalarca yazsam, üstüne kitaplar yazsam bitmez.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramında dünyaya gelmiş, annesi 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı doğumlu bir insan olarak, tam bir Cumhuriyet çocuğu olduğumu söyleyebilirim.
Işığa doğru ilerlediğimiz, tüm karanlıkların aydınlandığı bu dönemde, günden güne farkındalığımızın çok daha yükseldiğini hissediyorum.
Tarih boyunca toplumların bilinç seviyeleri her ne konumda olursa olsun, onlara önderlik eden yüksek bilinçteki kişilerin kazandıkları zaferler sayesinde bugünleri yaşıyoruz.
Zafer kazanmak inanç ister.
Zafer kazanmak vizyon ister.
Günümüzde sosyal medya hepimizin hayatında çok önemli bir yer tutuyor.
Bence sosyal medya sayesinde insanlar büyük bir rahatlıkla kendi gerçek duygu düşüncelerini, öfkelerini, hayata karşı olan tepkilerini ve isyanlarını müthiş şekilde ortaya döküyorlar.
Lakin bu ortaya döküş sırasında sosyal medyanın binler hatta milyonlarca insanın üstüne boca edilen olumsuz enerjilerin olduğu unutuluyor.
Normal de toplum içinde söyleyemeyecekleri pek çok şeyi, yüz yüze asla sergileyemeyecekleri tutumları ellerindeki telefondan veya bilgisayardan başka insanları aynı şekilde etkilediğini düşünmeyerek yapabiliyorlar.
Geçen gün sosyal medyadaTürkiye’nin çok değerli isimlerinden bir tanesi olan, aynı zamanda bu ülkeye önemli hizmetleri bulunan bir Bakan eşi Sayın Müjde Ar hanımefendiye yazılanları görünce inanamadım. Bir de Müjde Hanım’ın eşi ile beraber oldukları bir fotoğrafının altına yazılan bu yorumlara elbette Müjde Hanım’ın hayranları tepki göstermiş. İnsanların özellikle başarılı ve hayatlarında düzgün bir yükseliş çizgisinde olan insanlara karşı saldırı içinde olmaları gerçek anlamda kendilerine verdikleri çok büyük bir zarardır. Bu zarar içsel olumsuz duygularını daha fazla besleyip geniş bir alana yayarak hayatlarına bin katı ile geri dönmesine neden olmaktan başka bir şeye yol açmıyor.
Aynı zamanda Sevgili Ayşe Arman gibi her daim insanlara yardım eden, bir çok zor durumda olan insan için büyük zaman ve emek harcayan, işine çok saygılı, çalışkan, sevgi dolu, yargısız, geniş bakış açılı ve özellikle insanları daha da çok bilinçlendirmeyi hedef almış bir isime karşı bile ağıza alınmayacak hakaretlerde bulunabiliyorlar.
İnsanlar yokluk bilinci ile ve başka insanların başarılarının devam edişine karşı ciddi tepkiler gösteriyorlar. Bu tavır aslında karanlık çağ dönemlerinden genler yolu ile aktarılmış bir bilincin belirtilerinden başka birşey değil.
İnsanlara saldırarak, hakaret ederek kimse bir yere gelemez. Küfür etmek ve hakaret etmek sadece güçsüzlüğün göstergesidir.
Merkür ters döndüğü zaman yarım kalan işleri halletmek için muhteşem bir zamandır.
Benim kitaplarımı okuyanlar bilir. Ben uzun yıllardır Feng Shui ile yaşıyorum. Merkür’ün ters döndüğü dönemde evinize Feng shui yapmanız için harika bir fırsat mesela.
Pek çok insan bayram dönemlerinde özellikle tatile gitmeyi istiyorlar. Otellere gidiyor veya şehir dışında çeşitli turlara katılıyorlar. Yurtdışına da giden önemli bir çoğunluk var. Önemli bir çoğunlukta bayramda evlerinde olacaktır.
Belki bu sefer hali hazırda programınızı yapmış olabilirsiniz. Lakin birdaha ki sefere mutlaka bu söylediklerimi uygulamayı deneyin.
Pek çok insanın özellikle kısacık bir tatil arasında bile hemen bir yerlere gitmek istemesi, genel olarak içine bakmak istememek hali ile çok paraleldir. Lakin inziva tatilleri başka bir deneyim. Aslında içimize bakmayarak kaçtıkça, gittikçe içsel kaosumuz büyür.
Evlerimiz de bizlerin içsel yaşamını temsil ettiği için özellikle onlara bakmak ve her bir ayrıntısı ile ilgilenmek hayatımızda müthiş değişim ve dönüşümler yaratabiliyor.
Bayram döneminde sevdikleriniz ile sevginin gücünü yaşamanızın yanında mutlaka yarım kalan işlerinizi tamamlayın.
Elbette bu yarım kalan işlerinizin en başında da evinizi düzenlemeniz geliyor. Hatta evinize güzel bir detoks yaparsanız ve feng shui uygularsanız olağanüstü olur. Çünkü Feng Shui’ye göre eviniz ve yaşam alanlarınız bütün hayatınızdaki konuları, bedeninizi ve yaşamınızın her bir yönünü temsil ediyor.
Bu yazıyı yazmak için açıkcası Eylül ayını bekleyemedim. You Tube kanalımda da özel olarak Eylül ayındaki astrolojik hareketlerin nasıl kaderlerimizde önemli bir değişim yarattığını ve kimi nasıl etkilediğini anlatacağım.
Lakin ilk aşama olarak sizlerle bu önemli zaman ile ilgili paylaşmak istediklerim var.
Öncelikle Türkiye’nin astrolojik haritasına elbette baktım ve ne göreyim Jüpiter ülkemizin 5. evine giriyor. Ve bu 5. evde Güneş, Merkür, Saturn ve Venüs var. Yani muhteşem ötesi güzellikler bizleri bekliyor...
Yaklaşık yedi buçuk yıldır yaşadığımız pek çok şey şifalanacak. Ve ülkemiz için mutluluk saçan günler bizimle olacak.
Tabi 21 Ağustos’ta olan güneş tutulmasının devamında 3 ve 4 Eylül’deki bazı astrolojik açılarla beraber bütün karanlıklar aydınlanmaya devam edecek. Her geçen gün gerçekler daha da fazla ortaya çkmaya devam edecek. Öğreneceklerinize ve ortaya çıkanlara inanamayacak, şok geçirmeye devam edeceksiniz.
Gizli saklı hiçbirşey kalmayacak. Tabi bu olanlar bir kaç ay içinde olacak ama büyük boyutta sansasyonlar yaratacakları kesin.
Eylül ayında 18 ayda bir yer değiştiren kuzey ve güney ay düğümleri yer değiştiriyor. Bunlar herkesin kaderinde ve önümüzdeki 18 aylık sürecinde nelerin olacağının önemli bir kısmını belirliyor olacak.
Türkiye’nin haritasina baktığımız zaman özellikle finansal konular ile ilgili ülkemizin ciddi bir değişim sürecine girdiğini söyleyebiliriz.