×
Bugünlerde gerçek anlamda hayatımda çok ciddi değişim ve dönüşümler yaşıyorum.
Her gün yeni bir keşif, her gün yeni bir farkındalık içindeyim.
Değişime direndiğim zaman hayatımın zorlandığını ve yaşamın bana verdiği mesajları dinlemeyerek ne kadar büyük hatalar yaptığımı tekrar ve tekrar görüyorum.
Bazen egomuz ve değişime karşı olan direncimizden dolayı yaşam kendimize gelmemiz için ardı ardına bize bir çok tokat vurabiliyor. Adeta “uyan uyan, kendine gel” dermiş gibi...
Ama bizler uykunun o müthiş tatlığı, daldığımız rüyanın tesiri ile uyanmamak için direniyoruz.
Ve bir gün o rüya tam olarak kabusa dönebiliyor ve artık kabustan çıkmaktan başka bir şans kalmıyor.
Önünüzde iki seçenek olabiliyor. Birincisi, kabusun içinde kaybolup gidecek ve artık karanlığın gücüne kedinizi teslim edeceksiniz. Tabi burada kastettiğim karanlık, bilinç altımızda, uyanmamıza engel olan kendi dirençlerimiz.
İkinci seçenek ise değişime açık olup, yeniyi cesaret ile alıp kabul etmeyi ve geçmişte yaşadıklarımızın hediyeleri ile bambaşka bir gerçekliğe adım atarak uyanmaya gönüllü olmak. Tabi gönüllü olmanın yanında eyleme geçmek ve tam anlamı ile uyanmak ta çok önemli...
Yaşam her an bize o kadar çok şey anlatmaya çalışıyor ki ama biz onu dinlememek için ısrar ediyoruz.
Bir işte zorluk çıkıyorsa o iş ile ilgili geliştirmeniz gereken farkındalıklar var demektir.
Farkındalıklarınızı geliştirip, oradan almanız gereken hediyeleri aldıktan sonra eğer hala akış yoksa, yani işler yolunda gitmiyorsa o zaman o işi bırakmanız gerektiği anlamına geliyor.
Eğer kalbinizden gelmiyor ve zorlanıyorsanız yapmayın...
Hayatın içinde her an birbirinden farklı deneyimlerin içinden geçiyoruz.
Bu deneyimleri yaşarken bazen çok agresif bazense sevgi dolu olabiliyoruz.
Aslında her bir deneyim ve karşımıza çıkan her bir yaşam tecrübesi bizlerin gelişimi için büyük bir hediye.
Bu hediyeleri bazı insanlar alabiliyor, bazı insanlar ise alamıyor.
Ben insanlarn düşüncelerinin ve hislerinin müthis bir yaratım gücünün olduğuna inanıyorum.
Aslında bilinç altımızın, astrolojik haritamızın, aile alanından gelen bilgilerin bütünlüğünün farklı sonuçlarını yaşıyoruz.
Bunu “Düşle İnan Yaşa” kitabımda uzun uzun anlatıyorum.
Tabi bazı dönemlerin farklı enerjileri de bizi etkileyebiliyor.
Dün yazmış olduğum Hacklenme hikayemin ardından özellikle şunu söylemek istiyorum. Her ne yaşarsanız yaşayın veya hangi durumda olursanız olun sevgide kaldığınız zaman yaşam sizin bu yaptığınızı görüyor ve size o an hediyelerini vermeye başlıyor.
Benim hesabımın hacklenmesinin ardından, ertesi sabah, daha hesabımı geri alamadığım ve heyacanla geri almayı beklediğim sırada birden bir baktım bana bir beyefendiden bir e-mail geldi. Email de ‘ki’ eklerinde ve bazı yazımlarda hatalar yaptığımı, balık yememi tavsiye ettiğini böylelikle zekamın açılabileceğine dair bir e-mail yazmış. Aynı anda bu yazdığı yazıyı bir baktım Facebook’da bir bir gruptaki paylaşımımın altına açık alana koymuş.
Ben de o an durdum ve kendime ne olursa olsun sevginin merkezinde olmalıyım dedim. Çünkü insanlar kendi hayatlarının içinde, birbirinden alakasız durumlardan dolayı yaşadıkları gerginlikler nedeni ile çok sudan sebeplerden inanılmaz saldırgan ve agresif olabiliyor, öfkelerini çok yanlış yönlendirebiliyorlar.
O sırada ben hiçte hoş bir durumun içinde olmamama rağmen sevgide merkezlenmeyi seçtim.
Ve bu beyefediye bir e-mail yazdım. Yazdığım e-mailin arkasından kendisi benden özür diledi ve çok pozitif bir yaklaşımda bulundu. Yaptığı ile ilgili farkındalık yaşadı. Ve arkadaş olduk.
Sevgi dünyanın en güzel şeylerinden biri... Her daim sevgiyi seçmek belki de yaşamın gizli anahtarlarından biri...
Bu e-mail olayının arkasından bir televizyon kanalından telefon geldi ve beni bir programa davet ettiler. Oraya gittim. Her ne kadar zor bir durumun içinde olsamda yaşamımın akışını durdurmadım. Çünkü bazı insanlar morallerini bozan bir şey olunca adeta dünya durmalı gibi hareket edebiliyorlar.
Ve televizyon programından çıkmamımın ardından Instagram’dan güzel haber geldi...
Bu hafta Çarşamba günü sabahı çok ilginç bir rüya gördüm. Rüyamda bir arkadaşımın evine geliyordum. Ve eve girdiğim zaman çok derin ve büyük bir sudan gelen bir yılan bana doğru geliyordu.
Uyandığım zaman yılanın yok olduğunu hayal ettim ve bu görüntüyü zihnimde yaktım.
Aynı gün akşamı bir arkadaşımın evinin kapısının önüne gelirken telefonuma bir msj geldi. Mesaj Instagram‘dan gelmiş gibiydi. Mesajda hesabımın benim olduğunu onaylamazsam kalıcı olarak kapatılacağı söyleniyordu ve mesajın içinde bir link vardı. Linke bastığım zaman karşımdaki sayfa aynı Instagram’ın sayfasıydı. O sayfadaki yere kullanıcı adımı ve şifremi girdiğim anda hesabıma giremedim. Geri çıktım, telefonumdaki uygulamadan hesabıma girdim ve şifreme yenileme istedim. e-posta adresime yenileme geldi ama bu seferde şifreyi değiştiremiyordum. Derken hesabım elimden gitti.
Instagram hesabımdaki e-postam üst düzey korumaya sahip olmasına rağmen, aynı zamanda telefon numaramın da Instagram hesabımda kayıtlı olmasına karşın yine de hesap gitti.
İnanamadım. Çünkü normalde telefonuma ve e-postama değiştirebilmek için onay gelmesi gerekiyor ama bu fishing denilen bir sistem ve hiçbir şey yapamadım.
Tabi ilk başta bayağı dehşete kapıldım çünkü sonuç olarak benim Instagram hesabım çok uzun yılların emeği ve çabası ile şuan ki konumuna geldi. Çevremdeki bazı insanlar geri alamazsın dediler, demeyenler de o enerjiyi çıkardı ama ben hayır, geri alacağım dedim.
Enerjisel çalışmalar, olumlamalar, temizlemeler, iç görüler ve daha neler neler...
Bu sırada başka bir Instagram hesabımdan kendi hesabıma yazdım. Hackleyen kişi ile o sayede konuştum. Ona da bu bilgisini bir işe girerek orada kullanabileceğini, aksi halde bu şekilde insanların olumsuz enerjisini, bedduasını alarak hayatında çok büyük acılar yaşamasına neden olabileceğini de yazdım. Neyse, özetle bana bedavaya geri vermeye niyetli değildi.
Bütün Dünya halâ 21 Ağustos’taki Güneş tutulmasının etkisini yaşıyor.
Çevremdeki herkes ortaya çıkan gerçekler ile birlikte çevrelerindeki insanların ve kendilerinin patlayan egolarından muzdarip durumda.
Güneş tutulması Arslan burcunda yani tam egonun kaynağında olduğu için, ciddi anlamda gerçeklerin ortaya çıktığı, arka arkaya sansasyonların patladığı bir zaman oldu. Bunu da daha önce ki yazılarımda belirtmiştim.
Eylül ayı ile ilgili yazdığım doğal afetler ve Dünya liderleri ile ilgili bütün söylediklerim ve daha pek çok şey bir bir gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam ediyor...
Bu önümüzdeki dönem ile ilgili de söyleyecek açıkçası çok şey var.
Yanlız en başta şunu söylemek istiyorum; Vedik Astrolojiye göre Saturn şu an Akrep burcunun son derecelerinden ilerliyor. Bunun anlamı da Saturn Akrep’in kuyruğunu tutuyor demek.
Saturn en son Akrep’in kuyruğunu tuttuğu zaman Çernobil felaketi olmuştu. Zaten bu yüzden son dönemlerde bütün Dünya’da büyük felaketler oldu.
2016 yılının da Türkiye için çok zor geçmesinin başlıca nedenlerinden bir tanesi buydu. Tabii Akrep’in son derecelerine doğru Mars ve Saturn‘ün buluşmasıda ayrı bir etken.
Uzun zamandır çevremde pek çok kişiden iyi diye düşündükleri veya çok iyi dostları olan insanlar tarafından nasıl kötülüklere maruz kaldıklarına dair yorumlar alıyorum.
Benimde üstünde düşündüğüm bir konudur bu. Birisinin çok iyi olduğunu düşünürsünüz ve bir gün o insanın bambaşka bir yüzünü görüverirsiniz.
Neden böyle oluyor? Burada fark edilmesi gereken nedir?
Tabi özellikle bu dönem bütün bunların ortaya çıkmasının en büyük nedenlerinden bir tanesi astrolojik olarak 21 Ağustos 2017’deki Güneş tutulmasının etkisi. Bu öyle bir etki ki daha 3 yıl etkisi devam edecek.
Gel gelelim, bu konu ile ilgili çalışırken inanılmaz bir farkındalık yaşadım. Hani böyle aaaaa dediğiniz, çok derin bir anlayış yaşadığınız anlar vardır ya... Onlardan birini yaşadım ve adeta bir anda zihnimde yeni yıldızlar parlamaya başladı.
Bizler genel olarak insanlar ile olan ilişkilerimizin üzerine onlar için “çok harika bir insan, çok iyi bir insan, ona sonuna kadar güvenirim, asla bana kötülük yapmaz, asla yalan söylemez, çok dürüst, çok namuslu, çok düzgün birisi, benim kardeşim gibi, ailemden çok ona güvenirim” gibi çeşitli sözler söylüyoruz.
Elbette ki hepimizin hayatında böyle insanlar vardır. Lakin biz bir kişinin tamamen söylediğimiz gibi iyi bir insan olduğunu düşünürsek ve onun ufak veya büyük bir hatasını gördüğümüzde hayal kırıklığına uğradığımız zaman, aslında karşımızdaki kişinin bütünün bir parçası olma potansiyelini göz ardı etmiş oluyoruz.
Ne demek istediğimi anlayabilmeniz için daha fazla açayım. Biz karşımızdaki kişiyi kendi kafamızda sadece çok iyi olarak düşündüğümüz zaman ve onun öyle olduğunu söylediğimizde onu kısıtlıyoruz. Çünkü bir insan iyi, kötü, doğru, yanlış, güzel ve çirkin, özetle herşeydir ve sonsuz bir potansiyele sahiptir.