Paylaş
Bu karar, Trump’ ın sözlerini ve vaatlerini gerçekçi karşılayanlar için bir sürpriz olmamakla birlikte, Trump’a çok yakın kimselerin beyanlarını gerçekçi değerlendirenler için ise büyük sürpriz oldu. Trump, Ocak 2018’den beri farklı zamanlarda Suriye’den çekileceklerini ifade etmişti. Yani aslında Ocak 2018’den beri söylediklerine ters bir şey yapmadı. Öte yandan Brett McGurk, James Mattis, James Jeffrey ve John Bolton gibi Pentagon, Beyaz Saray ve Dışişlerinin Trump’a en yakın isimleri, Suriye’den çıkılmasının mevzu bahis olmadığını, DAEŞ’le mücadelenin devam ettiğini, bu mücadele bitse bile kalmanın elzem olduğunu sadece birkaç hafta öncesine kadar dillendirmekteydiler. Peki ne oldu da bu karar alındı? Bu kararın ne kadar gerçekçi bir uygulaması olur? Karar geleceğe nasıl şekil verir? Esasen, birden çok sorunun, bakış açısının ve cevabın olduğu bir süreçteyiz. Sırf bu süreçten bir değil en az yirmi köşe yazısı çıkabilir ama elimden geldiğince Amerikan iç ve dış politikası ile bölge ve Türkiye ekseninde bazı sorulara cevap vermeye gayret edeceğim.
Öncelikle, birçok kaynağa göre 2000 ile 4000 bin arasında olduğu söylenen ABD askerinin bölgeden çekilmesi, aslında çok büyük bir hayati değişiklik değil. Ekseriyetinin Ürdün sınırında olduğunu da hesapladığımızda Suriye’nin kuzeyinde, yani bizi ilgilendiren kısımda bulunan Amerikan askerleri personelle birlikte 2000 civarında. Bunların 30 ile 90 gün içinde bölgeden çekilmesi çok zor bir hareket veya lojistik anlamda büyük bir problem değil. ABD’ye dönebilirler, Irak’a ya da Ürdün’e çekilebilirler. Ancak asıl mesele, askerleri çekmek değil. Amerika bölgeden gerçekten çekilecek mi? Fikri, stratejik, felsefi ve politik anlamda Suriye’den çekilecek mi? Asıl soru bu. Asker bugün gider, yarın gelir ki bunun örneklerini yıllar içinde birçok kez gördük. Aslında bu karar, Trump’ın 2018 başından beri yaptığı açıklamalara kıyasla çok daha ciddi görünüyor. Yani gerçekten askeri bazda bir çekilme çok büyük bir sürpriz veya değişiklik olmazsa hayata geçecek. Ancak üzerinde ısrarla durduğum üzere, ABD gerçekten stratejik olarak bölgeden çekilecek mi? Sanmıyorum. Nihayetinde, orada olmanın en büyük sebeplerinden biri Rusya’yı bölgede dengelemek ve Molla Mustafa Barzani’den beri kullanılan Kürt kartını başka bir yere, Rusya’ya, kaptırmamak. Ve tabi Suriye ile İran’ı herhangi bir noktada birleştirmemek… Bu bağlamda, en azından Irak’taki tampon bölgenin yanında bir de Suriye’deki tampon bölge Amerika için stratejik bir rahatlıktı. Yani, 60-70 yıla yayılmış bir politikadan sadece Trump’ın öngörüsü veya kararıyla dönülebilir mi? Stratejik olarak çok mümkün görmüyorum.
Bir diğer önemli nokta ise, bizim televizyon programlarında ya da konferanslarda sıkça kullandığımız, Suriye haritasında üzerinde özellikle durduğumuz, YPG/PYD/PKK’ya ait o meşhur sarı bölge… Yıllardır burada eğitilmiş yetmiş ile seksen bin arasında olduğu söylenen, önemli silahlarla donatılmış YPG/PYD/PKK’lıların olduğu bölge… Bunlar bir yere gidiyor mu? Hayır. Bu bölge Esad’ın eline geçiyor mu? Hayır. Peki bu bölge ÖSO’ya geçiyor mu? Hayır. Güneydeki YPG ve PYD’lilerin bile buraya gelmesi olası… Hatta, Amerikalılar’ın boşaltacağı yerlere Fransızlar, kendilerinin yerleşeceklerini iddia etmekte. Dolayısıyla Türkiye sınırındaki veya bölgedeki bu grupların ortadan kalkması çok da mevzu bahis değil. Burada üzerinde durulan ve stratejik olarak ön görülen en önemli hadise, Türkiye’nin bölgeye müdahale yapıp yapamayacağı. Öncelikle şunun altını çizelim, Türkiye, ABD orada diye bölgeye müdahale etmeyi hesaplamadı. Türkiye, kendi ülkesinin ulusal güvenliğini tehdit eden, vatanı ve milleti için bir tehdit unsuru oluşturan ve bir beka sorunu yaratan YPG/PYD/PKK üçüzlerinin, burnunun dibinde güçlenmesine müsaade etmeyeceği için bu müdahaleyi her zaman bir alternatif olarak gündeme getirdi. ABD’nin bölgeden çıkması bu tehdidi ortadan kaldırıyor mu? Mevcut şartlarda hayır. Hatta ABD’nin buradan çıkması, bölgedeki grupları Esad ve Rusya’ya yakınlaştırıp bir müddet sonra YPG ve PYD’nin de Esad’la anlaşma yapmasına ve Rusya’ya daha çok yanaşmasına bile sebep verebilir. Dolayısıyla tehditler bakidir.
Bu karardaki dış politika etkisini değerlendirecek olursak, Türkiye’nin kararlı duruşunun bu adımda önemli bir rol oynadığını söylemek gerekmektedir. Türkiye’nin şartlarını hukuki ve askeri olarak doğru ifade etmesi, stratejik olarak doğru planlama yapması, gerek Suriye’nin doğusunda gerek Türkiye sınırında doğru askeri önlemler alması, kararlılığını ortaya koymuştur. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Donald Trump’la yaptığı diplomatik görüşmeler gerçekten büyük başarıya ulaşmıştır. Bunun başarılı olduğunu anlamak için ABD’de bu süreci eleştirenlerin, bu kararın iki lider konuştuktan hemen sonra Trump tarafından alındığını söylemesi bile, Türkiye’nin Amerika üzerinde son dönemdeki diplomatik başarısını ve etkisini ortaya koyuyor.
Gelelim iç politikaya… Ocak itibarıyla Kongre’nin bir kanadını kaybetmiş bir Trump’tan bahsediyoruz. Bütçe konusunda mevcut Kongre bile Meksika duvarı konusunda Trump’ı sıkıştırıyor. Öte yandan hükümetin bütçe yetersizliğinden dolayı her bütçe döneminin sonunda olduğu gibi kapanma ihtimali var. Yani ne Suriye ne de başka bir mesele, ABD’nin şu anki bir numaralı iç politika meselesi Meksika duvarının ne şekilde olacağı, Amerikan Kongresi’nin buna fon sağlayıp sağlamayacağı… Öte yandan Suudi Arabistan ve Kaşıkçı meselesi ile Yemen sürecinden dolayı Trump’ın üzerinde baskı var. Flynn, Cohen ve Manafort süreçlerinin, Ocak ayı itibarıyla Kongre’nin de değişimiyle beraber, Trump’a uygulayacağı baskının ağırlığından bahsetmiyorum bile. Her zaman şunu söylerim: Amerika’da alınan bir dış politika kararının ciddi bir kısmı her zaman için iç politika odaklıdır. Dolayısıyla bu sürecin, Trump için çok ciddi bir iç politika hamlesi olduğunu unutmamak lazım. Ve buna sadece bir gündem değişikliği olarak bakmak da doğru değil. Aslında önemli bir popülist yaklaşım. Dün gece canlı yayında, yıllarca Amerika’da habercilik yapmış ve orayı çok iyi bilen değerli dostum Sayın Ahmet Yeşiltepe önemli bir söz söyledi. Bir Noel akşamı ya da yeni yılda Amerikan askerlerinin aileleriyle birlikte olması fikri bile Trump’ın 2020 hedefleri için hanesine halk nezdinde puan kazandıracak ve Amerikan toplumu için hiç de küçümsenemeyecek bir hamle. “Çocuklar eve döndü.” yaklaşımı… Bir de, sosyal medyada Trump’a yakın kaynakların paylaşımlarına baktığımızda “DAEŞ’e karşı zafer kazandık.”,“DAEŞ’i bitirdik.” gibi söylemleri çok net görüyoruz. Bu paylaşımlarla sanki Amerika; koalisyon güçleri, ÖSO, Rusya ve Türkiye olmadan bu zaferi tek başına kazanmış gibi bir hava estiriliyor. Dolayısıyla bu tarz adımların da iç politikada kahramanlık duruşu sergilemeye dönük bir hamle olarak büyük rol oynadığını göz ardı edemeyiz.
Netice olarak bahsettiğim tüm bu mevzu, karar çıktığından siz bu yazıyı okuyana kadar geçen süredeki öngörüler. Ancak tekrar söylüyorum buradaki esas nokta, ABD’nin Suriye’den askerini çekip çekemeyeceği meselesi değil. ABD’nin Suriye’den stratejik ve politik olarak çekilip çekilmeyeceği… İşte bunu bize zaman gösterecek.
Paylaş