Paylaş
Trump’ın oylarını belli bir orana getirmesi ve bunun ardındaki sebepler zaten uzun zamandır herkesin bildiği ve konuştuğu hadiselerdi. Hillary Clinton’ın muhtemel karşılaşacağı eksileri de biliyorduk. Ancak bunlara rağmen kamuoyu yoklamalarında araştırma şirketlerinin en az yüzde doksanı tarafından seçimin genel oylamasında Clinton’ın yüzde 2 ile 3 arasında önde olduğu, bazı firmalar tarafından ise Trump’ın yüzde 1 civarında Clinton’ın önünde olduğu gösteriliyordu.
Öncelikle, kamuoyu şirketlerinin yanlış tespit yaptığı noktasına açıkçası çok da katılmıyorum. Kamuoyu yoklama şirketleri ülkede alınan genel oyda biraz evvel bahsettiğim rakamları verdiler. Her kamuoyu yoklama şirketinin yüzde 2 ile 4 arasında değişen (margin of error) hata payı olduğunu da hesap ettiğimizde ve aslında Hillary Clinton’ın da aldığı oyların Trump’tan fazla olduğunu düşündüğümüzde kamuoyu şirketlerine suç bulmak, en azından genel oy tespitlerinde yanıldıklarını söylemek çok da doğru değil.
Peki, o zaman bu şartlara rağmen analizlerde hata nerede yapıldı?
Seçimlerden önce kamuoyu yoklamalarının eyalet bazlı ve ülke çapında genel ortalamasını alan, güvenilirlik endeksi ve başarı endeksiyle ortalama yapan en titiz analiz firmaları bile, üstelik seçimden bir gece öncesine kadar, Clinton’un kazanma olasılığını yüzde 80’lerin üzerinde veriyordu. Bununla beraber Clinton için olmazsa olmaz bazı eyaletlerde oranların yüzde 60’lar civarında seyrettiğini, salıncak eyaletlerin birçoğunda da -ki güzel bir örnek Florida’dır- bu oranların yüzde 55’ler civarında olduğunu söylemek mümkündü.
İhtimal hesaplarına vurulduğunda, Clinton’ın Pennsylvania, New Hampshire, Maine, Wisconsin, Michigan, Minnesota, Virginia, Rhode Island, Connecticut, New York, New Jersey, Massachusetts, Vermont, California, Washington eyaleti, Washington D.C., Oregon, Colorado ve New Mexico’yu aldığı takdirde-ki bunlar zaten demokrat eğilimli olan ve Clinton’ın almasına kesin gözüyle bakılan eyaletlerdi- salıncak eyalet olarak varsayılan North Carolina, Iowa, Florida, Ohio, Arizona ve Nevada’yı kaybetse bile 270-272 civarında delege seçmen oyuyla başkanlığı alabileceği analizi yapılıyordu. Hatta dünyanın birçok ünlü analist ve finans kuruluşu Clinton’ın kazanma varyasyonlarını 270’in üzerinde oranlara bağlarken, Trump’ınkini 50’ler civarında tutmuştu.
Bütün bu olasıklıklara ve yüzde 80’lerde seyreden ihtimallere rağmen Donald Trump, bütün salıncak eyaletleri aldığı gibi Hillary Clinton’ın alması gereken Pennsylvania ve Wisconsin’i de almak suretiyle ve hatta Virginia’da bile son ana kadar önde gittiğini hesapladığımızda büyük bir süprize imza attı.
Peki, kamuoyu yoklama şirketlerinin eyaletlerdeki yanılma payını bir kenara koymakla beraber ülke genelinde hata payı dahilinde büyük ölçüde doğru oranlar vermelerine rağmen neden herkes Clinton başkan olur dedi?
Sanıyorum bunun en büyük sebebi ABD’ye alıştığımız, normal parametrelerle bakıp hata payının Hillary Clinton’a doğru esneyeceğini düşünmekte yanıldık. Kimse bu hata paylarının Trump’a doğru esneyeceğini tahmin edemedi.
Dünyanın birçok finans devi 2017 projeksiyonlarını Hillary Clinton’ın başkanlığına göre hazırladı. Birçok medya kuruluşu ertesi günün manşetlerini peşin peşin Hillary Clinton’ın başkanlığına göre attı. Ben de dahil olmak üzere, bütün bu verilere dayanarak, ki son 20 günde Washington D.C.’de ve yakınındaki eyaletlerde yaptığım görüşmelerde Demokratların ciddi anlamda bir rahatlık içinde olmadığını hissetmeme rağmen ihtimalleri ve hata payını hep normalden, alışılmıştan, olması gerektiği düşünülenden ve belki de statükodan yana kullandık.
Oysa ki Amerikan halkı belki tarihinde almadığı kadar farklı bir karar aldı. Siyasette hiç bulunmamış bir kişiyi başkanlığa getirdi. Bu Amerikan başkanlık sistemi için marjinal bir değişiklik oldu. Amerikan tarihinde Ronald Reagan’ın taşıdığı en yaşlı başkan rekorunu egale ettiler ve ABD, en yaşlı başkanını seçti.
Bu seçim birçok ilke ve süprize imza attı. Belki de bundan sonra üzerinde en çok çalışmak gerekecek olan konu seçimden önce birçok Cumhuriyetçi’nin Trump’ı kaybetmiş olarak varsayıp bundan sonra Cumhuriyetçi Parti’nin daha merkeze yakın ve farklı bir yapıda olacağını düşünmesiydi. Bundan sonra Cumhriyetçi Parti’nin ne şekilde evrileceğini, Trump etkisinin Cumhuriyetçi Parti’nin genlerinde bundan sonra nasıl yer edeceğini hep birlikte göreceğiz.
Ancak kanaatimce Türkiye açısından bu seçim akşamının en iyi tarafı, bütün gece başkanlık sisteminin farklı yönleriyle değerlendirilmiş ve irdelenmiş olmasıydı. Çünkü önümüzdeki günler Türkiye’de başkanlık sistemiyle ilgili başlayan süreçle ilgili önemli değerendirmelerin yapılacağı bir dönem olacak. Amerikan başkanlık sisteminin Türkiye’ye belki de tam adapte olmasının mümkün olamayacağının en önemli göstergelerinden biri Clinton’ın ülke çapında Trump’tan daha fazla oy almasının Trump’ın tahminleri tamamen ters çıkaran eyalet bazlı delege seçmen oy muvaffakiyetine tezat olduğu ve bu seçim sisteminin başkanlık noktasında Türkiye ile kıyaslandığında farklı bir yapıda olması gerektiğini gözler önüne serdi.
Hillary Clinton, politik geçmişi ve yapmış olduğu konuşmalarla,iç ve dış politikalarından daha emin olabileceğimiz ve öngörebileceğimiz bir adaydı. Oysa Trump’ın Amerikan iç politikasında da dış politikasında da süprizlere açık bir başkan olacağı kesin. Bundan sonraki dönem, ABD politikası açısından da irdelenmeesi zaruri olan ve ABD tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.
Paylaş