Paylaş
“Ailede, toplumda, ülkemizde ve dünyada büyük, geri dönüşsüz değişimlere şahit oluyoruz. Çok uzun izahlı, karmaşık, sıkıcı söylemlerin dışında oldukça basit ama etkili hatırlatmalar yapmak istiyorum. Yeni dönem tıp terminolojisinde çokça karşımıza çıkacak yeni tanımlamalardan ‘Kronik Enflamasyon ve Oksidatif Stres’ başlıkları yapacağımız takdimin genel parametrelerini oluşturmaktadır.
* Sirkadiyen Ritim: Biyolojik saat olarak da adlandırılabilir. Tüm metabolik süreçler, hormon salınımları, bağışıklık sistemi, uyku ve uyanıklık dönemini içine alan bu ritimle alakalıdır. Döngünün sağlıklı olabilmesinin temel parametresi ‘Güneş’tir. Gün içinde yeteri kadar güneş ışınlarından faydalanamazsak psikolojik problemler, günlük aktiviteyi sağlayamama, zihinsel sorunlar ve birçok kronik dejeneratif hastalık ortaya çıkar.
* Beslenme ve Enflamasyon: Aşırı fiziksel aktivite, çevresel enfeksiyon ajanları, radyasyon etkisi ve travmalara karşı vücut koruyucu bir tepki olarak ‘enflamasyon’ isimli bir fizyolojik süreç başlatır. Enflamasyonun akut evresi bağışıklık sisteminin cevabı ve yaşamın devamlılığı için gereklidir. Ancak uzun süreliyse ve tekrarlarsa kronik olarak tanımlanır ve birçok hastalığa ( oto-immün hastalıklar, metabolik sendrom, kalp- damar hastalıkları, kanser gibi) zemin hazırlar.
* Kronik Enflamasyonu Azaltmak İçin: Çok kolay çözümlere yönelik yeni bir farkındalık gerekir. Ülke olarak çok zengin bir kaynağa sahibiz: Güneş! Her gün öğle saatlerinde (11.00 - 13.00 arası ) yarım saat kadar güneş gözlüğü takmadan güneşe çıkmak ihtiyacımızı karşılayabilir. Yaz günleri şapka takmak, şemsiye altında olmak, koyu renk kıyafetle güneş altında kalmamak gibi önlemler göz ardı edilmemelidir. Yaş almış aile büyükleri, hiç olmazsa 10-15 dakika avuç içlerini güneşe tutabilirler.
Bir diğer önemli konu ise beslenme ile ilgili alışkanlığa dönüştürdüğümüz hatalı uygulamaları azaltmak olabilir. Buzdolabında 2-3 günden fazla beklemiş yemeklerin tüketilmesinin vücudumuza pek yarar sağladığı söylenemez. Mümkün olduğunca günlük taze yemek tüketilmelidir. Üretilen besinlerde tuz oranına dikkat etmek önemli olacaktır. Akciğer ve karaciğerde, tuz ile alınan mikroplastik hasarlarına yönelik birçok bilimsel çalışma yapılmaktadır. Kullandığımız tuzları kontrol etmek, sürekli aynı tuzu kullanmamak, zaman zaman değiştirmek faydalı olacaktır. Su için de aynı durum söz konusudur. Özellikle depremler ve yeraltı kaynaklarına ulaşmak için yapılan çalışmalarda insan bedeni için oldukça zararlı olan ağır metallerin ve arseniğin açığa çıktığı görülmektedir.
SONUÇ: Sağlığımızı korumak ve daha mutlu bir yaşam sürmek için güneşten faydalanmak, taze besinler tüketmek ve su kaynaklarına dikkat etmek basit ama etkili adımlardır. Bu tavsiyeler sadece tıp biliminin gerekleri olarak görülmemeli aynı zamanda yaşanmış tecrübeler, atalarımızdan gördüklerimiz ve duyduklarımızla harmanlanmalıdır. En optimal sağlık çözümleri, bilim, doğa ve geleneksel yöntemlerin birleşiminden doğar. Sağlığınızı öncelikle kendinize emanet edin.
Paylaş