Bülent Katarcı

Laboratuvarda yeni dönem

2 Ağustos 2015

ALTIN STANDART

GELECEĞİN laboratuvar teknolojisi olarak bilinen Kütle Kramatografisi cihazını bünyesine katan Özel İzmir Ege Laboratuvarları, yüzde 100’e yakın bir ölçüm doğruluğu için adım attı. İzmir’de öncülük ederek bu en yeni ve güvenilir teknolojiyi kullanan LC-MS/MS cihazını laboratuvarlarına kazandırdıklarını anlatan İzmir Ege Laboratuvarı Kurucusu Dr. Serdar Canko, “Tüm dünyada birçok test için bugün altın standart olarak kabul edilen bu teknoloji ile bilinen yöntemlere göre çok daha hassas ve kesin bir şekilde adeta bir parmak izi gibi istenen test parametresi tespit edilebilmekte ve neredeyse yüzde yüze yakın bir doğrulukla ölçülebilmektedir. Bugün dünyada MAYO ve ARUP laboratuvarları gibi birçok saygın laboratuvar LC-MS/MS teknolojisini kullanmaktadır” dedi.

ADLİ TIP TESTLERİNE DE KOLAYLIK

Birçok test için LC-MS/MS cihazında yapılan ölçümlerin, tüm dünyada altın standart olarak kabul edildiğini aktaran Dr. Canko, “Bu teknolojinin çok güvenilir olmasının yanı sıra bir diğer en önemli özelliği de çok az bir hasta numunesi (idrar veya kan) ile çalışabilmesi, bir defada ve aynı anda birçok test parametresinin ölçülebilmesidir. Bu özelliği nedeniyle de kriminal ve Adli Tıp testlerinde birçok olayın ortaya çıkarılmasında tercih edilmektedir. Yine uyuşturucu tespit testlerinde çok hassas bir teknoloji olarak kabul edilmektedir” dedi.

HASSAS VİTAMİN D ÖLÇÜMÜ

Yeni teknolojiyi yeni doğan bebeklerin kalıtsal hastalıklarının taranması vitamin D ölçümleri ve uyuşturucu testlerinde hemen kullandıklarını dile getiren Dr. Serdar Canko, hormonları da içeren birçok test için de yakın bir gelecekte kullanacaklarını ifade etti. Öte yandan D vitamini eksikliğinin özellikle menopoz döneminde kemik sağlığı için dikkatle izlenmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Canko, analizi zor yapılan vitamin D’de de en hassas ve hızlı yöntemleri kullanarak kesin sonuç elde edilebildiğine dikkat çekti.

Yazının Devamını Oku

Donuk omuz neden olur

26 Temmuz 2015

DONUK omuz deyince aklınıza soğuk hava koşullarıyla ilgili bir rahatsızlık gelmesin. Donuk omuz, omuz hareketlerinin kısıtlandığı, omuz kapsülü darlaşması olarak tarif edilebilecek bir rahatsızlık. Egeform Fizik Tedavi’nin kurucularından fizyoterapist Özlem Saban, donuk omuzla ilgili şu bilgileri paylaştı:

“Omuz ağrısı şikayetiyle doktora başvuran pek çok hastadan ilk önce ağrılı bölgenin röntgeni istenir. Ancak donuk omuz rahatsızlığı röntgende gözükmez. Röntgende bir sorun tespit edilemeyince bu kez doktorlar hastadan MR çektirmesini ister. Ancak büyük ihtimalle donuk omuz vak’alarında MR da temiz çıkacaktır. Bunun üzerine omuz ağrısının neden kaynaklandığı çıkmaza girmiş gibi görünse de işte bu noktada donuk omuzdan şüphelenilir. Donuk omuz rahatsızlığını teşhis etmek için basit bir test yapılması, ağrının kaynağını kolayca bulup en azından omuzdaki rahatsızlığın ne olduğunun ortaya çıkarılmasına yardımcı olur.”

BU TESTİ YAPIN

Saban, doktor muayenesinin yanı sıra kendi kendinize yapacağınız basit bir test ile de omuz şikayetinizle ilgili bir fikir verebileceğini söyleyerek, test ile ilgili şöyle konuştu:
“Sanki biri size ‘eller yukarı‘ demiş gibi, elleriniz başınızın iki yanına gelecek şekilde, kollarınızı kaldırın. Dirsekleriniz yere paralel şekilde dursun. Ayna karşısında eğer kollardan biri daha aşağıda veya önde kalıyorsa ve diğeri ile aynı seviyede kaldıramıyorsanız bu söz konusu omuzda hareket kısıtlılığı var demektir. Aynı pozisyonun devamında ellerinizi iki yana açmayı, kollarınızla ufak daireler çizmeyi de deneyebilirsiniz. Donuk omuz söz konusuysa, bu pozisyonda kollardan biri diğeri kadar rahat hareket edemeyecektir.”

NEDEN OLUR

Donuk omuzun neden kaynaklandığıyla ilgili kesin bir bulgunun olmadığına işaret eden Saban, rahatsızlığın kadınlar ile orta yaştaki kişilerde daha sık görüldüğünü kaydetti. Saban, risk faktörü oluşturan diğer etkenleri ise şöyle sıraladı:

Yazının Devamını Oku

Kalp elektrosu hayat kurtarır

19 Temmuz 2015

GÜNLÜK hayatta en çok karşılaşılan şikayetlerden biri olan çarpıntıların hepsinin aynı cins ve ciddiyette olmadığına dikkat çeken Kardiyoloji Uzmanı Dr. Zülfikar Danaoğlu, sinsice çıkan ve beyin felcinin en önemli nedenleri arasında bulunan “atriyal fibrilasyon”un şikayet anında çekilecek bir EKG ile tanısının konabileceğini vurguladı.

Çarpıntıların kalpteki kulakçıktan ve karıncıktan kaynaklanan olmak üzere ikiye ayrıldığını aktaran Dr. Danaoğlu, ilk gruptakilerin iyi huylu ve yaşamı tehdit etmediğini, ancak karıncıktan kaynaklanan çarpıntıların bir kısmının da yaşamı tehdit edebildiğine dikkat çekti. Çarpıntıların bazen kendiliğinden, bazen de ani stres, enfeksiyon, alkol, aşırı hava değişiklikleri, tiroid bezi bozuklukları, özellikle kalp kapak ameliyatları gibi sebeplerle ortaya çıkabildiğini anlatan Dr. Zülfikar Danaoğlu, özellikle mevsim değişikliklerinde bu tür çarpıntı türünün sıklaştığına işaret etti.

SİNSİCE DEVAM EDEBİLİR

Bazı çarpıntıların gelip geçici olduğunu, bazılarının da tedavi gerektirecek kadar uzun süre devam ettiğini ifade eden Dr. Danaoğlu, şunları söyledi:

“Kulakçıklardan kaynaklanan bir çarpıntı türü vardır ki, sıklığı yaşlanmayla artar ve genelde ilk çıktığı anda kişide şikayet oluştururken, bazı kimselerde çok şikayet yapmadan sinsice devam edebilir. Bu çarpıntıya ‘Atriyal fibrilasyon’ diyoruz. ‘Atriyal fibrilasyon’, kalbin üst iki boşluğunu etkileyen çoğunlukla hızlı bazen dakikada 70-80 atım gibi normal kalp hızında olabilen ve düzensiz atımlarla kendini gösteren, bir ritim bozukluğudur. Bu çarpıntı esnasında, kişide diğer çarpıntılardan farklı olarak atımlar düzensiz ve farklı kuvvette hissedilir. Bazen tansiyon ölçümlerinde bazı atımların duyulması bazılarının duyulmaması ile de fark edilebilir.”

Tek başına ölümcül değil ama

‘Atriyal fibrilasyon’un, kulakçıkların düzensiz bir şekilde ve verimsiz çalışmasına neden olduğunu, bu yüzden de kalbin performansında yüzde 30-35’lik azalmaya sebep olduğunu aktaran Dr. Danaoğlu, bu sorunun da basit bir EKG ile kolayca ortaya konabildiğini vurguladı. Dr. Danaoğlu, “Yaşamı tehdit edici değildir, ancak şikayetleri ve uzun dönemde yol açabildiği sorunlar nedeniyle tedavi edilmesi gerekir. 48 saatten uzun sürmesi halinde, kalbin kulakçıkları içinde kanın yavaş akıp pıhtı oluşturur ve bu kanla atıldığı için vücudun herhangi bir atardamarını tıkayabilir. Beyin felci bu ritm bozukluğunun yol açtığı en önemli sorundur” dedi.

Yazının Devamını Oku

Katarkt tedavisinde teknolojik devrim

12 Temmuz 2015

GÖZÜN arkasında, görmenize doğrudan etkili olan tamamen saydam bir lens bulunur. Sağlıklı ve genç insanlarda bu lens dışarıdan gelen tüm ışık ve ışını içinden geçirerek, gözünüzün arkasında yer alan retina tabakası üzerinde net bir görüntü oluştururken, yaşlandıkça bu lens saydam yapısını kaybeder, bulanıklaşır ve matlaşır. Bu durumda gelen ışık, bu yapıdan sağlıklı bir şekilde geçemez. Kişi, görüntüyü puslu ve bulanık görür. Bu yapısı değişen lens tabakasına katarakt denir.

Batıgöz Hastanesi kurucusu Dr. Mehmet Söyler, kataraktın yatmaya gerek olmadan yapılabilen, iğnesiz, dikişsiz ve ağrısız bir cerrahi olduğunu söyledi. Hastanın normal görme düzeyine ulaşması için sürenin operasyonun zorluğuna ve kataraktın sertliğine bağlı olduğunu, 1 hafta-15 gün içerisinde iyi bir görme noktasına ulaşılabileceğini belirten Dr. Söyler konuyla ilgili şu bilgileri verdi:

“Katarakt genel olarak 50 yaş ve sonrasında görülen, görme kalitesini düşüren bir hastalıktır. İlerlemesi tamamen görmeyi engeller. Katarakt, yaşlanma süreci sonucunda vücudun oluşturduğu bir rahatsızlıktır. Travma, diyabet gibi sistemik hastalıklara veya uzun süreli kortizon kullanımına bağlı olarak da gelişebilir. Kataraktın yüzde 80 ve fazlası yaşa bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Belirtilerinden en önemlisi puslu, silik ve az görmedir. Geceleri ışık rahatsızlığının artması, ışığın tek bir noktadan değil, dağınık olarak görülmesi de katarakt habercisi olabilir. Ayrıca yeni doğan bebeklerde de anne karnındayken katarakt gelişebilmektedir. Bu yüzden bebeklerin ilk aylardaki göz kontrolleri de çok önemlidir. Dünyanın her yerinde tek tedavisi ameliyattır ve herhangi bir ilaç ile tedavisi yoktur. Beklemek, görüşün daha fazla bozulmasına, ameliyatın daha uzamasına sebep olabilir.”

LAZER TEKNOLOJİSİ

Günümüzde, lazer göz tedavisinin farklı yöntemlerle en ileri noktalara ulaştığını, katarakt hastalığının tedavisi tamamen hekimin el becerisiyle gerçekleştiğini vurgulayan Dr. Mehmet Söyler, “Günümüzde Femtosaniye Lazer Katarakt Teknolojisi kullanılıyor. Bu, korneal kesinin bıçak kullanılmadan oluşturulması, kataraktlı merceğin ön zarında açıklığın hazırlanması, astigmatik düzeltme ve kataraktlı merceğin parçalanması gibi katarakt cerrahisinin en önemli aşamaları bu lazer teknolojisi sayesinde, bilgisayar kontrolünde gerçekleşiyor. Yine katarakt ameliyatlarında kullanılan 3D (3 boyutlu görüntüleme teknolojisi), cerraha dokuyla bütünleşme hissi sağlar ve üst seviyede hassasiyetle operasyon yapmasına yardımcı olur. Katarakt cerrahisinde kullanılan Multifokal Göz İçi Lensler ile hastanın gözlüğe bağımlılığı azalır veya tamamen ortadan kalkar” diye konuştu.

Yazının Devamını Oku

Bayraklı’ya 250 yataklı hastane

5 Temmuz 2015

İZMİR’in yeni kent merkezi Bayraklı’ya Gözde Grubu 400 milyon TL’lik yatırımla 250 yataklı hastane yapacak. Gözde Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Opr. Dr. Kenan Kalı konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Yeni hastane yatırımının yerini Bayraklı olarak seçtik. Çünkü, bir çok bölgeyle kesişen ve ulaşım olanaklarının da gelişmiş olduğu bir yer. Bayraklı’da 10 yıl içinde 100’e yakın residans, ticari alan ve ofis tarzı binalar yapılması öngörülüyor. Dolayısıyla o bölgede nüfus yoğunluğu artacak. İnsanların sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için yeni bir yatırım yapacağız. Özel hastane ve hastaneyi destekleyen Medikal AVM projesiyle fark yaratacağımıza inanıyorum. AVM’nin içinde sağlıkla ilgili optikten, proteze, laboratuvardan eczaneye kadar bir çok farklı birim buluşacak. Bu projemiz için öncelikle kentsel dönüşüm çalışması yapılması gerekiyor.”

4 T HASTANELERİ

Bayraklı’daki hastane ve Medical AVM’de bin 500’ün üzerinde insan çalışacağını, ilk kazmanın Mart 2016’da vurulacağını belirten Opr. Dr. Kalı, “400 milyon TL’lik bir yatırım yapacağız. Ege’de sağlığı 4 T’ye (tümör, travma, transplantasyon, turizm) ayırdık yeni hastane yatırımlarını da bu yönde yapacağız. Birincisi çağımızın hastalığı tümör yani onkolojiye yatırım yapacağız. İkinci T travma hastanesi olacak. Üçüncü konu transplantasyon (organ nakli) hastanesi. Dördüncü T ise, benim çok önem verdiğim sağlık turizmine yatırım yapacağız. İzmir’de mevcut hastanemizi 3 katına çıkartıyoruz. Geçen sene Kuşadası’nda bir hastane devraldık ve hizmete açtık. Aydın’da bir hastane açarak Ege’de 4 hastane yatırımını tamamlamış olacağız” diye konuştu.

Yazının Devamını Oku

Gizli hekimler patologlar

29 Haziran 2015

SAĞLIK hizmeti çoğu zaman hasta ile hekim arasında yaşanan, yüzyıllardır biçimi pek değişmeyen bir süreçtir. Hekimler, öncelikle güven ilişkisine dayalı bu süreci doğru tanı ve etkin tedavi ile tamamlamak zorundadır. Doğru tanıya ulaşmaya çalışan hekimin yanında, belki de hastaların çoğunlukla farkında olmadığı başka hekimler de vardır. Hekimlik mutfağında bu arka planda kalanlar patoloji hekimleridir.
“Patoloji doktorunuzu tanıyın...” diyor Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdener Özer ve konuyla ilgili şunları dile getiriyor:
“Sokaktaki vatandaşa ‘Patoloji doktorunuz var mı?’ diye sorsak, kuşkusuz alacağımız yanıtların tamamına yakını ‘hayır’ olacaktır. Oysa yılda milyonlarca hastanın tanı aldığı bu ülkenin hastanelerinde, yüzlerce patolog hekim canla başla çalışmaktadır. Bizler, hastalarımızın bizi tanımasını ve verdiğimiz hizmeti bir sağlık hakkı olarak sahiplenmelerini arzulamaktayız. Hastalarımızın sağlığına kavuşmasında oynadığımız rol son derece kritiktir. Bu nedenle hastalarımıza sesleniyoruz: Bize güvenin, biz de sağlığınıza sahip çıkalım.”


Biz kimiz ve ne yapıyoruz?
Çoğu hastalık insan vücudunda bir değişiklik yapar. Bu değişiklikler kimi zaman organ düzeyindedir, gözle seçilebilir. Kimi zaman ise, değişiklikler doku düzeyinde olur ve gözle seçilemeyecek ölçüde olduklarından, ancak mikroskopik düzeyde incelenebilir. Biz patologlar hastalıklara özgü bu değişiklikleri inceleyerek hastalıkların tanısına ulaşırız. Bu nedenle bilim dalımız olan ‘Patoloji’, tanısal ve klinik bir tıp bilimidir. Verdiğimiz bu hizmet ile hastalarımız sadece tanı almaz, aynı zamanda patoloji raporunda yer alan bilgiler ışığında tedavileri de düzenlenir. Patoloji uzmanları, yaptıkları incelemenin bulgularını ve sonuçlarını bir rapor halinde düzenlerler.

Yazın göz ameliyatı yapılır mı

Yazının Devamını Oku

Hayat kurtaran testi yaptınız mı?

22 Haziran 2015

ÖZEL Tınaztepe Hastanesi Genetik Tanı Merkezi Sorumlusu Dr. Özlem Tandoğdu, hayat kurtaran BRCA1 (Breast Cancer Susceptibility - Göğüs Kanseri Duyarlılık) gen mutasyon analizini yapmaya çağırdı. Dr. Tandoğdu, örnek olarak, bu analizi yaptıran ABD’li aktris Angelina Jolie’yi verdi. Ünlü aktris Angelina Jolie, 56 yaşındaki annesini meme kanserinden kaybettikten sonra yaptırdığı gen mutasyon analizi yaptırmış ve genetik test sonucu doktorlarının tahminine göre yüzde 87 olasılıkla meme kanseri, yüzde 50 olasılıkla yumurtalık kanseri gelişmesi riskine sahip olduğunu öğrenmişti. Sanatçı koruyucu amaçlı Mastektomi yaptırarak meme kanseri riski yüzde 5’in altına indirmişti. Verdiği bu kararla meme veya yumurtalık kanseri için genetik olarak risk taşıyan kadınlara cesarÖZEL Tınaztepe Hastanesi Genetik Tanı Merkezi Sorumlusu Dr. Özlem Tandoğdu, hayat kurtaran BRCA1 (Breast Cancer Susceptibility - Göğüs Kanseri Duyarlılık) gen mutasyon analizini yapmaya çağırdı. Dr. Tandoğdu, örnek olarak, bu analizi yaptıran ABD’li aktris Angelina Jolie’yi verdi. Ünlü aktris Angelina Jolie, 56 yaşındaki annesini meme kanserinden kaybettikten sonra yaptırdığı gen mutasyon analizi yaptırmış ve genetik test sonucu doktorlarının tahminine göre yüzde 87 olasılıkla meme kanseri, yüzde 50 olasılıkla yumurtalık kanseri gelişmesi riskine sahip olduğunu öğrenmişti. Sanatçı koruyucu amaçlı Mastektomi yaptırarak meme kanseri riski yüzde 5’in altına indirmişti. Verdiği bu kararla meme veya yumurtalık kanseri için genetik olarak risk taşıyan kadınlara cesaret vermiş, tüm dünyada meme kanserine yol açan genetik değişikliklerin saptanmasına yönelik merak ve ilgiyi arttırmıştı.et vermiş, tüm dünyada meme kanserine yol açan genetik değişikliklerin saptanmasına yönelik merak ve ilgiyi arttırmıştı.


GÖĞSÜ ALDIRMAK ÇÖZÜM DEĞİL
Dr. Tandoğdu, “Genetik testler ile BRCA1 veya BRCA2 mutasyonu taşınıp taşınmadığı belirlenebilir. Testin negatif çıkması endişeleri ve cerrahi müdahale gerekliliğini ortadan kaldırırken, testlerin pozitif çıkması kişinin geleceği hakkında karar verebilmesine imkan sağlar. Çift taraflı mastektomide riskli olan tüm dokular alınarak kanser riski azaltılır. Bu işlem, her ne kadar kanserden korunmak için kesin bir garanti olmasa da, BRCA mutasyonu olan kişiler için en iyi seçenektir. Günümüzde cerrahi müdahale ile alınan memenin plastik cerrahi yöntemleri yeniden yapılandırılmasında büyük ilerleme kaydetti.


Yazının Devamını Oku

Damar tıkanıklığına pille tedavi

14 Haziran 2015

Son yıllarda daha önce birkaç kez bel fıtığından ameliyat olmuş ve o bölgede yapışıklık meydana gelen hastalarda kullanılan omuriliğe yerleştirilen pil tedavisi, damarlardaki tıkanıklığa bağlı ağrılarda da kullanılmaya başlandı.
Konuyla ilgili bilgi veren Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Algoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meltem Uyar, “Spinal Kord Stümülatörü olarak da bilinen bu uygulama ile son bir kaç ay içinde uyguladığımız iki erkek hastamızda çok başarılı sonuçlar elde ettik” dedi. Ayak ve ayak parmaklarındaki damarsal hastalıktan dolayı cerrahi olarak yapılabilecek bir şey olmayan ve beslenemeyen bölgenin kesilmesi beklenirken bu şansı verdiklerini dile getiren Uyar, başarılı sonuçlar elde ettiklerini söyledi. Uygulamayı Doç. Dr. Can Eyigör ile birlikte gerçekleştirdiklerini anlatan Uyar, bu tedaviye titiz bir bakım, antibiyotik tedavisi ve yara pansumanlarının eşlik ettiğini aktardı.
Bu ameliyatları yaparken devletin tüm masrafları karşıladığına da dikkat çeken Uyar, başarı için tıbbın farklı alanlarındaki pek çok disiplinin yanında, bir ekip çalışması ortaya koyması gerektiğini vurguladı.

Doğum korkusuna eğitimle çözümAnne ve baba adaylarına Mitra Doğum Akademisi’nde doğuma hazırlık eğitimi veriliyor. Kadın Doğum Uzmanı Dr. Ali Ata Özdemir, eğitim alan annelerin korkularını yenerek sezaryen yapmaktan vazgeçtiğini aktardı.
Kendisi gibi doktor olan eşi Mitra Özdemir’le birlikte kurduğu akademide çalışmalarını yürüten Dr. Özdemir, bebeklerin 12’nci haftadan itibaren anneyle iletişime geçtiğini vurgulayarak, şunları söyledi;
“Doğum sırasında bebek annesine haber gönderiyor. Rahimde uyum içinde çalışan kaslar var. Huzurlu ve güvenli ortam olursa, doğum esnasında bir tanesi kasılıyor biri gevşiyor. Korku olursa kas gevşeyemediği için doğum zorlaşıyor. Biz annelere psikolojik destek veriyoruz. Anne babayı kursa alıyoruz. Nefes egzersizleri yaptırıyoruz. Oynayarak, videolar izleyerek 7 yıldızlı bir hafta sonu geçiriyorlar. Doğum akademisinde önemli olan anne, bebek ve kasların uyumunu sağlamak. Yani zihin, beden ve bebeğin uyumunu sağlamaya çalışıyoruz. O uyumu sağladığınız zaman doğum hiçbir sıkıntı olmadan gerçekleşiyor. Doğum doğal olandır. Bizim felsefemiz kendiliğinden başlamasıdır. Yeme içme özgürlüğü olacak. Hareket özgürlüğü olacak. Psikolojik ve fiziksel destek verilecek. Mümkün olduğunca müdahale etmiyoruz. Gerekirse vakum da takıyoruz, epidural de yapıyoruz, sezeryan da yapıyoruz. Doğum sırasında mutluluk hormonu da sağlanıyor. Uyum olursa doğumda ağrı olmuyor. Ekstra müdahale gerekmedikçe sezaryen yapmıyoruz” dedi.

Yazının Devamını Oku